İGİLTAR VİLAYETİ

A -
A +
Tanzîmâtdan beri İngiliz mikrobu damarlarımızda. Ne var ki alyuvar şeklini almış. Mikroskopla da baksak farkedemiyoruz. Sâdece birşeyler hisseder gibi oluyoruz. Ötesi yok. Maamâfîh devlet son zamanlarda bunu çözdü. Aynı şuûr orduda da var. Eskiden sloganlarla harekete geçirilen unsurlar artık oyuncak değil. Aslına rücû etdi. Geri dönüş ihtimâli de görünmüyor.
 
Lisânımızda bir ta'bîr var: "Karda yürüyüb izini belli etmemek" diye. İngilizler böyle bir millet. Her fitnenin içinde olduklarını söylemek mübâlağa değil. Kırım harbi bir İngiliz fitnesi. 93 harbi bir İngiliz fitnesi. Harb-i umûmîye girmemiz bir İngiliz fitnesi. Aslâ ve kat'â Alman değil. Milyonlarca kilometre karelik vatan toprağının elden çıkması bir İngiliz fitnesi. Saltanatın ve hilâfetin ilgâsı bir İngiliz fitnesi. Vehhâbîlik bir İngiliz fitnesi. Kadıyânîlik bir İngiliz fitnesi. Mezhepsizlik bir İngiliz fitnesi. İslâm coğrafyasının bugünkü hâli bir İngiliz fitnesi. Hindistan'ın bölünmesi bir İngiliz fitnesi. Pâkistan Hindistan savaşları bir İngiliz fitnesi. İsrail bir İngiliz fitnesi. PKK bir İngiliz fitnesi. Nihâyet DAEŞ bir İngiliz fitnesi...
 
Haşmet devrinin etek öpenleri adam olmuş da oyun kuruyor! O günkü Elizabet ticâret izni için kapımızda yalvarıyordu. Bugünkünün haddi aşdığına bakmayın. Mühimme defterlerimizden otuz altıncısına Uzunçarşılı'dan kulak verelim: "İgiltar vilâyetinin kraliçesi olan Elizabet'e hüküm ki; Âsitâne-i saâdet-âşiyâneme adamlarınuz gelüb gitmek ve ol cevânibin tâcirleri ve bâzirgânları memâlik-i mahrûsamıza ticâret eylemek husûslarını i'lâm eylemişsin... Francelü, Venediklü ve Lehlü gelüb ticâret eyledikleri gibi İgiltar vilâyetinin dahi bâzirgânları gelüb gidüb, gelirken ve giderken ve memâlik-i mahrûsamızda ticâret tarîkiyle gezerlerken kimesne aslâ mâni olmaya deyu muhkem tenbîh ve yasak olunmuşdur." Dikkat ederseniz Fransız ne ise İngiliz de o. Hattâ İngiliz bu âna kadar Fransız'dan geride. Osmanlıyla ticâretini Fransız bayrağı altında yapabiliyor. Şu hâlde Elizabet "İgiltar vilâyetinin" kraliçesi hepsi bu. "Fırançe vilâyetinin" kralı Françesko gibi. Selânikî'nin ifâdesini de atlamayalım: "Vilâyet-i cezîre-i İngiltere"nin "hâkimesi olan avrat"...
 
Menfaatleri için birbirini boğazlayanlar Türk ve İslâm düşmanlığı söz konusu olunca Londra'nın fikrini almayı ihmâl etmez. Dünyâ sermâyesini büyük ölçüde kontrol eden Yahudiler bile bu cümlenin dışında değil. Öyle anlaşılıyor ki  İngilizler batının akıl hocası...
 
Bu kadar işi başarabilen millet büyük müdür? Hâyır. Değerli midir? Hiç öyle şey olur mu? O zaman işin aslı nedir? Allahü teâlâ onları şer işlerin en kötülerinde kullanıyor. Ruslar, Almanlar, Fransızlar kötülükde bu derece ileri gidemiyor. Nasîb mes'elesi. Çok iş başarmanın bir önemi yok ki. Hayırlı iş başarmanın ehemmiyyeti var. Nihâyet şeytân da çok iş başarıyor. Sayısı belli olmayan insanın îmânını çalıyor. Velhâsıl İngilizler alçak işlerin adamı. Bizim tam tersimiz. Çok şükür ecdâdımız hem hayırlı hem de çok iş başardı. Şu da mühim ki çöküşümüz onların zirvesiyle aynı döneme denk geldi. Ya'nî yıkılışımız onların büyüklüğünden değil bizim zayıflığımızdan kaynaklandı. Lâkin bu şer işe onlar vesîle oldu...
 
Üzerine güneş batmayan imparatorluğun ihtişâmından bügün eser yok. Yıkılmış da değiller. İngiliz milletler topluluğu adı altında faâliyyetlerine devâm ediyorlar. Yeniden eski günlerine dönebilirler mi? İktisâdî, siyâsî, askerî ve ictimâî seyir bunun imkân dâhilinde olmadığını gösteriyor. Yıkılış vetîresini her imparatorluk gibi yaşayacaklar. Dibe vuracaklar. En az bir asır o vaziyetde kalacaklar. Yeniden yükselişi bundan sonra bekleyebilirler.
 
Merâk etmeyin. İngilizin fransız kalacağı günler yakın...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.