"Hortumlama" deyimi hem vurgunu hem de savurganlığı kapsar

A -
A +

23 Nisan 2001 günü TBMM Başkanının verdiği resepsiyona katılan Genelkurmay Başkanının, etrafındaki kişilerle yaptığı sohbet esnasında; "Eğer hortumlama olmasaydı bu kriz olmazdı" tarzında bir beyanda bulunması üzerine, büyük bir gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni "Hortum olmasa kriz çıkmaz mıydı" başlığı altında yayınladığı bir yazısında özetle; "Hortum" kelimesi çoğumuzun hoşuna da gitse ve Türkiye'deki bir dönemi de simgelese bunun başımıza belâ olan çok daha önemli başka meseleleri ikinci plana ittiği kanaatinde olduğu için "Hortum" kelimesini sevmediğini söylüyor ve "Ekonomiden anlayan herkes şunu biliyor: Hortumlama hiç olmasaydı da bu kriz patlayacaktı." sözlerini ekliyor. Sayın makale yazarı "Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin, son 10 yılda Türkiye'nin dibe vurmasına yol açan savurganlık faturası 195 milyar dolar, oysa bu fatura içinde ihale yolsuzlukları ve fon bankalarının toplam zararı en çok 14.6 milyar dolar, yani 195 milyar doların onda birinden bile az olduğuna göre, "Hortumlama hiç olmasaydı da bu kriz patlayacaktı" kanaatini paylaşırken "Banka Hortumcusu" denilen insanlar elleri kelepçelenerek içeri atıldığı halde, bu 180 milyar dolar yüzünden bileğine kelepçe takılan kimse yok. Ve hiçbir Genelkurmay Başkanı da bundan "Hortumlama" diye söz etmiyor. İşte bu yüzden ben bu kelimeyi sevmiyorum." sözleri ile makalesini noktalıyor. Sayın Genelkurmay Başkanımızın "Hortum-Hortumlama" kelimelerini ne anlamda ve ne kapsamda kullandığını kesin olarak bilemiyorum. Fakat ben bu "Hortum" kelimesini hem çok tutuyor hem de bu kelimeyi, bugünkü köşe yazımın başlığından da anlaşılabileceği üzere, hem her çeşit yolsuzluk ve vurgun, hem de savurganlık anlamında kullanıyorum. Gerçekten -eğer yanılmıyorsam- "Hortum ve "Hortumlamak" kelimeleri bizde İngilizce dilindeki "Siphon" kelimesine ait isim ve fiile paralel olarak kullanılmakta ve birinci anlamda "Hortum-Siphon" ikinci anlamda ise "Hortum Sifon" ile su çekmek veya "Hortum ile bir yeri boşaltmak" fiilini ifade etmektedir. Bilindiği üzere, Türkiye'deki ekonomik bunalımın başlıca iki nedeninden birisi; yolsuzluk ve vurgun suretiyle devlet idaresi ile kuruluşlarında suç işleyerek zarara uğratmak, diğer neden ise; Devlet idaresi ile kuruluşlarında savurganlık yapmak da yeni idarenin verimini azaltmaktadır. Bu köşede daha evvel yayınlanan yazılarımda belirttiğim üzere, kamu hayatında görülen her türlü vurgun ve savurganlığı önlemenin ve bunları yapanları caydırmanın etkin yolu ise 1982 Anayasasının siyasi hayatımıza kattığı "Devlet Denetleme Kurulu" adlı Anayasa Kuruluşunun yoğun olarak çalıştırılmasından geçmektedir. Oysa Sayın Ahmet Necdet Sezer'e gelinceye kadar, bu Anayasa döneminde görev yapan Cumhurbaşkanları, Anayasanın 108. maddesinin düzenlediği Devlet Denetleme Kurulunu maalesef gerektiği oranda çalıştırmamışlardır. Son yıllar zarfında giderek Türkiye'nin sürüklendiği durum ise, bir nevi "Kamu Denetçisi-Ombudsman" görevi yapan bu kuruluşun çalıştırılması gerektiğini ortaya koymakta ve Sayın Cumhurbaşkanı Sezer, bu kurulu gerektiğinde kullanmaya başladığı için, Türk kamuoyunda yoğun takdir toplamaktadır. Devletimiz ve toplumumuzu bir habis ur gibi tüketen yolsuzluk ve savurganlığa karşı, Cumhurbaşkanı ve hükümetin açtığı mücadeleyi candan kutluyor ve devamını diliyorum. Zira Türkiye'nin kurtuluşu, dışardan gelecek kredilerde değil, bu iki deliğin tıkanmasındadır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.