1922'de kazanılan Milli Mücadele'nin temelini oluşturan Müdafaai Hukuk Hareketi İkinci Meşrutiyet deneyiminden çok istifade etmiş İmparatorluğun kozmopolit ve Türk'ü hakir gören havasına mukabil, Müdafaai Hukuk Hareketinde Milliyetçilik bir ana politika olmuştur. Ne var ki, bu milliyetçilik ifadesini Millî Devlette bulduğu için her türlü yayılmacı, ırkçı ve ayırıcı şekilleri de reddetmiştir. Müdafaai Hukuk, Meşrutiyetin kanlı ve kötü mirası olan 'Fırkacılık'tan da nefret eder. Bunun sonucu olarak Milli Devleti kurmak için silahlı mukavemete girişilmiş, bu savaşın doğal adı 'İstiklal Savaşı' olmuştu. İstiklal Savaşı meşru müdafaa hakkının kullanılması olduğu için bu hareket çetecilik ve asilik değil, 'Meşru' bir savaştır. Bir iç savaş değildir, devletlerarası bir çatışma ve müdafaai hukuk hareketini amacına ulaştıran bir vasıtadır. Müdafaai hukuk hareketinin birimleri fertler değil, Cemiyetlerdir. Her tarafta 'Reddi işgal', Reddi ilhak', 'Müdafaai Hukuk' gibi isimlerle çeşitli dernekler kurulmuştur. Ne var ki milli bir savaşı yönetecek merkezî otorite başlangıçta bulunmadığı için, Türk halkı adaletsizliğe isyan hakkına dayanarak, devletini bizzat kurmak üzere harekete geçmiştir. Mareşal Fevzi Çakmak'ın deyimi ile "Mondros Mütarekesinin sonraki aylarında, bir uçaktan Anadolu'ya baksaydınız, yer yer yanan ateşler görürdünüz. Bunlar Müdafaai Hukuk ateşleridir. İşte bu dağınık ateşlerden bir meşaleyi çıkaran Mustafa Kemal olmuştur. Müdafaai Hukuk Hareketini bir Milli Devlet kuruluşuna ulaştırmak için Mustafa Kemal, bu hareketi zor ve fakat başarılı bir yürüyüşle ve üç aşamada hedefine taşımıştır. Birinci aşama; 'Bölgesel Kongre Hareketleri'dir. 1919-1920 yıllarında bu kongreler Trabzon'da, İzmir'de, Erzurum'da, Balıkesir'de, Alaşehir'de ve diğer birçok yerlerde bu amacı gütmüşlerdir. 'Kuva-i Milliye' emirlerindedir. İkinci aşama 4-11 Eylül 1919'da toplanan Sivas Kongresi'dir. Bu aşamada amaç bölge kongrelerinin birleştirilmesi ve girişilen savaşa 'Milli' bir nitelik kazandırılmasıdır. Nitekim çeşitli bölgelerden gelen temsilciler Sivas Kongresinde 'Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti' adı altında toplanmışlardır. Bu kuruluşun yönetimi bir 'Heyeti Temsiliye'ye verilmiş, henüz düzgün bir ordu olmayan askerî kuvvetler bu idareye bağlanmıştır. Üçüncü aşama 23 Nisan 1920'de başlayan TBMM Hükümeti dönemidir. Son Mebusan Meclisi İstanbul'da basılınca, esasen bu akıbeti bekleyen Müdafaai Hukukçular, Ankara'da TBMM'yi toplamışlar ve bu suretle Müdafaai Hukuk Hareketi kanunilik ve meşruluk kazanmış oluyordu. Burada vurgulanması gereken husus şudur. Atatürk ve Atatürkçüler Müdafaai Hukuk Hareketini tesis etmemişlerdir. Zira Mustafa Kemal Samsun'a çıktığı zaman, yukarıda adı geçen dernekler kurulmuş ve bölge kongreleri toplanmıştı. Mustafa Kemal Atatürk'ün ve onun düşünce sistemi olan Atatürkçülüğün büyüklüğü Müdafaai Hukuk Hareketini dağınıklılıktan kurtararak, bu hareketi memleketi kurtarabilecek bir kıvama getirmesi olmuştur. 23 Nisan 1920'de TBMM Hükümetinin kuruluşu yeni Türkiye'nin de kurulması demektir. Zira 1920'ye kadar Türkler vardı ama Türkiye yoktu. Rahmetli dostum Prof. Tarık Zafer Tunaya'nın deyimi ile "Türkler Osmanlı İmparatorluğu kayası içindeydiler." Bu kaya parçasından Türkleri çıkarmak ve Türkiye'yi kurmak gerekmiştir. Türkiye'nin kuruluşu, 20. Yüzyılın baskıcı ve buhranlı havasında gerçekleşmiş ve memleketimiz başlatılan İstiklal Savaşında 'Ateşten gömlek' giyerek, Batı ile Doğu ve iki ateş arasından geçerek hedefine ulaşmıştır.