İfade özgürlüğü dinî inanışlara saygısızlık demek değildir

A -
A +

Hazreti Muhammed'e ve İslam Dinine sataşan karikatürleri ilk olarak yayınlayan küçük ülke Danimarka'nın küçük çaplı Başbakanı Rasmussen ayağa kalkan İslam Dünyasından özür dilemek yerine, 'İfade Özgürlüğü bizim bir numaralı ilkemiz' diye konuşmakta ve bu suretle ifade özgürlüğünün sınırsızlığını savunurken ateşe körükle gitmektedir. Oysa, düşünceyi ifade özgürlüğü de sınırsız bir özgürlük değildir. Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)'nin Düşünceyi Açıklama Özgürlüğü ile ilgili 10. maddesinde yer alan ifade özgürlüğünün sınırları özetle ve aşağıdaki şekilde, hem ayrıntılı, hem de açık seçik olarak ifade edilmiştir; "Kullanılması görev ve sorumluluk gerektiren bu özgürlükler, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün, kamu güvenliğinin, düzeni korumanın, suçun önlenmesinin... sağlanması bakımından kanunla belirli işlemlere, şartlara, sınırlamalara ya da yaptırımlara bağlı tutulabilir." Görülüyor ki, AİHS'de yer alan düşünceyi açıklama özgürlüğü "sınırsız" olmak şöyle dursun, iki tür sınırlama ile karşı karşıya bulunmaktadır. İlki, kişiyi korumaya yönelik sınırlama olup, burada haysiyet onur ve özel hayatın gizliliğinin korunması söz konusu iken, ikinci tür sınırlama kamuoyu ve devleti korumaya yöneliktir. Bu tür sınırlama maddedeki ifadeden de anlaşılacağı üzere, bir toplumda kamu güvenliğinin, düzeni korumanın ve suçun önlenmesinin sağlanmasına yöneliktir. Başka bir deyimle, günümüzde düşünceyi açıklama özgürlüğünün, kamuoyu ve devleti korumak amacı ile sınırlandırılmasında en önemli rolü oynayan kriter daha 1919 yılında ABD Yüksek Mahkemesi tarafından bir dava dolayısı ile geliştirilen AİHM tarafından benimsenen "Clear and Present Danger-Açık ve Mevcut (Yakın) Tehlike" kriteridir. 2005 tarihli, dünyaca muteber 'World Almanac'taki rakamlardan da anlaşılacağı üzere, bugün dünyada mevcut bulunan Müslüman sayısı 1.254.222.000 kişiyi bulmakta ve çeşitli mezheplere mensup 2.059.883.000 Hristiyan'dan sonra ikinci sırada gelmektedir. Ne var ki Müslümanların Peygamberleri Hazret-i Muhammed'e ve İslam dinine bağlılık, sevgi ve saygısını, diğer din ve inanç mensuplarının çoğunluğu ile kıyaslamak mümkün değildir. Böyle olunca da, ifade özgürlüğü adına birtakım uyduruk karikatürler ile Hazret-i Muhammed'e ve İslam dinine saldırarak çeşitli gruplar arasında dini nefreti kışkırtmak ve Sovyetlerin çöküşünden sonra Samuel P. Huntington'un (*) haber verdiği Batı Medeniyeti ile İslam Medeniyeti arasında çıkabilecek bir savaş tezini (medeniyetler çatışması) sorumsuzca körüklemek ve dini terör aracı olarak kullanan bazı mihraklara yeni saldırılarda bulunmak fırsatını vermek anlamına gelmez mi? AB üyesi ülkelerin görevi sözde özgürlükleri kullanarak ifade özgürlüğünü İslam dinine sınırsız ve sorumsuz şekilde saldırmak yerine, kültürler ve dinlerarası diyaloğu pekiştirmek yolunda çözümler aramak olmalı. Hazret-i Muhammed'e ve İslam dinine haksız olarak sataşan yayınlara karşı davalar açılarak, bir an önce, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden ifade özgürlüğü ile ilgili sınırlamaları içeren bir karar ile Danimarka, Norveç, Fransa, Almanya ve diğer bazı Avrupa gazetelerinde yer alan ve yalnız bu ülkelerin değil, dünyanın güvenliğini ve düzenini tehdit eden sorumsuzluğa AİHM süratle 'Dur' demelidir. ..... (*) Samuel P. Hintigton, The Clash of Civilizations, Foreign Affairs, 1993

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.