Siyasî partilerimiz

A -
A +

Geride bıraktığımız son haftaların kamuoyunu en çok işgal eden konusunun, siyasî partilerle ilgili haberler ve yorumlar olduğuna kuşku yoktur. FP'nin kapatılması ve yerine Saadet Partisinin kurulması, ANAP'ın Genel Kongre, MHP'nin Erciyes Kurultayı yapması ve "Yenilikçiler" olarak adlandırılan grubun yeni bir parti oluşturma hazırlıkları içinde bulunmasının "Siyasi Partiler" konusunun bu kadar yoğunluk kazanmasındaki rolleri inkâr edilemez. Yenilikçilerin parti oluşturması ile Türkiye'de tescil edilmiş siyasî parti sayısının 38'e çıkacağını, 1999 seçimlerine katılan 21 Parti'den 13'ünün ise aldığı oy miktarının %1'in bile altında kaldığını biliyoruz. Bu itibarla, Türkiye'nin eksiği "Yeni Parti" değil, sağlıklı ve olumlu iş yapacak yeni bir "Siyaset anlayışı"dır. Bugün Türkiye'nin en önemli sorunu; savurganlık ve yolsuzluklarla hortumlanan ve bu yüzden ancak IMF ile Dünya Bankasından alınacak dış borçlar ve vatandaşlara açılan ihaleler ile elde edilen iç borçlar ayakta duran ekonomik durumun ülke çapında oluşturduğu yoksulluktur. Nitekim Dünya Bankası'nın, Doğu, İç ve Güneydoğu Anadolu, Karadeniz bölgeleri ve İstanbul ile Ankara gibi metropollerde yaptırdığı araştırmada ulaşılan çarpıcı sonuçlara göre; Nüfusumuzun önemli bir bölümü, çocukları için okula kayıt parası bulamamakta, et ve sebze yiyememekte ve başlıca gıdalarını ekmek oluşturmaktadır. Sayıları milyonlara ulaşan bu vatandaşların büyük çoğunluğunu ise emekliler, öğrenciler, işsizler, iş güvenliği olmayan işlerde çalışanlar, dar gelir grupları ailesinde tek kişi çalışanlar ve dul kadınlar oluşturmaktadır. Önümüzdeki seçimlerde, bırakın yalnız başına iktidara gelmeyi %10'luk barajı aşmak istiyen son on yılın iktidarlarını oluşturan siyâsi partilerimizin ve uzantılarının yöneticilerinin Türkiye'nin ekonomisini bugünkü çöküntüye uğratan savurganlık ve yolsuzluklara karşı öncelikli olarak amansız bir savaş açması ve bu savaşın öncüsü olan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in yanında yer alması gerekir. Aksi takdirde genel ve yerel seviyede yapılan israf ve yolsuzluklara karışmış ve hatta karışmasa bile, bunlara seyirci kalmış hiçbir siyasî parti ve hiçbir liderin hayallerinin gerçekleşmesi mümkün değildir. Türk vatandaşının çok büyük çoğunluğunun özlemi AB'nin de hedefi olan "Temiz Toplum ve Temiz Yönetim"dir. Önümüzdeki Genel Seçimlerde en fazla oy almak isteyenlerin, kendi parti üyelerini inandırmaktan çok, seçmenlerin beklenti ve özlemlerine cevap vermek için, bunların oluşturduğu menfaat grupları ile ilişkilerini sürdürerek, Batı'da son yılların yeni bir parti tipi olan "Catch -all party- Toplayıcı Parti " modelinin gerektirdiği toplayıcı ve uzlaştırıcı bir tavır içinde olması gerekir. Kısaca "Kavgacı" ve "Katı" değil "Uzlaşıcı", "Esnek" ve "Pragmatik" yönleri ağır basmak ve büyük seçmen deposunu oluşturan insan gruplarına ulaşmağa çalışmak lazımdır. Yoksa Türkiye gibi, Jeostratejik bir deprem kuşağı üzerinde bulunan bu ülkede "Milli Güvenlik" kavramını tartışmaya açmak ne bu tartışmayı açanlara, ne ülkeye ne de ekonomik sıkıntı içinde bulunan geniş kitlelere hiçbir fayda sağlamaz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.