Erzurum ve Sivas kongrelerinde Amerikan mandası konusunun gündemden düşürülmesinde Mustafa Kemal'in, hem Kongre Başkanı olarak, hem de özellikle Kongre üyeleri ile yaptığı konuşmalarındaki açıklayıcı beyanlarının önemli rolü olmuştur. Nitekim, Mazhar Müfit Kansu'nun "Erzurum'dan ölümüne kadar Atatürk ile beraber" adlı eserinden Mustafa Kemal'in Sivas Kongresi devam ederken, 7 Eylül 1919 akşamı, arkadaşları ile bir sohbet esnasında manda konusunda şunları söylediğini öğreniyoruz "... Her şey bize gösteriyor ve anlatıyor ki, İstanbul'daki devlet ve siyaset adamları, vatanın kurtuluşunu tek ümit halinde "Amerikan mandası" fikrini kabule bağlı görüyorlar. Çünkü bunlar bizim hedef ve gayelerimizden, Türk milletinin uyanışından, milli irade ve temayülünün inkişaf istikametlerinden tamamiyle habersiz bulunuyorlar. Onlar bizi, üç beş adamın bir araya gelip hayal peşinden koşması kabilinden kimseler farzediyorlar ve gafletlerinin derecesini bir türlü ölçemiyorlar. İtilaf devletlerinin baskısı ve hıyanet şebekelerinin propagandası altında belki de şaşırmış ve bunalmış bulunuyorlar. Şimdilik bunlara "Biçareler" demekten başka yapacağımız bir şey yoktur" Yine aynı eserden öğrendiğimize göre Mustafa Kemal, Erzurum Kongresi dolayısı ile bu şehirdeki bulunuşu esnasında 27 Ağustos 1919 gecesi arkadaşlarına ve Kongre üyelerine şunları söylemiştir: "... İstanbul, bir Amerikan mandasıdır tutturmuş gidiyor. Bu olmayacaktır. Türkiye istiklal bütünlüğüne sahip olacaktır. Bunu istemekte devam edeceğiz. Benim anladığıma göre, İstanbul'daki kişiler, bizi Amerika'daki Wilson'a, Senatoya, Kongre'ye müracaat ettirmek ve bütün Türk milleti namına istenen bir manda oyununa düşürmek istiyorlar. Bu oyuna gelmeyeceğiz. Öyle bir manda istenecek veya verilecekmiş ki, hükümranlık hukukuna, hariçte temsil hakkımıza, kültür istiklalimize, vatan bütünlüğümüze dokunulmayacakmış. Buna ve böylesine Amerikalılar değil, çocuklar bile güler. Her şeyin başında Amerikalılar kendilerine hiçbir menfaat temin etmeyen böyle bir mandayı niçin kabul etsinler? Bu ne hayal, ne gaflettir?.. Hayır paşalar hayır, hayır beyefendiler hayır, hayır hanımefendiler hayır, manda yok... Ya istiklal ya ölüm var... Hakimiyet-i Milliye esasını ve Meclis-i Milli kararını ifadelendirmeyen hiçbir anlaşmayı, hiçbir taahhüdü kabul etmeyeceğiz ve tanımayacağız." Mustafa Kemal'in enerjik tutum ve müdahaleleri sonunda hem Erzurum hem de Sivas Kongresi'nde "Amerikan mandası" önerisinin reddedilmesi üzerine Sivas Kongresi'nin kapandığı 12 Eylül 1919 günü, Osmanlı Padişahı adına Damat Ferit ile İngiltere temsilcisi arasında Türkiye'nin İngiliz mandasını kabul ettiğine dair gizli bir anlaşma imzalaması ise Damat Ferit'in sayısız onursuzluk ve ihanetlerinin bir başka örneğidir. 9 Ekim 2002 günü açıklanan AB ilerleme raporundaki "Çifte standartlı davranışı" ben de İndependent gazetesini takiben "Sahtekarlık, aptallık ve dargörüşlülük" olarak niteliyor; esas nedenini dünya medyasının da teşhis ettiği gibi, 70 milyon nüfuslu Müslüman ülke olan ve büyük potansiyeli bulunan Türkiye'nin AB'yi korkutmasında yattığına inanıyorum. Ancak Türkiye, imkanlarını ve potansiyelini iyi kullandığı ve onurunu koruduğu takdirde Atatürk döneminde nasıl Milletler Cemiyeti'nde oybirliğiyle alınmışsa, yakın gelecekte AB'ye de böyle alınacaktır.