Afganistan'daki meşru yönetimi deviren ve Terörist "Hariciler"den esinlenen Taliban ile, ABD'de düzenlediği saldırılarla 7.000'den fazla masum insanın, rastgele öldürülmesine sebep olan terörist Usame bin Ladin'in sık sık dillerine "Cihad"ı doladıklarını ve yaptıkları zulüm ile eşkıyalığı bu kutsal kavramla meşrulaştırmaya çalıştıklarını görüyoruz. Kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'in birçok sure ve ayeti ile Hadis-i Şeriflerde yer alan Cihad, İslamiyeti yaymak veya Müslümanların dinine, vatanına, namusuna saldıran düşmanları kovalamak için, hükümet tarafından yapılan savaş demektir. İlk Müslümanlar bu emre dayanarak, gittikleri yerlerde insanlara İslâm Dinini tebliğ ettiler. Kabul edenler İslâmiyete kavuşurken, kabul etmeyenler "Cizye" vermek sureti ile, İslâm yönetimi altında güvenlik ve huzur içinde, kendi inanç ve ibadetleri ile yaşamlarını sürdürdüler. Daha sonra İslâm devletlerinin İslâmiyeti yaymak veya vatanlarına saldıran kuvvetlere karşı koymak için cihad yaptığını, Abdurrahman el Gâfikî'nin Kuzey Afrika'yı fethetttiğini, Alparslan'ın Malazgirt Ovasında Bizans'a Selçuklular ile Eyyübilerin ise Haçlı Ordularına yüz yıllarca karşı koyduğunu ve Osmanlıların İslâmiyeti müdafaa ve doğru olarak, yaydığını biliyoruz. İslâm Dininde cihaddan maksad; insanlara, Hak dinini haber vererek iyilik etmek, yoksa onların canlarına, mallarına ve sahip oldukları diğer varlıklara kastetmek değildir. İslâm dininde, cihada ait hükümlerin hepsinde bu kavram ayrıntılı olarak ifade edilmiştir. Bu kaynaklarda belirtildiği gibi silahla cihad'ı ancak hükümet yapar. Hükümetin, yani meşru devlet otoritesinin emri olmadan başkasına saldırmak cihad değil, çapulculuk ve eşkıyalık olur. Bu ise İslâmiyette büyük günahtır. İslâm kaynaklarında her türlü işkence, zulüm, kadın ve çocukların, yaşlıların savaşçı olmayanların rastgele öldürülmesi yasaklanmış, düşmanla karşılaşınca önce Müslüman olmaya çağırılmaları, kabul etmezlerse cizye vermelerinin teklif edilmesi, onu da kabul etmezlerse ancak o zaman savaşılması emredilmiştir. İşte bütün bu ayrıntılar bilindiği ve gözönünde tutulduğu takdirde, bir hoşgörü ve barış dini olan İslâm'ın egemen olduğu topraklarda ve hatta bütün dünyada ne yeni Talibanlara ne de yeni bin Ladinlere bundan böyle, barınak sağlamak kolay olmaz. Esasen İsâm tarihi iyi tetkik edilirse İslâm'ın, Müslüman olmayanlara hoşgörülü fakat İslâm dinini saptıran sözde Müslümanlara ise öfkeli ve müsamahasız olduğu görülür.