Deneyimli ve değerli köşe yazarı Kabataşlı aziz kardeşim Hasan Pulur, 29 Haziran 2001 günkü "Olaylar ve İnsanlar" sütununda yayınlanan yazısında, Prof. Taner Timur'un "Sürüden Ayrılanlar" yapıtına atıfta bulunarak ve bu kitaptan alıntılar yaparak, Jakoben aleyhtarı polemikçilerin, Demokrasi sözcüğüne sığınarak yürüttükleri demogojilerini, 1923'te Cumhuriyet Rejiminin kurulması ile sonuçlanan Kemalist Devrime kadar uzanan bir karalama kampanyasına dönüştürdükerini yazmaktadır. Bilindiği üzere Jakobenizm Fransız Devriminden sonra ortaya çıkan Radikal bir akım olup bunun temsilcileri Robespierre (1758 - 1794) ve Saint-Just (1767-1794)tür. devrimi takiben Fransa'dan kaçmak isteyen ve fakat yakalanarak tekrar Paris'e getirilen 16. Louis ve Kraliçe Marie Antoniette'ye Avrupa Hanedanları sahip çıkınca, Devrim Yönetimi radikalleşmiş, oluşturulan Yeni Meclis (Convention) 21 eylül 1792'de Monarşi'yi kaldırarak, Cumhuriyeti ilân etmiş, 16. Louis Ocak 1793'te idam edilince Kralcıların ayaklanmasını takiben Robespierre'in "Terör Yönetimi" yürürlüğe sokularak, Danton Desmoulins ve Heber gibi ılımlı rakipleri 5 Nisan 1794'te idam edilmiş Anayasa yerine "Kamu Selameti Komitesi" ile "İhtilâl Mahkemesi" devreye girerek, binlerce kişi öldürülmüştür. Robespierre'in, Saint-Just ve Couthon ile kurduğu Triomvira'nın yaptığı terör, 27 Temmuz 1794'te Meclisin darbesine yol açmış, Robespierre ve arkadaşları da ertesi günü giyotini boylamışlardır. (*) Fransız devriminin ürünü olan 1789 İnsan ve Yurtdaş Hakları Bildirisinden esinlenen Mustafa Kemal, bu bölgede yer alan birçok esas ve özellikle Millî Egemenlik Prensibinden yararlanmış ilk defa 22 Haziran 1919 Anayasa Genelgesinden başlayarak, Millî Egemenlik ilkesi 1921 ve 1924 Anayasalarında yer almış, 27 Aralık 1919'da Sivas'tan Ankara'ya gelen Temsil Heyeti Başkanı Mustafa Kemal, 10 Ocak 1920'den itibaren "Hakimiyeti Milliye" Gazetesini yayınlamaya başlamıştır. Kısaca Mustafa Kemal, "Milli Egemenlik" ilkesinden başlayarak Fransız devriminden etkilenmiş, fakat bu ihtilâli taklid etmeyerek, özellikle Jakobenlerin aşırılığını ve kanlı terörünü onaylamamıştır. Bunun en güzel örneği 1922'de söylediği şu sözlerdir: "Türkiye'yi derece derece mi ilerletmeli, ani olarak mı? İki sistem var biri bilinen büyük Fransız ihtilalindeki yönetim rejimler değişecek ihtilallere karşı mukabil ihtilaller yapılacak. Sağ, Solu tepeler Sol, Sağı süpürürken, bir bakılacak ki bir buçuk asırlık zaman geçmiş, bu milletin damarlarında o kadar bol kan ve önünde o kadar geniş zaman var mı?" Nitekim Rusya'daki Bolşevikler, Fransız Devriminde 16. Louis'nin idam edilmesi ve terörü Rus Çar ailesinin katlinde ve Stalin'in kanlı tasfiyelerinde taklid eder ve tekrarlarken, Mustafa Kemal bu yollara tevessül etmemiş Kemalist Devrimin bu niteliği, Fransız Devriminden farklı olarak "Eskiyi Canlandırma-Restorasyon" özlem ve girişimlerini lüzumsuz kılmıştır. Bunun da başlıca şerefi Türk devriminin kurucusu ve yürütücüsü Mustafa Kemal'e ait değil midir? ....... (*) Ayrıntı için "Günümüzde Atatürkçülük" adlı Kitabımızın Fransız İhtilâli ve Atatürk Devrimine Etkileri bölümüne bakılabilir. DER Yayınları - İstanbul 2001.