Kasım 2003 günü Japonya'da yapılan ve parlamentonun Alt Meclisi "Diet"in üyelerini belirleyen genel seçimlerde, 1996 yılında kurulup bugün Japonya'nın Ana Muhalefet Partisi halinde bulunan "Japonya Demokratik Partisi (DPJ)"nin, 480 üyeli Diet Meclisindeki 137 olan üye sayısını 177'ye çıkararak önemli bir seçim başarısı kazandığını görüyoruz. Bu seçimlerde iktidardaki Liberal Demokrat Parti (LDP) parlamentonun Diet Meclisinde 10 üyelik kaybetmiş olmasına rağmen, yine de çoğunluğu elinde tutmakta, Demoktartik Parti ise, sağladığı 40 yeni üyeliğin hemen hepsini, başta Komünist Partisi olmak üzere, diğer küçük muhalefet partileri ile sağlamış bulunmaktadır. Bilindiği üzere, Türkiye'nin yarısına yakın büyüklükte olan 127 milyon nüfuslu Japonya İkinci Dünya Savaşında uğradığı yenilgi ve General Mac Arthur'un bu ülkede kurduğu demokrasiden sonra büyük ekonomik gelişme geçirmiş ve bugün Japonya'da nüfus başına düşen milli gelir 25.000 doları bulmuştur. Ne var ki, son yıllarda Japonya'nın uzayan bir "Ekonomik durgunluk" dönemine girdiği de bilinmekte ve bitmek bilmeyen bu ekonomik durgunluğun nedenlerini araştıranlar temel neden olarak, ülkede politikadan başlayan ve diğer alanlara yayılan "Rekabet noksanlığı"nı göstermektedirler. Gerçekten, 1993-94 yıllarındaki sekiz aylık dönem istisna edilirse, Japonya'da 1955'den itibaren LDP iktidarının yalnız başına egemen olduğunu ve bunun sonucu olarak iktidar savaşını, parlamento ve seçim meydanlarında değil, LDP'nin çeşitli kanatları arasında gizli toplantılardaki itişip kakışmalarda yapıldığını ve bütün kararların orada alınarak, Japon seçmenine söyleyecek fazla bir şeyin bırakılmadığı konusunda yerli ve yabancı siyaset bilimcilerinin birleştiğini söylemek mümkündür. Bu arada çok sayıdaki muhalefet partisi sadece birbirlerinin oylarını kaparak ve birbirleri ile dalaşarak vakit geçirirken, politikacılar arasında yapılan sağlıksız ittifaklar, bankalara, yüksek bürokratlara ve iş çevrelerine kontrolsüz büyüme imkanı vermiş ve bilindiği üzere, Japonya'da çok büyük yolsuzluklar ve bunlarla ilgili skandallar yaşanmıştır. İşte bu nedenle, Nisan 2001'de başbakanlığa gelen LDP'li bugünkü başbakan Junichiro Koizumi ilk günden beri ülkede rekabet ortamını oluşturmak için durmadan "Değişim" ihtiyacından söz etmekte ve fakat özellikle kendi partisi LDP'den gelen engellemeler yüzünden, reform konusunda fazla bir ilerleme kaydedilememektedir. Bu nedenle gözlemciler, 9 Kasım 2003 Genel Seçimlerinin, ilk defa Japonya'ya gerçek anlamda "İki partili" yönetim oluşturmak imkanını verdiğini söylemekte ve bu suretle Başbakan Koizumi'nin, gerekirse Ana Muhalefetteki Demokratik Parti'nin seçimlerdeki "Reformcu Manifesto"su yönünde işbirliği de yaparak, planladığı ve fakat bir türlü gerçekleştiremediği reform programını yürürlüğe sokma fırsatını yakaladığını düşünmektedirler. Japonya'dakine benzer gelişmelerin, memlekemizde 28 Mart'ta yapılacak yerel seçimlerden itibaren gerçekleşeceğini ve böylece sadece birbirlerinin oylarını kapıp "Çoğunluk iradesi"ni zayıflatan ve sayıları 23'e varan anormal parti fazlalığının, seçime giren partilerin belirgin niteliklerine göre seçmen tarafından normal sayıya indirileceğini düşünüyorum.