9 Şubat 2004 tarihli "Milliyet"te yayınlanan Uludağ Üniversitesi'nden Prof. Dr. Süleyman S. Öğün'ün, bir söyleşisinde, AKP'nin, Muhafazakâr Demokrasiyi kendine ideoloji olarak seçmesini "Totaliter" bir tavır olarak nitelediğini görüyoruz. Yani, Sayın Öğün'e göre demokrasiye sıfat koymak totaliter bir tavırdır. Oysa, günümüzde ve çağdaş politika biliminde, demokrasiyi "Sosyal" "Liberal" "Muhafazakâr" "Neo-Liberal" veya "Neo-Muhafazakâr" olarak nitelemek normal ve oldukça yaygın bir uygulamadır. Bu nitelemenin, Sayın Prof. Öğün'ün iddia ettiği gibi "Totaliter" bir tavır olması için, bir siyasi partinin bu saydığımız "Demokratik-Pragmatik ideoloji"lerden farklı olan, Markizm, Faşizm, Nasyonal Sosyalizm veya Fundamentalizm-Köktencilik gibi "Dogmatik-Totaliter" bir sıfatı benimsemesi gerekir. Aksi halde, AKP'nin "Muhafazakâr Demokrasi"yi seçmesi, CHP'nin "Sosyal Demokrasi"yi kendine fikri temel olarak seçmesi kadar normal ve demokratik bir tavırdır. Kanaatimce, AKP'nin "Muhafazakâr Demokrasi" yerine örneğin "İslamcı Demokrasi" sıfatını benimsemesi, "İslamcılık" deyimi günümüzde İslam'ın siyasallaşmasını amaçlamak demek olan "Fundamentalizm"i seçmek anlamına geleceği için -ve ancak o zaman- "Totaliter" bir tavır olarak nitelendirilebilirdi. Oysa Başbakan Erdoğan'ın, Harvard Üniversitesi'ndeki bir sohbet toplantısında da, kendisini "İslamcı değil Muhafazakâr Demokrat bir siyasetçi" olarak nitelediğini, açıkça "Ben İslamcı bir siyasetçi değilim. Muhafazakâr Demokratım. Din üzerinden siyaset yapmayı kabul edemem. Bunu dinin istismarı olarak görüyorum" dediğini, o günlerde çıkan medya haberlerinden hatırlıyoruz. Diğer taraftan, örneğin Blacwell'in "Siyasal Düşünce Ansiklopedisi"nde de Muhafazakârlığın "siyasal uzlaşma, denge ve ılımlılık sanatı" diye tanımlandığını ve bu anlamdaki "Çağdaş Muhafazakârlık"ın babasının 18. yüzyılın ünlü İngiliz siyaset bilimcisi Edmund Burke olduğunu biliyoruz. Bu itibarla, "Sosyal Demokrat" veya "Muhafazakâr Demokrat" ideolojiyi seçtiğini, açıkça beyan eden bir partinin söylem ve eylemleri, bu ideolojilere açıkça ve sürekli olarak aykırı düşmediği sürece, bu partilere "Art düşünce" ve "Totaliter" bir tavır yakıştırmak, objektif ve bilimsel bir davranış değildir. AKP'nin 3 Kasım 2002 tarihli Genel Seçimlerinde birinci parti olarak çıkmasının sonucu olarak "Türkiye Muhafazakâr Demokrasiyi seçti" deyimini kullanması ise bana göre bu sonucu vurgulayan ve fakat Türkiye'nin topyekun "Muhafazakâr Demokrasi"yi seçtiğini iddia etmeyen bir beyandır.