DERİN TÜRKİYE

A -
A +
Jens Stoltenberg konuşdu: Türkiye kendini NATO olmadan savunabilir. Devâm etdi: PKK'ya karşı ölçülü davranın. Bunlar ne demek? Gereğinden fazla büyüdün. Artık bizim için tehlikesin. Küçülmen lâzım. Bunu da PKK eliyle yapacağım. Yetmediği yerde başka unsurlar devreye girecek. Hepsine karşı tek başınasın. Başka ne dedi: Hava saldırıları barış vetîresini tehlikeye sokdu. Bunun tercemesi? Fecî şekilde canına okuduğunuz terör örgütünün arkasındayız. Daha ileri gitmeyin. Rahatsızlığımız had safhada...
 
Ne diyelim: Allah rahatsızlığınızı artırsın.
 
Bu arada söz konusu açıklama yalanlandı. Önce konuş sonra inkâr et. Bayat taktik. Batının son günlerde koro hâlinde söyledikleri aynı maksada hizmet ediyor. Ne ise ki birbirlerine girmiş durumdalar. Wolkswagen'a 18 milyar dolarlık cezâ söylentilerini böyle okumak lâzım... Almanya'ya mevzilendirileceği söylenen nükleer silahların asıl hedefi nere? Rusya mı? Böyle düşünürseniz yanılırsınız. Hedef Almanya. Ba'zıları bu ülkeye "sen hâlâ bizim esîrimizsin" diyor... "Bizden bağımsız politikalar üretemezsin"
 
Batı bizi 2023'den önce ufalamak istiyor. Bütün kapasitesini bu yolda kullanacak ve kullanıyor. Akıl veyâ silah vermekle iktifâ etmiyor. Bizzât bölgede. Ajanları hattâ askerleri her yerde cirit atıyor. İngilizin kurduğu, siyonistin te'kîd etdiği plân adım adım uygulanıyor. Türkiye'yi ölüm tüneline sokduklarını düşünüyorlar. Keyifleri yerinde. Artık diyorlar harîtanın değişmesi sâdece bir zaman mes'elesi. Bu ânı bekleyen çok böcek var. Yüz senedir Anadolu'da sahte kimlikle dolaşanlar başda geliyor. Az değiller. En önemlisi belli alanlarda ekseriyyetdeler. Devlet bunları biliyor. İl il, ilçe ilçe, köy köy, mezra mezra... Bunlar senaryonun gerçekleşmesi durumunda gerçek hüviyyetleriyle ortaya çıkacak. "Biz buyuz" diyecek. Batı bilvesîle gerçek prensini bulacak. Şu an prens muâmelesi yapdıkları Kürdler o gün yüzüstü bırakılacak. Kölelikden başka bir şansları olmayacak. Kâhyalık dahi çok görülecek.
 
Her ayrıntıyı hesâb etdikleri kanaatindeler. Bizim adımlarımız onlarınkine göre çok karadüzen kalıyor. Cür'etlerini artıran en mühim husus da bu. Hesâb etmedikleri ve edemeyecekleri nokta ise Türkiye'nin derinliği. Bunu sağlayan biz değiliz. Ecdâdımız. Atalarımız coğrafyamızı bin yılda öyle bir harçla yoğurmuş ki küçük aşınmalar dışında ana yapı ayniyle duruyor. Bunu anlatmak zor. Yaşayınca görüyoruz. Nijer'deki Tuarekleri aleyhimizde bir fiile sevketmek mümkin mi? Ya Habeşlileri? Ya Ahmed el-Mücâhid'in çocuklarını? Daha nicesini sayabiliriz. Demirel'i vaktiyle İslamâbâd havaalanında elli bin kişi karşılamışdı. O bu istikbâlin kendisine yapıldığını düşünmüşdü. Hâlbuki bu hâdise derin Türkiye'nin İslâm dünyâsındaki tezâhüründen başka bir şey değildi.
 
Seksen milyonun kaçı bu derinliğin farkında bilemiyoruz. Yüz yıldır satıhda dolaşdığımızdan olsa gerek derinliklere dalmayı unutduk. Küçük hedeflerin insanı olduk. Eskiden bizi harekete geçiren unsurlar aklımız ve vicdânımızdı. İkisinin de üstünde îmânımızdı. Şimdi bunların yerinde nefsimiz var. Onun peşinde koşarken büyük hedeflere yürümek olacak iş mi? Lâkin unutmayalım ki biz küçüksek de Türkiye büyük. Kulağımızdan tutduğu gibi bizi tekrâr olmamız gereken yere koyar...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.