Kuzey Kore'nin Komünist patronu Kim Jong II yıllardan beri "Nükleer Silahların yayılmasını önleme andlaşması-Non Prolifeation Treaty (NPT)"yi, sistematik olarak ihlal ettiğini ve hatta Mayıs 1993'te, bu andlaşmadan çıkma arzusunu beyan ederek, bu kararından, ancak BM'nin ekonomik yaptırım tehdidi üzerine vazgeçtiğini biliyoruz. Diğer taraftan Kuzey Kore liderinin, 1990'ların başından itibaren Güney Kore ile yaptığı görüşmelerde sözde Kore Yarımadası'nı nükleer silahlardan arındırılmış tutmak arzusu ile oyaladığını ve kandırdığını, daha sonraki yıllardaki tutumu ortaya koymuştur. Nitekim, Ağustos ayının sonunda ABD, Çin, Japon, Rus, Güney Koreli ve Kuzey Koreli temsilcilerden oluşan bir komisyonda konuşan Kuzey Kore temsilcisi, nihayet ağzından baklayı çıkarmış ve ülkesinin, kullanmaya hazır nükleer silahlara sahip olduğunu ve bunlardan birinin denemesini yapmak üzere bulunduğunu beyan etmiştir. Bu beyanın en çok ABD'yi Kuzey Kore'nin elinde nükleer silah bulunmadığına yıllarca inandırmağa çalışan Çin ve Rusya'yı sıkıntıya soktuğuna ve bu iki ülkenin Kuzey Kore'ye bundan sonraki tavırlarını gözden geçirmeye sevkedeceğine şüphe yoktur. Gerçekten, Kuzey Kore'nin "Nükleer Tehdidi" bölgede huzursuzluk oluşturmakta ve bu tehdidin Japonya ile Güney Kore'yi de "Nükleer Silahlanma" yarışına sokmasından endişe edilmektedir. Diğer taraftan Başkan Kim, Nükleer Silahlar konusundaki andlaşmayı ihlal etmekle, bir taraftan Kuzey Kore'nin Güney Kore'ye 1990'lı yıllar boyunca sağladığı ekonomik yardım kapısını kapamış, diğer taraftan bu "Sorumsuz davranış" ile, kendisinin bugüne kadar destekçileri ve koruyucuları olan Çin ile Rusya'yı karşısına alarak, Kuzey Kore'yi "Diplomatik Yalnızlık"a sokmak tehlikesini oluşturmuştur Diğer taraftan Kim Jong II, bu şantajcı politikası ile, ABD ile yapmayı umduğu "Saldırmazlık andlaşması" ve bu ülkeden ekonomik yardım almak şansını tamamen yitirmiş, esasen Çin, Kuzey Kore'nin nükleer silahlar konusundaki sorumsuz ve bütün bölgeyi tehlikeye sokan "Maceracı" politikası karşısında, Kuzey Kore'nin "Nükleer Silahlar" konusunda yalnız başına sadece ABD ile müzakere yapmak talebine karşı çıkarak, bunun yerine yukarıda saydığımız altı devletten oluşan bir görüşme sürecini önererek, bunu kabul ettirmiştir. Öyle anlaşılıyor ki, Kuzey Kore'nin nükleer silahlar konusundaki tehlikeli tutumu, kendisine bugün de ekonomik destek veren Çin'i bile bezdirmiş ve bu suretle Kuzey Kore, "Diplomatik" çözüme yanaşmadığı takdirde, bu ülkenin nükleer yönden silahsızlandırılması için ufukta kendisine karşı "Güç kullanılma ihtimali belirmiştir.