"Milletlerarası meşruiyet"in gerçekleşmesi Fransa'nın keyfine bırakılamaz

A -
A +

Fransa, BM Güvenlik Konseyi'nin Irak'a operasyon konusunda yeni bir karar almasını elinde bulundurduğu "Veto yetkisi" tehdidi ile erteler ve engellerken, diğer taraftan 17 Şubat 2003 günü Brüksel'de yapılan AB zirvesinde ABD'nin Irak politikasını destekleyen AB aday üyelerinin üyeliklerini veto edebileceği tehdidinde bulunmuştur. Gerçekten, bir süre önce Almanya ile birlikte AB'nin patronluğuna soyunan Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac yukarıda zikrettiğim AB toplantısında, bundan kısa bir süre önce ABD'nin Irak politikasını destekleyen AB'nin beş üyesini takiben onlara katılan Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti gibi adaylarla Baltık ve Balkan grubunun diğer adaylarını hem azarlamış, hem de bunların adaylıklarının kesinleşmesini referanduma sunarak engelleyebileceği imasında bulunmuştur. Bilindiği gibi General de Gaulle'ün başkanlığı döneminde Fransa, daha önce iki defa reddettiği İngiltere'nin adaylığını ancak 1973'te kabul etmiştir. Doğrusu istenirse Chirac'ın 2002 yılında Fransa Cumhurbaşkanlığına yeniden seçilmesinden sonra ortaya çıkan ve "Chirac Doktrini" olarak adlandırılabilecek bir tutum sergileyen Fransa, General de Gaulle'ün görüşünün devamı olan bir politika ile, Fransa'nın Almanya'nın desteği ile Avrupa'yı yönetmesini ve özellikle ABD'ye karşı çıkmasını amaçlamaktadır. Bu nedenle Fransa, ABD ile Irak konusunda işbirliği yapan AB üye ve aday üyelerinin Fransa'nın nüfuzunu kırmasından ve AB'yi, NATO benzeri bir kuruluşa döndürmesinden korkmakta ve bunu engellemek için "Tehdit" ve "Şantaj" dahil her türlü yollara başvurmaktan çekinmemektedir. Cumhurbaşkanı Chirac, ABD'nn Irak'a müdahalesini, silah denetçilerinin sürelerini durmadan artırmak sureti ile geciktirmeye ve ertelemeye çalışmakta ve bu davranış haklı olarak "Bu ertelemeler ne zamana kadar devam edecek?" sorusunu gündeme getirirken, Birleşmiş Milletler'in de, etkin bir kurum olarak, prestijini zayıflatmaktadır. Gerçekten, Fransa gibi veto yetkisine sahip bir devlet aksine bulgulara rağmen, belirli bir konuda sürekli olarak veto yetkisini kullanmak tehdidi ile, BM Güvenlik Konseyi'nin karar almasını engelleyerek Birleşmiş Milletler teşkilatını adeta felce uğrattığı takdirde, dünyanın barış umudu olan bu kurum, itibarını kaybetmek ve hatta Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan ve fakat bir takım ulusal çıkarlar ve küçük hesap oyunları ile İkinci Dünya Savaşı'nı önleyemeyen Milletler Cemiyeti gibi bir "Hazin son" tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır. Fakat, şimdiden Fransa'nın yukarıda özetlediğimiz bu "Yüksek riskli diplomasi"si, diğer olumsuz etkilerini göstermekte ve hem AB'yi, hem NATO ittifakını bölmek hem de BM Güvenlik Konseyi'ni karar alamaz hale getirmek tehlikesini taşımaktadır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.