Yeryüzü durdukça müslümanlar da küffar da olacak! Bu ise beraber yaşayacağımız ma’nâsına geliyor. İç içe olmasak bile irtibat hâlinde kalacağız. Müslümanlar olarak keferenin belli bir kesiminden büyük zarar gördük. Zâhirde karşımıza çıkanlara umûmiyyetle hadlerini bildirdik. Bununla berâber hezîmeti yaşadığımız da oldu. Asıl zarârı görünmez olarak gelenler verdi: İngilizler, Yahudiler…
İbn Sebe fitnesi bugün dahi devâm ediyor: Yahudi işi. İslâm âlemini de karıştıran Karl Marks fitnesi çeğrek asırdır aktif değil; lâkin ne zaman faâliyyete geçeceği meçhûl: Yahudi işi. Felsefe dehlizlerinin çoğu: Yahudi işi. Mezhebsizlik akımı her yeri kasıp kavuruyor: İngiliz işi. Gardları düşse de vehhâbîlik fitnesi sönmedi: İngiliz işi. Kadıyânîlik Hindistan müslümanlarını böldü: İngiliz işi. Sözün özü şu ki sayısız iğrençliğin arkasında hep bu ikili var. Diğerleri bu kadar sinsi davranamıyor. Bir yerlerde açık veriyor. Tedbîr almak kolay oluyor. Fransızı, Almanı, İspanyolu bu kabîl. İdbâr devrinde epeyce canımızı yakan Ruslar kezâ. Hattâ bu sonuncusu birçok bakımdan şu ma’lûm batılıdan ayrılıyor. Her şeyden önce çok daha düz. Ne düşündüğünü saklayamıyor. Halkın ve idârecilerin durumu hiçbir farklılık arz etmiyor. Putin’in yüz ifâdeleri her şeyi ortaya koyuyor. Biraz dikkatli bakmanız kâfi. Lavrov öyle, Gerasimov öyle. Kızdıkları, sevindikleri, endîşelendikleri ilk bakışda anlaşılıyor.
Fâtih’in yolundan gitmemiz lâzım. Cebheyi büyütmeden. Adım adım. Nice devlet ve imparatorluğu yutan bu büyük pâdişâhın ehem mühim sırasını ta’kîb etdiğini aslâ unutmayalım. Herkesi aynı anda karşısına almadı. Kendisinin de askerlerinin de insan olduğunu biliyordu. Kime ne zaman çarpacağını sezdirmedi. Her an her şey olabilirdi. Nitekim İsfendiyaroğlu şark görünümlü seferin kurbânıydı…
Mîrâsımıza korkusuzca sâhib çıkmak durumundayız. Haleb, Şam, Musul, Kerkük, Basra üzerinde söz sâhibi olmak iddiâsı çok küçük kalır. Kendi topraklarımızda söz sâhibi olmak da ne demek? Cesâretle o coğrafya bizimdir diyebilmeliyiz. Konu açılmamak üzere kapanmışdır diyebilmeliyiz. Tabîî defaatla ifâde etdiğimiz gibi bunu dillendirdiğimizde herkesin başını öne eğeceği bir güce ulaşmamız gerekiyor. Bu günlerde internette Rusya ile ilgili bir haber dolaşıyor. Hiroşima’ya atılandan iki bin kerre kuvvetli bir bomba gelişdirdiklerine dâir. NATO’nun Kırım konusunda neden fazla ileri gidemediği vuzûha kavuşmuş olsa gerek. Söz konusu iki bin rakkamı mübâlağalı olsa bile manzara Rusya açısından fevkalâde olumlu. Darısı ve çok daha fazlası Yavuz’un torunlarına!
Rus’a sırtımızı dayayalım demiyoruz. Fakat ittifak yapabiliriz. İngiliz ve Yahudi birlikteliğine verilecek en te’sîrli cevâb bu. Grogi durumunda kalırlar. Yapabilecekleri hiçbir şey olmaz. Hele Akdeniz’de Türk-Rus donanmasının ortak tatbîkâtı cümlesini umutsuzluğa gark eder. Aynı manevranın Pasifik’de yapılması krallıklarını başlarına yıkar!