Geride bıraktığımız Mayıs ayının ilk yarısında, Suudi Arabistan'ın Başkenti Riyad'a yapılan bombalı intihar saldırısında, Usame bin Ladin'in El-Kaide Örgütü'nün damgasını bütün damgalarını taşıyan eyleminde, aralarında dokuz intihar bombacısı olmak üzere, en az 34 kişinin öldüğünü ve 190 kişinin yaralandığını medya haberlerinden hatırlıyoruz. Saldırının esas hedefi Amerikalılar olmakla birlikte, ölenlerin en az yarısının müslüman ve bunlardan 7'sinin Suudi Arabistanlı olması, bin Ladin'in terör taktiklerine ülkede tepki oluşturduğu için, bu saldırının, uzun vadede en büyük zararının El-Kaide Örgütüne karşı olacağı kanaatini uyandırmıştır. Zira Suudi Arabistan, bir taraftan Usame bin Ladin'in doğum yeri olması, diğer taraftan Afganistan'da onun emrinde savaşan en az 10.000 gönüllünün ve sayısı gittikçe artan işsiz gençlerin sempatisi yüzünden, Usame bin Ladin ve örgütü olan El-Kaide'ye karşı fazla tepki göstermemekle tanınıyor ve özellikle bu yüzden ABD-Suudi Arabistan ilişkileri oldukça önemli bir yara almış bulunuyordu. İşte bu nedenle, Suudî Arabistan'daki bazı çevreler, son saldırının iki ülkenin gergin ilişkilerini düzeltmek yolunda olumlu bir etki yapacağına inanmakta ve böylece El-Kaide'nin ABD-Suudî Arabistan ilişkilerini daha fazla germek arzusunu önleyerek, yukarıda kısaca vurguladığım üzere, en büyük zarar payının El-Kaide'ye düşeceğini düşünmektedirler. 11 Eylül 2001 günü New York ve ABD'nin Başkenti Washington'a yapılan saldırıdan sonra El-Kaide Örgütü'nün Afganistan, Yemen ve Kuzey Irak'tan başlayarak, birçok ülkede üssünü kaybettiğini, polisin, Avrupa, Asya ve Arap memleketlerinde etkin faaliyeti sonucunda 3000 kadar örgüt üyesinin tutuklu, liderlerden 2/3'ünün ise yakalanmış veya öldürülmüş olduğu bilindiği için, El-Kaide'nin bu defa Suudi Arabistan'ı karşısına alması onun durumunu daha da güçleştirecektir. Oysa, Suudî Arabistan ve Suudî Ailesi kendisini öteden beri Vehhabi yorumunun sonucu olarak bütün İslam'ın koruyucusu mevkiinde görüyor ve memleketinde 1995'ten bu yana yabancılara karşı yapılan saldırılarda Suudiler yerine yabancıları sorumlu tutuyordu. Ne var ki son terörist saldırıdan sonra, ülkenin yönetiminde bulunan Prens Abdullah'ın yaptığı sert uyarıda "İşlediği cinayetleri din adına haklı göstermeye kalkışan kim olursa olsun, teröristlerin suç ortağı olarak addedilecek ve onlarla kaderini paylaşacakır" ifadesi önemli bir davranış değişikliğini sergilemektedir. Nitekim Suudi Emniyet makamlarının, yüze yakın El-Kaide Örgütü sanığını elinde tuttuğunu bildirmesi ve Riyad'da yapılan bir baskın neticesinde bol miktarda silaha el koyması da bunu teyit etmekte. Kısaca Suudi Arabistan'ın, ülkedeki fanatikleri bastırmak ve ABD ile 70 yıldan beri devam eden ittifakını yeniden canlandırmak istediği anlaşılmaktadır.