Sivas Kongresi Millî Mücadele'ye meşruluk- kanunilik kazandırmıştır

A -
A +

Bu yıl Eylül ayında 83. yıldönümünü kutladığımız Sivas Kongresi'nde oluşan ulusal hareket, kendisini hukuki ilkelerle açıklamakta ve meşrulaştırmaktadır. Örgütlendirmenin gerekçesi Müdafaa-i Hukuk Milliye'dir "Böylece ulusal hareket kendisini self-determination kavramı ile tanıtmakta, Kuva-i Milliye'yi amil ve İrade-i Milliye'yi hakim kılmak" formülü ulusal hareketin demokratik tabanını oluşturarak, Milli Mücadele'de, 20. yüzyılın "Emperyalizme karşı savaş" ve "Cihat" gibi ideolojik tabanlı hareketlerden ayrılmaktadır. Bilindiği üzere demokratik meşruluk anlayışının temel kavramı milli hakimiyettir. Milli mücadele hareketi, hukuka ve kanunlara uygun davranmaya da özen göstererek, keyfî ve kanunsuz davranışlardan kaçınmaktadır. Bu durum "Kanunilik" deyimi ile ifade edilmiştir. Sivas Kongresi'nde âdeta parlamento usulleri uygulanmakta, Temsil Heyeti'nde bazı kararların çoğunlukla alınması serbest tartışma ortamına işaret etmektedir. Karakol cemiyeti usulü idam kararlarına karşı çıkılması, halk ile olan ilişkilerde "İkna" yönteminin "Şiddet"e tercih edilmesi bunun ifadesidir. Ulusal hareketin örgütlenme modelinin siyasal bakımdan en önemli organı ise "Heyet-i Temsiliye"dir. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin Temsil Heyeti'nin faaliyetleri 11 Eylül 1919'dan, TBMM'nin açıldığı 23 Nisan 1920'ye kadar sürmüştür. Yedi aylık bu dönem ikiye ayrılmakta, üç aylık birinci aşama Sivas'ta 11 Eylül-13 Aralık 1919 arasını, Ankara'daki ikinci aşama ise 27 Aralık 1919-23 Nisan 1920 arasını kapsamaktadır. Yunus Nadi "Kurtuluş Savaşı Anılarında Ankara Günlerinde" Heyet-i Temsiliye'nin kararlarının, diğer üyelerin genellikle çeşitli görevlerle Ankara'dan ayrılmalarından dolayı, tek başına kalan Mustafa Kemal tarafından alındığını, ancak bu kararların Temsil Heyeti adına imzalandığını anlatmaktadır. Milli Mücadele'nin özerkleşme süreci ise Sivas Kongresi'ni takiben Heyet-i Temsiliye faaliyetleri ile yoğunluk kazanır. TBMM döneminde de özerkleşme kavramını aşarak, bağımsızlaşma ve devletleşme deyimleri ile doruğuna ulaşır. Sivas Kongresi'nin siyasal özerkleşme yönünde katkıları; Erzurum kararlarını ulusal düzeye taşıması, İstanbul'la önce telgraf bağlantısını, sonra da her türlü resmî haberleşme ve idarî ilişkiyi kesmesi kararlarında belirir. Heyet-i Temsiliye'nin, Ankara'ya gelmesinden sonra, Sovyetler, ABD, İngiltere, İtalya ve Fransa gibi dış ülkelerle ilişkilerinde ve iç ayaklanmaları bastırmakta etkili olduğunu görüyoruz. Prof. Tenör'ü takiben denilebilir ki, 19. yüzyılda Tanzimat ve aydınları Batı uydusu bir reformculuk Birinci Meşrutiyet'in Genç Osmanlıları İslâmcı bir Reformculuk, İkinci Meşrutiyet'in Jön Türkleri, Türk-İslam Sentezi bir radikalizm ve maceracılık içindeyken, Sivas Kongresi'nin lideri Mustafa Kemal ve arkadaşlarının ideolojisi ise Türkiye yanlısı "Laik ve Milliyetçi" bir bağımsızlık olmuştur. Sivas Kongresi'nin en büyük kurumsal mirası Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Zekaî Ökten'in deyimi ile "Müdafaa-i Hukuk hareketleri yeni devletin ve rejimin temel esaslarını oluşturmuştur." Şöyle ki: TBMM üyeleri arasında önemli miktarda kongreciler vardır. Mustafa Kemal de, TBMM'nin bir özelliği olarak onun "Anadolu ve Rumeli Mudafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin Kongresi" olması niteliğini vurgulamıştır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.