Tayyib bey “seferberlik”den bahsetdi. Terörle alâkalandırarak biraz yumuşatdı. Daha fazlasını yapamazdı. Söz konusu kelime o kadar güçlü ki zayıflatmak bir dereceye kadar mümkin. Ya’nî iş ciddî. İnceltilmiş hâliyle bile… Orada iki mesaj var. Milletimize “uzun ve yıpratıcı bir mücâdeleye hazır ol” deniyor. Selçukludan Osmanlıdan dem vurmak bu demek. “İt ürür kervan yürür” ma’nâsındaki cümlelerin hedefinde ise mütegallibe var. Yeryüzü bunların tasallutundan kurtulacağı günü bekliyor.
“Zulm ile âbâd olan kahr ile berbâd olur.” Zorbalar zor durumda. Bölgeyi daha ufak parçalara bölme adımları “İslâm ordusu” ile karşılık buldu. Belli etmeseler de sarsıldılar. Bu işden nasıl sıyrılabiliriz diye düşünüyorlar. Rusya çâreyi kaçmakda buldu. Ukrayna mes’elesi işin i’lân edilmemiş bahânesi. Başarılı olabileceklerine inansalardı adım atmazlardı. Dünyayı yüz sene öncenin kafasıyla işgâle kalkarsan olacağı bu. Benzer durum batılı devletler için de geçerli. Onlar da eski kafalı. 1900’lü yılların zihniyyetiyle gûyâ dünyayı yönetecekler. İki sebebden olmaz: Evvelâ sen artık nisbî olarak zayıfsın. Biyolojik, kimyevî ve nükleer silahlarına rağmen. Ayrıca karşı taraf yüzyılların yorgunluğunu atdı. Üstelik seni tanıdı. Ciğerinin kaç para etdiğini anladı. İslâm âleminin her köşesi ayakda. Hattâ yanlış işlere tevessül edenler dahi bu hayâtiyyeti gösteriyor. Ba’zıları bir şeyler yapayım derken yanlışa düşüyor. Kullanılmaları bu sûretle oluyor. Dînî otorite eksikliği bunun başlıca âmili. Hilâfetin ilgâsından beri böyle. Hiç şübheniz olmasın Türkiye İslam âlemindeki uyanışın lideri. Bin senedir olduğu gibi. Bu cümle hamâsî değil. Harfiyyen hakîkat. Hoş hamâset de kahramanlık demek ya!
Konsolosların mahkeme önüne gitmesi son zamanların en güzel haberi. Batının iyice ayağa düşdüğünün resmi. Daha da zelîl olacaklar. Eskiden bu tür işleri bir telefonla hallederlerdi. Hattâ ona bile lüzûm kalmazdı. Şimdi sokak sokak dolaşsalar da netîce alamıyorlar.
Târihî kodlarımıza dönüyoruz. Fakat daha işin başındayız. Dolayısiyle almamız gereken çok yol var. Maatteessüf aşağılık duygusundan tam olarak sıyrılabilmiş değiliz. Baleyi hâlâ bir değer zannediyoruz. Buz pateni pistleriyle övünüyoruz. Herkesin gözü önünde kadınlı erkekli kıvrılıp bükülerek gösteri yapmanın vehâmetini henüz idrâk edemedik. “İlle edeb ille edeb” diye çağlayan Yûnûs Emre hazretlerine yakınlığımız birkaç kuru cümleden ibâret. Bunlar kültür ve medeniyyetimize olan i’timâdımızın yarım olduğunu ortaya koyuyor. Târih târih diyoruz da Kânûnî’nin dans konusundaki tavrını atlıyoruz. Garbdan yapdığımız yalan yanlış iktibâsların frengiye sebeb olduğunu artık anlamalıyız. Velhâsıl bir şuur seferberliğine de ihtiyâcımız var!
Her türlü gelişmeye hazır olmalıyız. Belâ ekseriyyetle ihtiyârımız dışında gelir. Da’vet gönderdiğimiz anlar da az değildir. Tek çâresi var: Uyanık olmak. Sâdece gözlerimizin uyanık olması yetmez. Kalbimizin de uyanık olması lâzım!