Filistin sorunu ve terör

A -
A +

Kasım 2003 günü İstanbul'da meydana gelen terörist saldırılar "Terör Sorunu"nu bir kere daha Türkiye gündeminin başına oturtmuş ve bu konuda çeşitli yayınlar ve beyanlar büyük yoğunluk kazanmıştır. Kanaatime göre "terör saldırılarını kim nasıl ve neden yaptı?" sorularını cevaplandırmağa çalışırken öncelikle son yıllarda "Global Terörizm"de büyük yeri ve ağırlığı olan Usame bin Ladin ve örgütü El Kaide ile "Filistin Sorunu" arasındaki sıkı ilgiyi de görmezlikten gelmemek gerekir. Bilindiği üzere "Filistin Sorunu" günümüzün en karmaşık uluslararası ve üç büyük dince kutsal sayılan Filistin toprakları ile ilgili çok eski bir sorundur. Sorunun günümüzdeki şekli 19 ve 20. yüzyıllarda yoğunlaşan Yahudi göçü sonucu, 1948 yılında bu toprak üzerinde İsrail Devletinin oluşturulması ile ilgilidir. Bu tarihte bölgedeki Arap Devletleri büyük hata yaparak 1948, 1956 ve 1967 yıllarında İsrail'e saldırmışlar ve fakat her defasında yenik düşerek Filistin topraklarının hemen tamamını İsrail'e kaptırarak, bu topraklarda yaşayan Filistinliler'in büyük çoğunluğu Arap ülkelerindeki mülteci kamplarına sığınmıştır. İsrail'in ise 1948'de BM kararı ile tescil edilen sınırlar dışında işgal ettiği bu toprakları terketmesi konusu "Anlaşmazlık" oluşturmuş, Arap ülkelerinin bu konuda aralarındaki anlaşmazlıkları, büyük güçlerin çatışan çıkarları İsrail'in askerî gücü ve ABD'nin İsrail'e verdiği büyük destek bu uyuşmazlığın kronikleşmesine ve giderek şiddetlenmesine neden olmuştur. Tüm Arap topraklarının ve Kudüs'ün kurtarılması amacı ile 1987'de Filistin Kurtuluş Örgütü "FKÖ" tarafından başlatılan "İntifada (Ayaklanma)" hareketi İsrail'in şiddet uygulamalarını arttırmasına vesile olmuş, ABD'nin de etkisi ile İsrail'in Orta Doğuda barış sürecine yaklaşması sonucu İsrail Başbakanı İzak Rabin ile FKÖ lideri Yaser Arafat 13 Eylül 1993'te barış andlaşması esaslarını imzalamışlardır. Ne var ki, bu andlaşma her iki tarafın aşırıları ve fanatikleri tarafından büyük eleştirilere hedef olmuş, Başbakan Rabin, 4 Kasım 1995'te Telaviv'de fanatik bir Yahudi tarafından öldürülmüştür. Diğer taraftan FKÖ'nün imzalamış olduğu bu anlaşmanın Arafat karşıtı radikal kesimlerin muhalefeti ile karşılaştığını, kökten dinci Hamas (İslami Direniş Örgütü)nün anlaşmanın uygulanmasını savaş sebebi sayarak, FKÖ'yü Filistinlilere ihanet etmekle suçladığını biliyoruz. Bu suretle 1993'te Washington'da biraraya gelen Rabin ile Arafat'ın, 13 Eylül 1993'te Oslo'da "Prensipler Bildirgesi" belgesinin ilan edilmesini sağlamalarına ve İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Perez ile FKÖ temsilcisi Mahmud Abbas tarafından imzalanan ve bu prensipleri benimseyen anlaşmaya rağmen iki tarafın fanatikleri Filistin sorununun barışçı şekilde çözümünü önlemiş ve bu sorun giderek yalnız "Orta Doğu" değil "Global Terörizm"in yeşerdiği ve beslendiği bir "Bataklık"a dönüşmüştür. Nitekim, Usame Bin Ladin ve örgütü El Kaidenin büyük miktarda yönetimine giren bu terörün, 11 Eylül 2001'de dünyanın tek süper gücü olan ABD'yi bile vurduğunu, Irak'ta Birlişmiş Milletlere ve Kızıl Haça yöneldiğini, Bağdat'taki elçiliğimizi, ABD Savunma Bakanı Yardımcısı Wolfowitz'in katıldığı "Rashid Hotel"i ve İtalyan Askeri birliğini vurarak, her hedefe ulaşma gücünü ispat ettiğini ve bütün bu girişimlerde yerli fanatiklerden de yararlanarak intihar saldırıları düzenlediğini biliyoruz. Bu durum karşısında, tehdide maruz devletlerin gereken bütün tedbirleri almak yanında, en büyük gayretlerini "Filistin Sorunu"nu çözümlemeye yöneltmeleri ve bu suretle, Filistin ve İsrail'den başlayarak ve diğer ülkelere yayılarak, sivil halkı, masum çocuk ve kadınları rastgele hedef alan ve dehşet saçan korkunç intihar saldırılarına son vermek yollarını aramaları gerektiğine inanıyorum. Filistin sorunu çözümlenmediği sürece yalnız İsrail ve ABD'deki hedeflerin değil, bu ülkelerle dostluk ilişkisi içinde bulunan ülkelerin terörist saldırılara uğrama tehlikesi devam edecektir. Oysa bugün, "Filistin sorunu" çözümden uzak göründüğü gibi buna bir de "Irak sorunu" eklenmiş görünmektedir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.