Medyada çıkan haberlerden Cumhurbaşkanlığının, 2000 yılı içinde uyguladığı tasarruf önlemleri ile, kamu kurum ve kuruluşları arasında örnek oluşturduğunu biliyoruz. Cumhurbaşkanı Sezer'in personel sayısında, telefon görüşmelerinde, emrindeki araçların yakıt tüketiminde gerçekleştirdiği indirimler ile 13.6 trilyon liralık ödeneğinde 5.4 trilyonluk tasarruf sağladığını TBMM hesaplarını İnceleme Başkanı resmen açıklamış bulunmaktadır. Çeşitli vesileler ile bu sütunlarda yazdığım gibi Türkiye'nin ekonomisini bugünkü duruma getiren iki ana faktör "Hortumlama" deyimi ile ifade ettiğimiz "Vurgun" ve "Savurganlık"tır. Cumhurbaşkanı Sezer ise, bir taraftan yolsuzluğa, diğer taraftan savurganlığa karşı açtığı mücadele ile büyük sevgi ve saygı toplamaktadır. Doğrusunu isterseniz bugünkü Türk Toplumu da üretimimizle ilgisiz bir şekilde tüketim yapmakta kısaca genellikle tasarrufa hiç önem vermemektedir. Oysa 18. Yüzyılın ünlü ekonomisti Adam Smith'in 1776'da yayınlanan ve kısa adı "The Wealth of nations-Milletlerin Zenginliği" olan eserinde de söylediği gibi: Bir milletin en büyük zenginlik kaynağı tasarruf kabiliyetidir. Nitekim Türk Milletine en iyiyi, en doğru ve en güzeli gösteren Mustafa Kemal'in direktifi ile büyük dünya ekonomik bunalımının 1929'da patlamasından kısa süre sonra, 13 Aralık 1929'da Ankara'da kurulan "Milli İktisad ve Tasarruf Cemiyeti"nin, halkı tutumlu yaşamağa, ve yerli malı tüketmeye teşvik ettiği, "millet, kendi üretiminden fazla sarfetmeyerek, kanaatkâr bir hayata girmek mecburiyetindedir." diyen Atatürk'ün bu amaçlara ulaşmak için düzenlenen "Tasarruf ve Yerli Malı Haftaları"nı "Azami tasarruf milli şiarımız olmalıdır." sözü ile desteklediğini diğer taraftan Aralık 1930'da Tasarruf ve Yerli Mallar Haftasını açan İsmet Paşa'nın Atatürk'ün görüşünü takiben "Asıl milli sermaye, milletin kendi tasarrufu ile temin olunmalıdır. Her ailenin biriktirebileceği mütevazı paralarla en devamlı ve esaslı millî sermayeler birikebilir." beyanında bulunduğunu görüyoruz. 1868'de başlatılan Japon modernleşmesi, Japon milletinin tutumluluğu ve disiplini sayesinde ülkeyi devrin güçlü ekonomik ve endüstri devleti haline getirmeye yetmiş, 2. Dünya Savaşında yenik düşen ve harap olan ülkeyi Japon Milletinin birlik duygusu, disiplini ve özellikle tutumlu davranışı -ham madde kaynaklarının yokluğuna rağmen- ABD'den sonra dünyanın İkinci Ekonomik Gücü haline yükseltmiştir. "Japon harikası" olarak adlandırılan başarının temelinde yatan ana nedenin kamu ve özel tasarruflar olduğu 1949'da patlak veren enflasyonun, tüketimin azaltılması sayesinde durdurulduğu kabul edilmektedir. Kısaca bir ülkenin ekonomisinin kalkındırılmasındaki tasarrufun önemine en güzel örnek, çağdaş Japon toplumu ve Japon insanıdır. Çocukluğumda uygulanan Tasarruf ve Yerli Mallar Haftalarını özlemle hatırlıyor, günlük yaşamımızda her türlü kaynaklarımızı itina ile kullanmanın önemini vurgulayan bir seferberliğin, savurganlık yapan, yani "verim" unsurunu gözetmeyen kuruluşlara karşı Devlet Denetleme Kurulu'nun da harekete geçirilerek, Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde bir an önce başlatılmasını diliyorum.