Rusya'nın Ukrayna ve Gürcistan'a, İran'ın da Türkiye'ye karşı doğal gazı bir 'Silah' olarak kullanması, memleketimizin de, bir an önce, nükleer enerjiye geçme politikasını yürürlüğe sokmasını gerektirmektedir. Bilindiği üzere 'Nükleer Enerji' günümüzde özellikle petrolün alternatifi olarak kullanılmakta, nükleer enerjinin diğer fosil yakıtlardan farklı olarak hava kirliliği oluşturmaması ve daha ekonomik olması yüzünden dünyanın bütün endüstri ülkelerinde büyük oranda uygulama alanı bulmaktadır. Geleceğin de önemli enerji kaynaklarından biri olrak görülen nükleer enerjinin küresel ısınma ve iklim değişikliklerinin önüne geçmek için de çok uygun bir enerji kaynağı olduğu için de, diğer enerji kaynaklarına sahip olsun olmasın, ülkeler nükleer enerjiden güvenlikli şekilde yaralanmak için en son teknolojileri kullanmaya özen göstermektedirler. Başta petrol olmak üzere önemli enerji kaynaklarına sahip ABD'nin 2003 yılına ait rakamlara göre 103 nükleer santral ile listenin başında bulunduğu ve ABD'yi 57 nükleer santral ile Fransa'nın, Fransa'yı ise 52 santral ile petrol fakiri Japonya'nın izlediği, daha sonra da 30 nükleer santral ile petrol ve doğal gaz zengini Rusya'nın geldiği, onu da 19 santral ile Almanya'nın izlediği anlaşılmaktadır. (*) Türkiye gibi petrol ve doğal gaz bakımından başka ülkelerden yapılacak ithalata çok büyük oranda bağımlı olan Japonya'nın, 'Nükleer Enerji'nin önemini zamanında kavradığı ve ilk nükleer santrali 1966 yılında faaliyete geçirerek bunların sayısını bugün 53'e çıkardığı görülmektedir. Kısaca, enerji ihtiyacı arttıkça nükleer enerjiye olan ihtiyacın da kendisini fazlası ile hissettireceğini zamanında kavrayan Japonya, bugün bu kaynaktan azami şekilde yaralanmakta ve genellikle nükleer santrallerin yapımında en ileri ve emniyetli teknolojiyi uygularken, nükleer enerji santrallerini ülkenin en uygun yerlerinde kurmaya özen göstermektedir. Buna mukabil Türkiye'nin, kendisine yıllardan beri en uygun ve en modern fiyat ve yöntemler ile nükleer santral yapmak teklifinde bulunan çeşitli ülke ve firmaların tekliflerini, dar bir 'Çevrecilik' anlayışı ile savuşturduğu ve bugün tamamen ve giderek artan oranda petrol ve doğal gaz bakımından komşu ülkelerimizin insafına muhtaç bir hale geldiği ortaya çıkmaktadır. Bu durum karşısında Türkiye'ye düşen görev, vakit geçirmeden 'Nükleer Enerji Santralleri'ni en son teknolojiye dayanarak kurması ve bunlardan bir an önce yararlanma imkanını oluşturmasıdır. ..... (*) Nitekim Enerji Bakanlığının Nükleer Santralleri öncelikle gündeme alması çok yerinde olmuştur. Diğer taraftan lider firmalardan Siemens'in Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı'nın beyanından, "Türkiye'nin, Çernobil kazasından dolayı nükleer enerjiden korktuğunu oysa, teknolojinin çok ilerlediğini Türkiye'nin en az beş nükleer santrale ihtiyacı olduğunu, her santralin maliyetinin takriben 3 milyar dolar olduğunu ve santral yatırımlarının ancak devletçe yapılabileceğini öğreniyoruz.