Haftalık 'Dünya Gündemi' gazetesinin Haber Araştırma Servisinin de belirlediği gibi, 1806'da Süleymaniye Kürtlerinden Babanzade Abdurrahman Paşa önderliğinde başlayan 'Bölücü Kürtçülük' Osmanlı İmparatorluğu'nda 9, Cumhuriyet döneminde ise 25 ayaklanma başlatmış, Kürt Teali ve Terakki Cemiyeti'nin, dış güçlerin desteği ile Türkiye Cumhuriyeti'ni bölmek ve yıkmak için 1920'lerde Şeyh Sait ile Ağrı, 1930'larda da Dersim İsyanını çıkarmıştı. Türkiye, İran, Irak ve Suriye topraklarının bir bölümünü kapsayan bölgede Kürt Devleti kurma amacı ile Mesut Barzani'nin babası Molla Mustafa Barzani'nin önderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi (KDP)'nin ülkemizdeki kolu Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (TKDP) 1965'te kurulmuş, bu partiye paralel olarak Türkiye'de kurulan Doğu Devrimci Kültür Ocakları (DDKO) ve Türkiye İşçi Partisi (TİP)'nin düzenledikleri 'Doğu Mitingleri' üniversite gençliği arasında, Doğulu-Batılı ayrımının tohumlarını ekmiştir. TİP'in Anayasa, DDKO'nun ise Sıkıyönetim Mahkemesince kapatılmasından sonra bu faaliyet bir süre durmuş, 1974'te çıkarılan af sonrası Marksist-Leninistler, örgütlenme çalışmalarına yeniden başlayarak Kürtçülük faaliyetleri içinde PKK gibi yasa dışı örgütler oluşturulmuş, bu örgütler içinde PKK ve Rızgari faaliyetlerini bugüne kadar sürdürmüştür. Lübnan'ın Suriye kontrolüne girmesi ile, Türkiye karşıtı Kürtçü ve Marksist örgütlerin eğitim merkezleri de buraya kaymış, Ruslarla iş birliği içinde çalışan Kürdistan Devrimci Örgütü'nün üyesi olan Abdullah Öcalan, 1979'da Şam'a yerleşerek, 1980'li yıllarda Lazkiye'nin yakınında bir villada yaşar ve ayda 100 dolar karşılığında Güneydoğu'dan toplanan işsiz ve saf gençleri, Yaser Arafat aleyhtarı kamplarda yetiştirir ve Suriye'den destek görürken, Rusya, Bulgaristan, Küba ve Güney Kıbrıs istihbarat örgütleri PKK'yı güçlerdirmek için seferber olmuştur. Suriye yönetimi, Türkiye ve ABD'nin baskısı karşısında sıkıştığı anlarda ise, Yunanistan, Rusya, Ermenistan, İran ve Libya devreye girerek PKK'nın güç kaybetmesi önlenmiştir. Öcalan'ın o dönemde, Şam ve Halep yakınlarındaki eğitim kamplarını kullandığını, rahat çalışması için, kendisine ve adamlarına kimlikler çıkarıldığını ve Kürtçü terörün Suriye ile İran tarafından korunup desteklendiğini de biliyoruz. Ne var ki, günümüzde 'Bölücü Kürtçülük' artık Suriye, İran ve Irak'ı da tehdit etmekte, başka bir deyimle 1806'da Süleymaniye Kürtlerinden Babanzade Abdurrahman Paşa önderliğinde Kürtlere bağımsızlık sağlamak için başlayan bölücü hareket bugün Suriye, İran ve Irak'ın bütünlüğü yönünden de büyük bir tehlike durumuna gelmiş bulunmaktadır. Not: Mayın ve bombalarla rastgele masum insanları öldüren terör örgütü PKK'yı "Türk Ordusu ile savaşan Kürt gerillaları" olarak CNN TÜRK'e niteleyen Orhan Pamuk hakkında ne düşündüğümü soran okuyucuma: Aynı programda "Bu kadar eleştirilmek istemiyor, yaşadığım ülkemde sevilmek istiyorum" diyen Pamuk, eğer bu dileğinde samimi ise, diline gelen her şeyi gelişigüzel söylemek huyundan vazgeçmelidir diye düşünüyorum. İ. G.