Bu yılki 30 Ekim, Osmanlı Devletinin yenilgisini tesçil eden ve bugün kuruluşunun 82. yıl dönümünü kutladığımız Cumhuriyetin ilânına yol açan 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesinin 87. yılıdır. Bilindiği üzere, 28 Haziran 1914'te bir Sırplı'nın Avusturya Veliahtı Ferdinand'ı Saraybosna'da öldürmesi ile yükselen tansiyon, dünyayı bölüşmekte anlaşamayan büyük devletlerin hesaplaşması için büyük fırsat oluşturmuş ve Birinci Dünya Savaşı patlak vermiştir. Osmanlı İmparatorluğunun Almanya ve Avusturya-Macaristan'dan yana savaşa girmesi üzerine İngiltere, egemenliği altında bulunan 300 milyon Müslümanın bir Türk zaferinin cesaretlenmesinden korktuğu için, Savaş Bakanı Lord Kitchener'in ağzından "Türkiye'yi yok edinceye kadar savaşacağız" niyetini açıkça ortaya koymuş, Osmanlı İmparatorluğunun paylaşılması için gizli andlaşmalar imzalanmıştır. 1917'de ABD, İngiltere'nin yanında yer alırken, Çarlığı deviren Bolşevikler savaştan çekilmiştir. 1917 Eylül'ünde Bulgaristan'ın teslimi ve İttihal ve Terakki'nin mütareke istemesi ile 30 Ekim 1918'de İngiliz Deniz Üssü Mondros'da mütareke imzalanırken, Enver, Talat ve Cemal Paşalar yurt dışına kaçmıştır. Galip devletler, Osmanlı Devletine ve Türklere karşı acımasız bir politika uygulayarak, Osmanlı orduları dağıtılır, silahlar toplanır, donanma gözaltına alınarak ulaştırma ve haberleşme kurumlarına el konur ve Osmanlı askerleri terhis edilir, gizli andlaşmalara uygun olarak İtalyanlar Güneybatı Anadolu'yu, Ermeniler ile birlikte Fransızlar Çukurova'yı, İngilizler Musul ve Güney Anadolu'yu işgal ederken, Anadolu'nun çeşitli yerlerine İngiliz, Fransız ve İtalyan birlikleri yerleşir. Bunlar yetmiyormuş gibi Kuzeydoğu Anadolu Ermenilere açılır. Doğu Karadeniz'de Pontus Devletini kurmak için silahlanmış Rum çeteleri faaliyete geçerken, İstanbul işgal edilir. İlk Yunan tümeninin 15 Mayıs 1919'da İzmir'e çıkması üzerine Mustafa Kemal, 9. Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkar. Kendisine verilen görev bu bölgede asayişi sağlamak iken, Mustafa Kemal; Padişah, İstanbul Hükümetini, galip devletleri ve hatta bütün dünyayı şaşırtan bir karar alarak milleti işgale karşı çıkmaya çağırır. Elde hiçbir imkan kalmamışken, galip devletlere, Yunan ordusuna, Ermenilere, Pontus çetelerine karşı silahlı mücadeleye girişmeyi çılgınlık sayanlar o günlerde çoktur. Zira 400.000 kişiye ulaşan silahlı işgalcilere karşı Türkiye'nin o tarihte çıkarabileceği ordu 35-40 bin kişiden fazla değildi. Ne var ki, yoksul, bitik Anadolu'nun 400 bin işgalciyi ve binlerce silahlı-silahsız haini yenmeyi başardığını ve 29 Ekim 1923'te Cumhuriyeti ilânına yol açan 30 Ağustos 1922 Zaferini kazandığını biliyoruz. İşte, Milli Mücadele, Turgut Özakman'ın, 'Şu Çılgın Türkler' eserindeki deyimi ile, bu onurlu güzel çılgınlığın adıdır.