Kıbrıs'ın önemi azaldı mı, çoğaldı mı?

A -
A +

Geçenlerde Mehmet Ali Birand'ın CNN-Türk'teki "Manşet" programında konuşan emekli Korgeneral Atilla Kıyat'ın Kıbrıs Adası'nın jeopolitik öneminin azaldığını söylemesi hayretimi mucip oldu. Zira, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı ve Harp Akademilerinin yayınları başta olmak üzere, bütün "Siyasi Tarih" ve "Uluslararası İlişkiler" kitapları bile Kıbrıs Adası'nın Türkiye açısından, artan jeopolitik önemini vurgulamaktadırlar. Gerçekten Kıbrıs Adası, Anadolu'nun güneyden işgali için adeta bir atlama taşı gibidir. Mersin ve İskenderun limanlarına giriş ve çıkışları, etkili, bir şekilde kontrol edecek bir konumdadır. Aynı zamanda, Suriye ve İsrail liman ve sahillerinin güvenliği için de büyük değer taşır. Akdeniz'in doğusundaki bütün deniz nakliyatının kontrolü yönünde de fevkalade önemlidir. Diğer taraftan, Türk Boğazları ile Süveyş Kanalı'nın Doğu Akdeniz'e açılması, Kıbrıs Adası'nın önemini daha da artırmaktadır. Ayrıca Kıbrıs, Orta Doğu petrolleri ve petrol nakliyatının kontrolü bakımından da çok önemli bir konumdadır. Kıbrıs Adası, bu konumu ile bölgede, deniz ve hava yolları üzerinde batmayan bir uçak gemisi, füzeler için rampa, Anadolu'yu güneyden istila için bir atlama taşı gibidir. Kısaca, Ege Denizi'nde Yunan adaları ile kuşatılmış Anadolu'nun, güneyden de kuşatılmasını tamamladığı için de önemli bir adadır. Nitekim Kıbrıs'ın genel olarak ve Türkiye bakımından bu öneminden dolayı, genç Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, 9. basımı Eylül 2002'de yapılan "Stratejik Derinlik-Türkiye'nin Uluslararası Konumu" adlı değerli eserinde, çok haklı ve yerinde olarak, şunları söylemektedir. "Avrupa, Asya ve Afrika'ya hemen hemen eşit uzaklıkta olması açısından Kıbrıs, Girit ile birlikte, su geçiş yollarının da kesiştiği bir hat üzerindedir. Haşmetli sömürge devirlerini kapatan İngilizler'in Kıbrıs'ta hâlâ üs bulundurmalarının da temelinde bu ihmal edilemez stratejik konum vardır. Kıbrıs'ı ihmal eden bir ülkenin, küresel ve bölgesel politikalarda etkin olması mümkün değildir. Kıbrıs artan bir hızla, bir Avrasya ve Orta Doğu-Balkanlar meselesi haline gelmektedir. Kıbrıs politikası, bu yeni stratejik çerçeveye uygun bir tarzda, bu çerçeveye oturtulmalıdır. Prof. Dr. Davutoğlu sözlerini, şöyle sürdürmektedir... "Orada tek bir Müslüman Türk olmamış olsa bile, Türkiye'nin bir Kıbrıs meselesi olmak zorundadır." Hiçbir ülke kendi hayat alanının kalbinde yer alan böyle bir adaya kayıtsız kalamaz. Nasıl üzerinde ciddi bir Türk nüfusu kalmamış olan oniki ada Türkiye açısından önemini korumaya devam ediyorsa ve nasıl hiçbir beşeri uzantısı olmadığı halde, ABD, Küba ve Karayip Adaları ile doğrudan ilgileniyorsa, Türkiye de Kıbrıs ile insanî unsur dışında, stratejik olarak da ilgilenmek zorundadır." Kıbrıs'ın hem dünya hem de Türkiye bakımından azalmak şöyle dursun artmakta olan stratejik önemini bu kadar güzel vurgulayan Prof. Davutoğlu'nun, bildiğimiz kadarı ile Dışişleri Bakanlığımızın ve Bakanının danışmanı olması, Kıbrıs konusunun görüşülmesinde bana göre Türkiye'nin şansıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.