2-3 Aralık 2005 gecesi, İstiklal Savaşı'nda Ermenilere karşı yapılan savaş sonucu kazanılan ilk diplomatik ve askerî zaferin 85. yıl dönümüdür. Osmanlı Devletinin Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkarak, 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi'ni imzalaması sonucu ülkenin işgale uğrayarak paylaşılması ve özellikle 200.000 kişilik Yunan ordusunun Batı Anadolu'yu işgale kalkışması, Ermenistan'daki Taşnak Hükümetini cesaretlendirmiş, Ermeniler bir taraftan Erivan ve yöresindeki Müslümanlara karşı katliama başlarken, diğer taraftan doğu illerimize saldırıya geçmişlerdir. 23 Nisan 1920'de TBMM'nin açılmasından sonra Ankara hükümeti, Sovyetler ile ilişkileri tehlikeye sokmamak için, Ermenilerin saldırganlığı karşısında bir süre beklemiş, fakat Ermenilerin saldırganlığı sadece Türkiye'ye yönelik olmayıp Karabağ ve Nahçıvan'ı da hedef alınca, Mustafa Kemal, 7 Haziran 1920'de, Ermenilerin Müslüman halka yaptıkları bu zulme işaret ederek 14 Ağustos 1920'de Ermeniler hakkında "Küstah Millet" ifadesini kullanmıştır. Ne var ki, 10 Ağustos 1920 tarihli Sevr Anlaşması'nın Doğu Anadolu'da bir Ermeni Devletinin kurulmasını öngörmesi, Ermenileri daha da azdırmış ve Türk Ordusunun Ermenistan üzerine harekâtını, doğu sınırımızın Misak-ı Milli ilkelerine uygun şekilde belirlenmesi bakımından da, zorunlu kılmıştır. Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir, 20 Eylül 1920'de harekâta geçmiş, bu harekât Türk Ordusunun kısa bir süre içinde Sarıkamış bölgesini, 30 Ekim'de Kars'ı kurtarması ve 7 Kasım'da da Gümrü'ye girmesi ile sonuçlanınca, Ermenilerin barış istemesi üzerine, 2-3 Aralık 1920'de Gümrü Anlaşması imzalayınca, İtilaf Devletlerinin işgali altında İstanbul'daki Ermeniler dükkanlarını açmamış, bayraklarını yarıya indirmişler, Patrikhanede yas ayini yapmışlardır. Gümrü Anlaşması, Sevr'in geçersizliğini fiilen kanıtlarken, Ermeni sorunu kesin bir çözüme kavuşturulmuş, Ermenilerden ele geçirilen birçok silah ve cephane sonucu doğuda kazanılan bu zafer batıda Yunanlılara karşı yürütülen mücadeleye maddî ve moral güç katmıştır. Bu sonuç TBMM hükümetine Sovyetler'le, Kafkasya üzerinden daha rahat bir ulaşım imkanı sağlamış, Ermenistan'da Bolşevik bir yönetim kurulduğu için onaylanmayan Gümrü Anlaşması, doğu sınırı konusunda oldukça hassas olan Ankara, Gümrü Anlaşması ile çizilen bu sınırı, hem 16 Mart 1921 Moskova, hem de 13 Ekim 1921 Kars Anlaşmaları ile teyid ederek, başlattığı süreci sonuçlandırmıştır. Diğer taraftan, Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yüzyıllarca barış içinde yaşayan Ermenilerin, Rusların ve Batılı büyük devletlerin 'Şark Meselesi'ni menfaatlerine uygun olarak halletme politikalarına, Ermenileri alet etmesi üzerine, Ermenilerin sık sık isyan ederek, yaşadıkları bölgelerde Müslüman ahaliyi, Türk, Kürt olsun katlettiklerini, 16 Mart 1920'de İstanbul'un işgali ile birlikte Müslüman ahaliye karşı yeniden büyük katliamlara giriştiklerini ve bunun sonucu olarak Gümrü ile sonuçlanan 1920 Doğu Harekâtının Mustafa Kemal tarafından başlatıldığını biliyoruz. Nitekim, Mustafa Kemal'in, Ermeniler, Doğu Anadolu'da Müslümanları katlederken, sözde Türklerin kendilerine karşı katliam yaptığı iddialarını gündeme getirmeleri üzerine, Heyet-i Temsiliye Başkanı olarak Ankara'dan 7 Mart 1920 günü bize verdiği ve fakat maalesef zamanında önemi anlaşılmayan bir direktifini aynen aktarmak istiyorum: "Uydurma Ermeni Kırımı meselesi ve tüm dünyayı aldatmak için oluşturulan bu kin ve hırs ürünü propagandaların niteliği hakkında, uygarlık ve insanlık dünyasının bir kere daha aydınlatılması ve bu suretle haksızlığa uğramış, Türk ulusunun, iğrenç ve alçakça bir suçlamadan arındırılması gerekir..."