Kıbrıs, AB ve Türkiye

A -
A +

AB'nin organı Avrupa Komisyonu'nun, AB'nin genişlemeden sorumlu üyesi Günter Verheugen'in sözcüsü Jean-Christophe Filori'nin Lahey'de BM Genel Sekreteri Annan, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ve Rum yönetim lideri Tassos Papadopulos'un katıldığı müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine Brüksel'de verdiği bir beyanatta AB'nin "Birleşmiş Kıbrıs"ı tam üye almayı tercih ettiğini ancak çözüm olmazsa dahî Rum kesiminin tam üye alınmasının kararlaştırılmış olduğuna dikkat çektiğini medya haberlerinden biliyoruz. Gerçekten Rum kesiminin tam üyelik katılım anlaşmasının 16 Nisan 2003'de imzalanacağı ve 2004 Mayıs'ı başında da Rum kesiminin otomatik olarak AB'nin tam üyesi olacağı kimsenin meçhulü değildir. Kısaca, Filori, uzlaşma olmazsa da Rum kesiminin katılım anlaşmasını imzalayarak 1 Mayıs 2004'ten itibaren AB'nin tam üyesi olacağını ve bu tarihten itibaren, adaya 1960 Garanti Sözleşmesi'nin gereği olarak çıkan Türk Ordusu'nun AB toprağını işgal etmiş sayılacağını söylemektedir. Oysa, AB öteden beri Türkiye'yi Kıbrıs Cumhuriyeti'nin topraklarını işgal eden bir ülke olarak nitelediğine göre, Filori bu konuda yeni bir unsur katmış olmadığı gibi, Türkiye'yi işgalci ilan ettikten sonra bu işgale son verememesi de AB'nin sorunu olur. Bana göre asıl mesele Türkiye; AB'ye girerken "Kıbrıs sorununu çöz" diyen AB'nin, Rum yönetimini AB'ye alırken, Türkiye ile sorunların çözülmesini şart koşmaması gibi apaçık bir "Çifte standart" uygulamasıdır. Annan Planı'nın, maalesef De Soto ile Rumlar'ın ve İngiltere'nin de katkıları ile Kıbrıs Rumları lehine hazırlanmış bir plan olduğu ortadadır. Zannedilmiştir ki Türkiye'nin ve ambargo altında ezilen KKTC'nin AB'ye girmek için besledikleri arzu bu "Zoka"yı yutmaları için yeterli olacaktır. Ayrıca 16 Ağustos 1960'ta, 1959 Zürih ve Londra antlaşmalarına göre kurulmuş olan Kıbrıs Federal Cumhuriyeti'ni 1963'te yıkmış olan Kıbrıs Rumları bundan sorumlu tutulmadıkları gibi, 1963-74 yılları arasında Kıbrıs'taki Türkler'e karşı işledikleri "İnsanlığa karşı suçlar"ı da görmezlikten gelindi ve üstelik başta BM ve Türkiye Cumhuriyeti dışında bütün devletler Kıbrıs Rumları'nı "Kıbrıs Cumhuriyeti" olarak kabul ederken Kıbrıs Türkleri'nin oluşturduğu KKTC'ye karşı ambargo ve boykot uyguladı. Şimdi bunlar yetmiyormuş gibi AB "Annan Planı"nı hem KKTC'ye hem de Türkiye Cumhuriyeti'ne kabul ettirmek için aylardan beri yoğun kampanya yürütüyor ve maalesef hem KKTC'de hem de Türkiye'de ne Kıbrıs sorununu ne de Annan Planı'nı yeterince bilmeyen bazı kişilerin, çevrelerin ve köşe yazarlarının desteğini sağlamış bulunuyor. AB'nin Aralık 2004'te Türkiye'ye AB'ye tam üye olarak giriş müzakerelerine başlanması için tarih verilmesi aşamasına gelindiğinde, Türkiye'nin AB üyeliğini geciktirmek için "Oyalama" yapmaya devam etmesi yanında, Yunanistan ve Kıbrıs Rumları'nın Annan Planı'nda bile bulunmayan Kıbrıs ile ve Ege sorunu ile ilgili bir takım şartları ileri süreceği, Türkiye'nin ise bugünkü "Annan Planı"ndan daha ağır bir paketi kabul etmeyeceği ortadadır. Bazı sözde strateji uzmanları "Bugün Kıbrıs'ın bölge ve Türkiye için bir stratejik değeri kalmadı" diyedursunlar Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün danışmanı Prof. Ahmet Davutoğlu'nun "Stratejik Derinlik-Türkiye'nin Uluslararası Konumu" adlı eserinde de yer alan aşağıdaki görüşü ben de paylaşıyorum. "Avrupa, Asya ve Afrika'ya hemen hemen eşit uzaklıkta olması açısından Kıbrıs, Girit ile birlikte su geçiş yollarının da kesiştiği hat üzerindedir. Orada tek bir Müslüman Türk olmamış olsa bile, Türkiye'nin bir Kıbrıs meselesi olmak zorundadır. Hiç bir ülke kendi hayat alanının kalbinde yer alan böyle bir Adaya kayıtsız kalamaz." Bazılarının "Türkiye'nin AB yolunu engelliyor" dedikleri Rauf Denktaş ise, gerçekte KKTC ve TC'nin ortak ulusal çıkarlarını gözeten bir yol izlemekte ve Annan Planı'ndaki tuzakları çok iyi teşhis etmiş bulunmaktadır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.