Sivas Kongresi'nin 83. yıldönümünü kutluyoruz

A -
A +

Bu yılki 4-12 Eylül günleri, Sivas Kongresinin 83. Yıldönümüdür. Bilindiği üzere Milli Mücadeledeki Kongre hareketleri içinde Sivas Kongresinin ayrı bir yeri ve önemi vardır. Gerçekten, 30 Ekim 1918 Tarihli Mondros Mütarekesi ile 23 Nisan 1920'de TBMM'nin açılışı arasında geçen zamana "Kongreler Dönemi" de denilmekte, zira bu dönemde "Temsili güce sahip, ülkenin veya bölgenin geleceği ile ilgili kararlar alan, ulusal veya bölgesel direniş sergileyen kuruluşların toplantılarına "Kongre" adı verilmektedir. "Türkiye'de Kongre İktidarları (1918-1920" adlı eserinde Prof. Dr. Bülent Tanör, tespit ettiği Kongreler tablosunda yukarıdaki tanıma giren 30 kongreye yer vermiştir. Ne var ki, bu kongreler içerisinde "ve özellikle" Sivas Kongresi'nin özel bir önemi olduğunu kimse inkâr edemez. Zira Erzurum Kongresine Mustafa Kemal ve arkadaşları katılıp yönlendirici olurken, Sivas Kongresi doğrudan doğruya Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından bir "Ulusal Kongre" olarak tasarlanıp düzenlenmiştir. 30 kongrelik listede göze çarpan ilk özellik Sivas Kongresi ile, yine Mustafa Kemal'in 23 Nisan 1920'de TBMM'nin açılışından sonra düzenlediği Afyon ile 1. ve 2'nci Pozantı Kongreleri dışında kalan bütün kongrelerin "Yerel" girişimden doğmuş olmasıdır. Nitekim Erzurum Kongresi de bunlardan biridir. 1918-1920 döneminde toplanan bu 30 kongreye katılan temsilci sayısının 1500 civarında olduğu düşünülür ve bu dönemde işgal altındaki topraklar da dahil, ülkedeki Türk-Müslüman nüfusun 11-12 milyon civarında olduğu göz önünde tutulursa, bazı çevrelerin aksine iddialarına rağmen, bu yıl 80. Zafer Yılını kutladığımız Türk Milli Mücadele Hareketi'nin yaygın ve köklü bir sivil tabana dayandığı teslim edilmek gerekir. Kısaca, Amasya'da doğan Milli Mücadele önderliği, Erzurum'da "Sivil Taban" bulup "Ulusal Açılım" sağlamış, fakat ulusal hareketin iktidarlaşması olayı ancak Sivas Kongresi ile gerçekleşmiştir. Gerçekten 83. Yıldönümünü kutladığımız Sivas Kongresi Milli Mücadele hareketimizin hem ulusallaşması, hem de merkezileşmesinin en önemli aşamasıdır. Sivas Kongresi'nin ulusallaşmaya katkısı kendini açıkça belli eder: Öyle ki, Kongre sonucu kurulan "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti" ve oluşturduğu Temsil Heyeti yalnız belli bir bölgeyi değil, bütün ülkeyi ve vatandaşları temsil etmektedir. Kongre üyelerinin ettikleri yeminde "Saadet ve Selamet-i vatan ve milletten başka hiçbir maksad-ı şahsî takip etmeyeceğime, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin ihyasına çalışmayacağıma ve mevcut partilerden hiç birisinin siyasal emellerine hizmet etmeyeceğime" şeklinde olup, Erzurum Kongresini takiben Sivas Kongresi Beyannamesinde de, kurulan cemiyetin her türlü fırkacılık cereyanlarından ari olduğu belirtilmiştir (m. 9). Görülüyor ki Kongreciler, siyasal partileri devre dışı bırakarak, kendilerini ulusal ve kişisel vicdanlarının sesi ile baş başa bırakmakta, ulusal temsilin saf ve katıksız olmasını istemektedir. Sivas Kongresinin ulusallık ve merkezilik boyutlarının tetkikine ise bundan sonraki yazımda devam edeceğim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.