Her hâdisenin zâhirî ve hakîkî yönü var. Kalıba bakarak hüküm vermek doğru değil. Olup biteni anlayabilmek için özü görebilmek lâzım. Siyâsetde de böyle. Hançerelerini yırtarak vatan millet edebiyâtı yapanları görüyoruz. Sıkışdıkları zaman vâveylâyı koparıyorlar. Vatan satılıyor, millete ihânet ediliyor, ülkenin temelleri dinamitleniyor... Aslında bunlar beynimize şırınga edilmiş sloganlar. Hiçbir kıymeti ve doğruluk değeri olmayan. Maatteessüf 100 senedir böyle. Hattâ ilk örnekleri için Tanzîmâta kadar inebiliriz.
Hançere mes'elesinde iki çeşit insan karşımıza çıkıyor. Ajanlar ve safdiller. İlk tasnîfe girenler çok gürültü çıkarıp teşhîslerini imkânsız kılma gayretinde. Hakîkaten asık suratla bağırıp çağırdıkları zaman dikkatlerin toplandığı nokta değişiyor. Hemen herkes işin özüne değil de kabuğa bakıyor. Bu sûretle aradan sıyrılıyorlar. Olmaz böyle şey demeyin. Senelerdir aynelyakîn müşâhede ediyoruz. İkinciler çok zavallı. Bunlar da ilk ve müessir örneklerini İttihad ve Terakki'de gördüğümüz slogancılardan. Memleket hesâbına adım atdıklarını sanıyorlar. Fedâkârlar. Hiç düşünmeden canlarını dahi ortaya koyabiliyorlar. Ne var ki samîmiyyet yetmiyor. Ahmak da olmamak gerekiyor. Aksi takdîrde kışın ortasında Rusya'nın fethine çıkıp dağlarda donarsın!
Vatanı bayraklaşdıranlar vatan mefhûmundan habersiz. Durumları Türklüğü bayraklaşdıranlar gibi. Çarşı pazarı Türkle donatanlar Türklüğü şehrin varoşlarına bile götüremedi. Hâlbuki Osmanlı Türk demeden Türkü üç kıt'aya hâkim kılmışdı. Hem vatan diyeceksin hem vatanın değerlerinden uzak olacaksın. Hem Türk diyeceksin hem Türklüğün semtinden geçmeyeceksin. Öyle yağma yok. Bu millet bu oltaya gelmez. Vatan dediğimiz şey bir toprak parçasından mı ibâret? Vatanın değerlerini temsîl etmeyenler bu mübârek kelimeyi nasıl oluyor da ağızlarına alabiliyor? Evet vatanın maddî bir tarafı var fakat ma'nevî ciheti çok daha ilerde. "Hayât hayâldir" buyuruyor büyükler. Bunu slogan milliyetçilerinin anlayabilmesi imkân dışı. Dolayısiyle vatanı da... Eğer vatan ayağa kalkacak olsaydı kalın bir sopa alıp bu şarlatanları köşe bucak kovalardı.
Kahramanlık bu kadar ucuz değil. Ciddî bir bedeli var. Vaktiyle bu bedeli ödeyenlerin sayısı çokdu. Bugün azaldı. Muhtemelen yarın daha da az olacak. Sayı azaldıkça kıymet artacak. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin bir vesîleyle buyurduklarına benzer bir durum ortaya çıkacak. Ne buyurmuşlardı İmâm-ı Rabbânî hazretleri: "Düşman hücûm etdiği zemân, askerin ufak bir hareketi, çok kıymetli olur. Sulh zemânında yapılan büyük ta'lîmlerin, manevraların, bu kadar kıymeti olmaz."
Son devir târihimiz kuklaların geçit resmi gibi. Aralarında istisnâlar var. Menderes bunlardan biri. Özal öyle. Erdoğan öyle. Ekseriyyet batının emir eri. Sağcısından solcusuna, sivilinden askerine kadar... Her biri bir yerlerinden bağlı. Kiminin ahlâkî zaafı, kiminin makâm hırsı, kiminin para sevdâsı... Tabîî bunlar memleket çocukları. Ajanların durumu çok farklı. Onlar boylarını aşmış zaafları sebebiyle değil, mensûbu bulundukları dünyânın menfaatleri hasebiyle bu şenî yolda yürüyor...