54. yılını tamamlayan uzun akademik yaşamımda, çeşitli üniversite ve fakültelerdeki idare hukuku ve Anayasa Hukuku dersleri dışında, okuttuğum çeşitli konulardan biri de "Politika Bilimine Giriş" oldu. "Politika Bilimi"nin ilk ve önemli konusu ise, "Politika Nedir?" sorusuna cevap bulmaktır. Bu nedenle, "Politika Bilimine Giriş", kurlarımdaki "Açış Dersi"min konusu daima, "Poilitka Nedir?" sorusuna verilen cevapları öğrencilerime aktarmak olmuştur. Gerçekten, politikayı bilimsel bir inceleme konusu olarak ele almak için, onun anlamı, amacı ve nitelikleri üzerinde durmak gerekir. "Politika Nedir?" sorusuna bugüne kadar verilen cevapları ise, başlıca iki değişik ve karşıt görüş etrafında toplamak mümkündür. Bir görüşe göre politika, toplumda yaşayan insanlar arasında bir çatışma, mücadele ve kavgadır. Yani, düşünce, çıkar ve psikolojik eğilim farklılıklarından doğan "Çatışma" politikanın temelini oluşturur. Çatışmanın asıl konusu, toplumdaki değerlerin paylaşılması, hedefi ise; iktidarın ele geçirilmesidir. Politikanın sadece bu yönü üzerinde durulacak olursa, onun en iyi tanımının, Amerikan siyaset bilimcisi Harold Lasswell tarafından yapıldığı kabul edilir. Zira Lasswell, 1958'de yayınladığı kitabında, politikayı; "Kimin, neyi, ne zaman, nasıl elde ettiğini belirleyen" bir faaliyet olarak tanımlar. Fakat acaba, politika, sadece insanlar arasında bir çatışma ve iktidar kavgasından mı ibarettir? Karşıt temel görüşü temsil eden düşünürlere göre; Politika'nın amacı, toplumda, bütünlüğü sağlamak, özel çıkarlara karşı çıkarak, genel yarar ve insanların "Ortak İyilik"ini gerçekleştirmektir. Ne var ki, bu iki karşıt görüş "Politika" gerçeğinin ancak bir yönünü yansıtır. Bu nedenle, ünlü Fransız Anayasacısı ve siyaset bilimcisi Prof. Maurice Duverger'e katılarak, diyebiliriz ki, politika, hem bir çatışma ve iktidar kavgasıdır, hem de toplumun bütün üyelerinin yararına olabilecek bir düzen oluşturma aracıdır. Sosyal olaylar ve gerçekler, genel olarak, çok yönlü ve karmaşık bir nitelik taşıdığı için, politikaya geniş perspektifi içinde bakmak ve onun başlıca niteliklerini belirlemek gerekir. Her şeyden önce politika, evrensellik ve süreklilik niteliklerine sahiptir. Tarih içinde insan topluluklarının siyasal bir nitelik taşıması değişmeyen bir olgudur. Bu nedenle, insanlar arasında düşünce ve çıkar ayrılıkları var olduğu sürece, politika da var olacaktır. Fakat bu çatışma ve iktidar mücadelesinin asgarî bir anlaşma temeli üzerinde cereyan etmesi gerekir. Bu asgari anlaşma temeli ise, "Toplumsal Barış ve düzendir." Şiddetin ve silahlı çatışmanın başgösterdiği yerde politika biter ve savaş başlar. Bu nedenle, politika sadece bir çatışma değil, fakat aynı zamanda bir uzlaşmadır. Bu bakımdan politikayı, İngiliz siyaset bilimcisi Bernard Crick, "Belli bir toplumda çatışma halinde olan çıkarların uzlaştırılması faaliyeti olarak" tanımlamıştır. İnsanlar, politikanın bir amacı olması gerektiğini ve bu amacında, kendi yaşantılarını daha iyiye götürmek olduğunu düşünürler ve siyasal iktidardan bunu beklerler. Siyasal iktidara itaat ise, onun doğruluğu ve haklılığı, başka bir deyimle "Meşruluk"u hakkında beslenen inançla orantılıdır. İnsanlar hiç bir zaman politikayı sadece bir iktidar kavgasından ibaret görmemişler ve en iyi yönetim şeklinin hangisi olduğu sorununu araştırmaktan geri kalmamışlardır. Bu nedenle, Raymond Aron ile birlikte diyebiliriz ki; Politikanın "İktidar kavgası" yönünü görmemek saflık, fakat politikayı sadece iktidar kavgasından saymak yanılgıya düşmek olur.