Tanzimat 162 yaşında

A -
A +

II. Mahmud'un ölümü ile tahta çıkan 17 yaşındaki oğlu Abdülmecit, reformcu Mahmud'un değerli Sadrazamı Mustafa Reşit Paşa'ya okuttuğu Gülhane Hatt-ı Hümayunu ile 3 Kasım 1839 günü, Tanzimat dönemini başlatmıştır. Tanzimat Fermanı'nın önemi; ilk defa, modern Anayasalarda yer alan can, mal, ırz güvenliği gibi ilkelerin sayılmasıdır. Osmanlı Devletine Batı Hukuku'nun girişi de bu "Anayasal Belge" ile başlamaktadır. Tanzimat Fermanında Hükümdar kendi iradesi ile yetkilerini kısıtlamış ve bu Fermanın içeriğinin uygulanacağına yemin etmiştir. Ancak bu esaslar hiçbir pozitif hukuk kuralı ile güvence altına alınmadığı için bir "Anayasa"dan bahsetmek mümkün değildir. Fermanda "Yeni Kanunlarla" can, mal, ırz ve namus güvenliği, vergi toplama yöntemlerinin düzeltilmesi, askerlik süresinin sınırlandırılması gibi ilkelerin gerçekleştirilmesi öngörülmekte ve Osmanlı Devletine, Batı Hukukunun, "Hukuk Reformu" yolu ile girmesi süreci bu fermanla başlamaktadır. Gerçekten Tanzimat Döneminden başlayarak, hem kamu hukuku, hem de özel hukuk alanında birtakım kanunlar kabul edilmiştir. Kamu hukuku alanında Anayasa, Ceza, Yargılama ve Toprak Hukuku konularında birtakım yabancı mevzuat kabul edilirken, Özel Hukuk alanında da Ticaret ve Medenî Hukuk konusunda da önemli değişiklikler göze çarpmaktadır. Tanzimat sonrası Hukuk alanında gerçekleştirilen yenilikler ve kanunlaştırma çalışmaları, özellikle büyük eksikliği duyulan bir Medenî Kanun hazırlanması konusunda olmuştur. Tanzimattan itibaren Batı'dan alınan kanunların genellikle Fransız kökenli olmasının etkisi ile dönemin en yeni ve ünlü Medeni Kanunu olan 1804 Fransız medeni Kanunu'nun kabul edilmesi fikrini savunan Tanzimat ileri gelenlerinden Ali Paşa'nın taraftarları ile Ahmet Cevdet Paşa'nın liderliğindeki İslâm Hukuku Taraftarları arasında büyük bir mücadele ve tartışma olmuş, sonunda bu tartışma beş kişilik bir komisyonda görüşülerek 2'ye karşı 3 oy ile, Cevdet Paşa'nın, İslam Hukukundan yararlanarak bir kitap yazılmasına dair görüşleri kabul edilerek Mecelle Cemiyeti 1868-1876 yılları arasında çalışarak Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye veya kısaca "Mecelle" adı verilen eser hazırlanmıştır. Mecelle, başlangıç, 99 maddelik Genel Hükümler ve 16 kitaptan oluşmaktadır. Tamamı 1851 madde olan ve kazuistik yöntem ile hazırlanan Mecellede Borçlar Hukuku ağırlık taşımakta, Eşya ve Usul Hukukuna ilişkin hükümler yer almaktadır. Medeni Kanun boşluğunu doldurma amacı ile yola çıkmasına rağmen Mecelle'de kişi, vakıf, aile ve miras hukuklarına ait hüküm bulunmamakta, bu nedenle Mecelle gerçek bir Medeni Kanun niteliği taşımamaktadır. Diğer taraftan Mecelle sadece Hanefi Hukuku ilkelerine göre hazırlanmıştır. Mecelle İslâm Dünyasının ilk Medeni ve Borçlar Kanunudur. Burada İslâm Hukuku'nun dağınık ve sistemsiz halde, Fıkıh ve Fetva Kitaplarında bulunan Borçlar, Usul, Eşya ve Medeni Kanuna ilişkin kurallar, Batı Hukuk tekniğine uygun, sistemli bir şekilde biraraya getirilmiş bu nedenle Mecelle İsviçre Medenî Kanununun kabulü yılı olan 1926'ya kadar Türk topraklarında Osmanlı Devletinden ayrılan Arap Ülkelerinde ise daha uzun süre uygulanmıştır. Celal Nuri ve Ziya Gökalp gibi aydınların Aile Hukuku'nun ve kadının durumunun kanunlaştırılıp iyileştirilmesi konusunu dile getirmeleri Devleti Mecelle'de Aile Hukukuna ilişkin eksiklikleri tamamlamaya itmiş 1916'da oluşturulan İnzar-ı Kavanin Komisyonları 25 Ekim 1917 Tarihli Hukuk-u Aile Kararnamesini yürürlüğe sokmuştur. Bu Kararname İslam Aile Hukuku alanında yapılan ilk resmî düzenleme olup, genel çerçevesi bakımından İslam Hukukuna uygun olarak bazı konularda yenilikler getirmektedir. Nişanlanmanın hukukî bir kurum olarak kabulü; evlenecek çiftin belli bir yaşı doldurma mecburiyeti; akıl hastalarının evlenmesinin engellenmesi; kadının, kocasının başka bir kadınla evlenmemesi ve evlenirse kendisinin veya ikinci kadının boş olması şartını "koyabilmesi gibi maddeler bu yeniliklere birer örnektir. Ne var ki sadece evlenme ve boşanmaya ilişkin hükümlere yer veren bu kararname hem Müslümanların, hem de gayri müslümlerin tepkilerinin sonucu, işgal kuvvetleri komiserliğinin isteği üzerine, 19 Haziran 1919'da bir muvakkat kanunla kaldırılmıştır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.