Memleketimizi uzun süre meşgul eden "Başörtüsü sorunu"nun, son zamanlarda Avrupa ve hatta ABD'nin gündemine de oturduğunu biliyoruz. Bu tartışmanın merkezini ise Fransa oluşturmaktadır. Konunun Fransa gündemine oturmasına yol açan olayın başlangıcı 2003 yılı, Ekim ayının ortalarında Paris'in varoşlarında oturan ve anneleri Cezayirli Müslüman, babaları ise bir Musevi olan Lila ve Alma Levy-Omari adındaki iki lise öğrencisinin, başlarını, kulaklarını ve boyunlarını örten başörtüsü kullanmakta ısrar etmeleri üzerine okudukları devlet lisesinden çıkarılmalarıdır. Fransa'daki mevzuat, okullarda dinî alametlerin kullanılmasını serbest bırakmakta ve fakat dikkati çekmek amacını güden ve tahrik, propaganda oluşturan dini işaret ve kıyafetleri yasaklamaktadır. Bilindiği üzere çoğu Kuzey Afrika kökenli 5 milyonluk bir Müslüman kitlesi barındıran Fransa'da, Katoliklikten sonra İslam dini ikinci sırada gelmekte ve Eylül 2001'deki el Kaide Örgütünü ABD'ye karşı düzenlediği terörist saldırılardan sonra, kimliklerini Fransa vatandaşlığında değil, sadece dinlerinde arayan Müslüman gençlerin terörizme yem olmasından korkulmaktadır. Kasım 2003 başında, bir İslam ülkesi olan ve El Kaide Örgütünün 11 Nisan 2002 günü Tunus'taki bir Sinagoga karşı düzenlenen ve 12'si Alman turist olmak üzere 17 kişinin ölümüne sebep olan saldırıdan sonra "radikal dinci"liği bastıran Tunus'ta, ziyaret ettiği bir lisedeki kız öğrencilerinin başlarının örtülü olmadığını gören Fransız Cumhurbaşkanı Jacpues Chirac, bundan çok etkilenmiş ve devlet okulları ile diğer kamusal binalarda, başörtüsünü, boyunda haç taşınmasını ve başlara Musevilerin giydikleri takkelerin giyilmesini yasaklayan bir düzenlemeyi haber vermiş, diğer taraftan bu konuları araştırmak üzere oluşturulan bir komisyonda, 11 Aralık 2003 günü açıklanan raporunda dikkati çekmek amacına yönelen bütün dinî giysi ve sembollerin devlet okullarında ve kamusal binalarda giyilmesinin yasaklanması gerektiğini bildirmiştir. Fransa'da bu görüşü savunanlar ve destekleyenler, 1789 Fransız Devriminin Laiklik ilkesi ile 19. yüzyılın devlet eğitimini dinî baskılardan koruyan "ruhban karşıtı Anticlerical" uygulamalardan esinlenmekte, Kuzey Afrika kökenli birçok kadını saflarında bulunduran "Feminist Hareket" başörtüsünün kadına yapılan baskının bir sembolü olduğunu ileri sürerken, aralarında aktris İsabelle Adjani ve "Kadın Hakları" liderlerinden Fadela Amara'nın da bulunduğu tanınmış Fransız kadınlarının "Elle" dergisinde yayınladıkları bir açık mektupta, Başkan Chirac'tan, bir an önce haber verdiği düzenlemeyi yapmasını istemiş bulunmaktalar. Bir kısım genç kızların "Tesettür"e girmesine hoşgörü ile bakan bazı çevreler ve bu arada İngiliz'lerin, ünlü "The Economist" dergisi ise tecrübelerin, gençlerin her yerde aynı eğilimi sergilediklerini gösterdiğini, örtünme yasaklanınca buna karşı çıkarken, İran gibi, örtünmenin "Zorunlu" kılındığı ülkelerde ise, bu defa örtünmeye karşı çıktıklarını ve fakat politikacıların, gençlerin bu psikolojisini genellikle anlamadıklarını söylemekte ve yazmaktadır.