Sivas Kongresi'nin 84. yılı ardından...

A -
A +

Bu yılki 4-12 Eylül günleri, Millî Mücadeledeki "Kongre Hareketleri" içinde ayrı önemi olan Sivas Kongresi'nin 84. yıldönümüdür. Erzurum Kongresine Mustafa Kemal ve arkadaşları katılıp yönlendirici olurken, Sivas Kongresi, doğrudan doğruya Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından Amasya Tamimi ile bir 'Ulusal' Kongre olarak düzenlenmiştir. 1918-1920'deki 'Kongre Hareketleri' içinde toplanan 30 Kongreye katılan temsilci sayısının 1500 civarında, ülkedeki Türk Müslüman nüfusunun ise sadece 11-12 milyon kadar olduğu hatırlanırsa, bazı çevrelerin aksine iddialarına rağmen, Türk Millî Mücadele Hareketi'nin köklü bir 'Sivil Taban'a dayandığı teslim edilir. Amasya'da doğan Millî Mücadelede önderliği, Erzurum'da 'Sivil Taban' bulup, ulusal açılım sağlanmış, fakat ulusal hareketin iktidarlaşması ancak Sivas Kongresi ile gerçekleşmiştir. Kongre sonucu kurulan "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve oluşturduğu Temsil Heyeti, yalnız belli bir bölgeyi değil, bütün ülkeyi ve vatandaşları temsil etmektedir. Ulusal Sivas Kongresi'nin 'Ulusallık' boyutu dış tehlikenin tanımından bile anlaşılabilir: Yerel Kongreler, dış tehlikeyi sadece Yunan, Rum ve Ermeni unsurlarına indirgerken, İtilaf Devletlerine âdeta toz kondurmuyordu. Sivas Kongresi'nin ifadesi ise daha "Genel ve Ulusal"dır: 'Her türlü işgal ve müdahalenin ve bilhassa Rumluk ve Ermenilik teşkili gayesine yönelik harekâtın reddi". Bu ifade ise, açıkça, ulusal ve anti-Emperyalist nitelik taşımaktadır. Fakat Sivas Kongresi'nin asıl önemi, kendisini ulusal hareketin tek temsilcisi ve merkezi ilan ederek, yerel hareketlerin örgütlerini "Anadolu ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin şubeleri haline getirmesidir. Sivas Kongresi'nin ülke çapında benimsenişinin en önemli sonucu ise, 20-22 Ekim 1919'daki Amasya Mülâkatı ve protokolleri ile, İstanbul Hükümeti'nin, Kongreyi ve Ulusal Hareketin varlığını tanımasıdır. "Amerikan Mandası," meselesinin Kongreyi en çok işgal eden bir konu olduğunu görüyoruz. Wilson İlkeleri Osmanlı aydınları tarafından çok olumlu karşılanmış, ABD sömürgeci ve emperyalist bir ülke sayılmadığı gibi, Başkan Woodrow Wilson bir 'İdealist' olarak kabul edilmiştir. Oysa, ABD'nin 1868'de Filipinler'i, 1898'de Küba ve Porto Riko'yu sömürgeleştirdiği, bilinirse, Mandacılarda sadece umutsuzluk ve güvensizliğin değil, 'bilgisizliğin' de rol oynadığı anlaşılır. Ne var ki, Erzurum ve Sivas Kongrelerinde Amerikan Mandası konusunun gündemden düşürülmesinde de Mustafa Kemal'in çok önemli rolü olmuştur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.