Medyada çıkan haberlerden, sözde Ermeni soykırımı karar ve tasarılarının, ABD dahil, çeşitli ülkelerde, politikacılar tarafından âdeta açık arttırma konusu haline getirildiğini ve bu bakımdan ciddiyet ve saygınlığını yitirdiğini öğreniyor ve görüyoruz. Oysa günümüzde "Soykırım suçu" hukuken tanımı yapılmış ve unsurları saptanmış bir "Hukukî kavram"dır. Gerçekten Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 9 Aralık 1948 tarihli toplantısında 260 Sayılı kararla kabul edilmiş bulunan "Soykırım suçunun önlenmesine ve cezalandırılmasına dair sözleşme"nin 2. ve 3. maddeleri soykırım suçunu ve unsurlarını tarif ve tesbit ederek bu kelimenin gelişigüzel kullanılmasını ve âdeta "Sözlü enflasyon"a kurban edilmesini önlemek istemiştir. Hal böyle iken Birinci Dünya Savaşı esnasında Anadolu'da Türklerle Ermeniler arasında yaşanan trajik olaylar, tarihî bulgular gelişigüzel tahrif edilerek "Sözde Ermeni soykırımı" olarak nitelenmekte ve ne yazık ki, ABD, Fransa, İtalya, İsveç gibi çağdaş Demokrasi ve Hukuk Devleti diyarı olan ülkeler bile seçim hesabı yapan politikacılarının oyununa gelerek, Ermeni ve Ermeni taraftarı lobilerin oyuncağı olmaktadır. Oysa, yukarıda vurguladığımız üzere, günümüzde "Soykırım" artık gelişigüzel siyasî veya duygusal yakıştırmalarla değil, bir objektif hukukçu yaklaşımı ile unsurları saptanması gereken ve insanlık aleyhine işlenen suçların en vahimi olan bir "Milletlerarası suç" olmuştur. Bu nedenle, soykırım iddiaları konusunda doğru bir sonuca ulaşılmak isteniyorsa, tarihçinin tesbitleri uzman hukukçuların değerlendirmesine tâbi tutulmalı, yani bu konuda tarihçiler ve hukukçular el ele vererek çalışmalıdır. Aksi takdirde, hukukî değerlendirmelere dayanmayan tarihî olayların, istenerek veya istenmeyerek saptırılması ve tarihî gerçeklerin tahrif edilerek örneğin "24 Nisan 1915 olayı" ile " 1915 tarihli Sevk ve İskân Kanunu ve uygulaması"nın bir "Ermeni soykırımı"na dönüştürülmesi ve bu suçun, dönemin Osmanlı Hükümetine ve dolayısı ile bütün Türk milletine bir leke gibi sürülmesi tehlikesi vardır. Bunun çarpıcı bir örneğini, özetini internetten çıkardığım Alain Destexhe adlı ve "Sınırsız Doktorlar" Sivil Toplum Örgütü'nün eski Genel Sekreteri ve 1995'te yayınlanan "Rwanda and genecide in the twentieth century" kitabının yazarının yaptığı gibi, soykırım konusundaki tanım ve sözleşmeyi irdelemeden bunlara sadece atıfta bulunmak sureti ile "1915 yılını Jön Türkler tarafından Ermenilere karşı yapılmış bir soykırım" olarak ilân etmesi ve bu keyfî değerlendirmenin de çeşitli sözde Ermeni karar ve tasarıcılarına, internet veya kitabı yolu ile, temel oluşturmasını sadece görüyoruz. Bu sözlerimizle, başta Dışişleri Bakanlığı olmak üzere Türkiye'nin de soykırım konusundaki gerçekleri dünyaya duyurmak için, tarihçi ve hukukçuların el ele vermesi ve internetten daha çok faydalanma zamanının gelip, hattâ geçtiğini vurgulamak ve bütün bilim kurumları ile mensuplarını bu "yalana" karşı koymaya davet etmek istiyorum.