Devlet Denetleme Kurulu (DDK), 1982 anayasası ile kurulan ve Cumhurbaşkanına bağlı bir inceleme, araştırma ve denetleme kuruluşudur. 9 üyeden oluşur. Üyeleri Cumhurbaşkanınca atanır. İki yılda bir kurul üyelerinin üçte biri yenilenir. Kurulun başkanı, kurul üyeleri arasından iki yıl için Cumhurbaşkanınca seçilir. Anayasanın 108. maddesine göre İdarenin, hukuka uygunluğunun, düzenli, verimli bir şekilde yürütülmesinin ve geliştirilmesinin sağlanması amacı ile, Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak kurulan DDK, Cumhurbaşkanının isteği üzerine, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında ve sermayesinin yarısından fazlasına bu kurum ve kuruluşların katıldığı her türlü kuruluşta, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında, işçi ve işveren meslek kuruluşlarında, kamuya yararlı derneklerle vakıflarda, her türlü inceleme, araştırma ve denetlemeleri yapar. Silahlı Kuvvetler ile yargı organı ise DDK'nın görev alanı dışında kalmaktadır. DDK'nın görev alanına giren kuruluşlar hakkında herhangi bir inceleme, araştırma veya denetim yapabilmesi için Cumhurbaşkanınca, açıkça görevlendirilmesi gerekir. DDK görevlendirilmesi halinde, araştırma, inceleme ve denetleme görevlerini bir veya daha çok üye eli ile, ya da bir komisyon tarafından yürütür. DDK'nın kararları gizlidir. DDK tarafından hazırlanan raporlar sadece Cumhurbaşkanına sunulur ve görevi burada biter. Cumhurbaşkanı kendisine sunulan raporu onayladıktan sonra, rapor Başbakanlığa gönderilir. 1990 yılında DDK'nın Kuruluş Kanununda yapılan değişikliğe göre "Kurul raporlarında incelenmesi, teftişi, tahkiki veya dava açılması istenilen konular, en geç 45 gün içinde, gereği yapılmak üzere Başbakanlıkça yetkili mercilere intikal ettirilir. Sonuçtan Başbakanlık aracılığı ile Cumhurbaşkanlığına bilgi verilir. Cumhurbaşkanı gerek gördüğünde, önemli konularla ilgili raporları doğrudan adlî ve idarî mercilere intikal ettirir." Ne var ki Anayasa m.108'de açıkça DDK'nın sadece... her türlü, inceleme, araştırma ve denetleme yapacağı belirtildiğine göre, Türk İdare Hukuku Doktrininde, DDK'nın soruşturma yapma ya da dava açılmasını isteme gibi bir yetkisi olmadığı görüşü savunulmaktadır. DDK'nın hazırladığı rapor ilgili kuruluş açısından bir ihbar niteliğinde olduğu için ilgili ve yetkili kuruluş, gerekli soruşturmayı yaparak sonucunu Başbakanlık aracı ile Cumhurbaşkanlığına sunar. DDK bugüne dek Cumhurbaşkanlarınca yeterince kullanılmadığı için memleketimizde birçok yolsuzluk ve savurganlık zamanında önlenememiş ve medyadan izlediğimiz ve öğrendiğimiz birçok olaylar yaşanmıştır. Yolsuzluk konusundaki duyarlılığı ile Türkiye'de ve ülke dışında büyük takdir toplayan Cumhurbaşkanı Sayın Sezer'in DDK'yı iki kamu bankasına karşı harekete geçirmesi memleketimizde "Yolsuzlukla Mücadele"ye yeni ve geniş bir boyut kazandırmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanının Türkiye'nin bir numaralı sorunu olan yolsuzluk konusundaki bu mücadelesini ben de birçok kimse gibi, takdirle karşılıyor ve bu mücadelenin, yolsuzluk, vurgun ve savurganlıkları kamuoyunda ve medyada dile getirilen ve DDK'nın görev alanına giren kurum ve kuruluşlara karşı da sürdürülmesinin çok yerinde ve yararlı olacağını düşünüyorum.