Gürcistan'daki 'Gül', Ukrayna'daki 'Portakal', Kırgızistan'daki 'Lale' devrimlerinden sonra, yine eski bir Sovyet Cumhuriyeti olan Özbekistan'da 13 Mayıs 2005 günü patlak veren ayaklanma ötekiler gibi 'Kansız' geçmedi. Gerçekten sadece 18 aylık bir süre içinde Eski Sovyet Cumhuriyetlerinde 4. defa meydana gelen bu ayaklanmanın, 26.5 milyon nüfuslu ve 447.400 km kare yüzölçümlü ve doğal gaz zengini ülkenin Devlet Başkanı İslam Kerimov'un birlikleri tarafından kanlı şekilde bastırıldığını ve ölü sayısını Özbekistan Hükumeti 169 olarak verirken, muhalif 'Özgür Köylüler Partisi'nin hayatını kaybedenleri 745 olarak bildirdiğini medya haberlerinden hatırlıyoruz. Batı dünyasında, radikallere karşı mücadelesi ile ABD ve AB çevrelerinde sempati ve destek kazanan Kerimov bu defa da bu ayaklanmayı 'Hilafet' getirmek isteyen Hizbut-Tahrir örgütüne yüklemeye çalışırken, ülkenin doğusundaki Andican kentinde hükumet binasını ele geçiren 20.000 kadar kişinin gün boyunca 'Ekmek ve Demokrasi' istedikleri gözlerden kaçmamıştır. Bilindiği üzere, günümüzdeki diplomasinin 'Realist' yaklaşımı bir ülkeye 'İnsan Hakları'ndan önce, o ülkenin coğrafi konumuna petrol veya diğer kaynaklara sahip olup olmamasına, Komünizm veya Fundamentalizme karşı mücadelesine ve ticari potansiyeline göre öncelik tanımakta ve bu suretle Suudi Arabistan ve Çin gibi 'İnsan Hakları' yönünden sicili kötü olan ülkeler bile başta ABD olmak üzere birçok devlet tarafından saygı görmektedir. Nitekim 67 yaşındaki İslam Kerimov'un 'Realist Okul'un bu anlayışından yararlanarak, özellikle El Kaide'nin 11 Eylül 2001 tarihindeki ABD saldırsından sonra Orta Asya'da Hilafetin kurulmasını isteyen dini güçlere karşı duran bir lider olarak ortaya çıktığını ve ABD ile Britanya'ya hava üssü verdiğini biliyoruz. Ne var ki, bu bölgede radikal hareketleri destekleyen Afganistan'daki Taliban'ın yıkılmasından sonra Özbekistan'ın stratejik önemi azaldığı için, İslam Kerimov'un bundan böyle şiddete dayalı 'Müstebit' yönetimini dünyaya kabul ettirmesi eskisi kadar kolay olmayacaktır.