Fenerbahçeli Alex'le ilgili geçtiğimiz hafta, başta bizim spor sayfası olmak üzere, birçok spor sayfası ve spor gazetesinde şöyle bir haber vardı: "Şok; Alex en az iki ay yok..." Haberin detayında, Alex'in kasığındaki sakatlığın nüksettiği ve en az iki ay daha yoğun tedavi görmesi gerektiği yer alıyordu. Buna göre de Alex, Şampiyonlar Ligi ön eleme maçlarında ve büyük ihtimalle de ligin ilk haftalarında forma giyemeyecekti. Tabii bu haber, aradan daha 24 saat geçmeden Fenerbahçe'nin resmi sitesinden "Yalan" gürültüsüyle yalanlandı. Hatta şöyle de bir detay vardı: "Brezilyalı futbolcularımız ve teknik direktörümüzün tercümanı Alex'e görüşmüş ve sakatlığının tamamen geçtiğini öğrenmiştir. Bu nedenle bu haber de yalandır. Alex, çalışmalara tam sağlam olarak katılacaktır." Derkeeeeen, 8 Temuz 2007 Pazar günü Fenerbahçe'nin yeni doktorunun açıklaması patlayıverdi: "Alex, tedavi için ülkesine dönecek" Detayda da, Alex'in şimdiden belli olmayan ama en azından iki ayı aşkın bir süre oynayamayacağı yer alıyordu... Yorum sizin, sevgili okurlar... > Bitmeyen ama umutsuz Sergen aşkı! İnanılır gibi değil... Zaman zaman göz attığım Beşiktaş TV'de öyle alt yazılar okuyorum ki, inanılır gibi değil gerçekten... Birçok Beşiktaşlı taraftar hâlâ Sergen'in alınması görüşünde... Hatta öylesine ki, Sergen gelirse şampiyon olacaklarını bile iddia ediyorlar... Bu ne biçim kara sevda böyle! Sergen, Siirt JetPa, İstanbulspor, Trabzonspor, Fenerbahçe, Galatasaray ve Şekerspor'dan sonra şimdi de Eskişehirspor'a gitti... Ve bu tablodan hâlâ umut üretenler var... Anlaşılan o ki, Beşiktaş'ın Sergen fanatiklerini, ne şampiyonluk, ne de Avrupa başarısı tatmin edecek... Sonra da, Beşiktaş "Üç Büyükler" arasında neden en az şampiyon olan takım diye soruyorlar... > Bu gençlere yazık mı olacak? Karadeniz Oyunları'nda Genç Milli Takım'ı iki defa izleme fırsatı buldum... Şampiyonluğu kaybettiler ama bana göre gelecek için harika sinyaller verdiler. Emre, Cem (G. Saray), Batuhan (Beşiktaş), Eren (Bursaspor), Barış (Trabzonspor), Sertaç (Fenerbahçe), Ali (Denizlispor) bence bugün Süper Lig'de hemen oynayabilecek futbolcular. Ama ne var ki, bu ülkedeki yabancı futbolcu hayranları (!) yüzünden bu yetenekli kuşağı bir daha ya seyrederiz, ya da seyredemeyiz... Ya da ikinci, üçüncü liglerde rastlayabilirsek ne mutlu... Yapmayın, etmeyin! Türk çocuklarının önünü kesmek için birbirlerinizle yarışmayın! Yoksa, yabancı transfer ederken, yerliler için çok gördüğünüz büyük bonservis bedellerini ödemek, yani paramızın dışarı gitmesi sizi daha mı mutlu ediyor? Bu ne kafa böyle? > İşte vefa şampiyonluğu budur! Büyük futbol adamı Jupp Derwall'in cenaze törenine Galatasaray Yönetimi, kulübün Derwall dönemindeki sorumluları ve birçok gazeteci katıldı. Yanılmıyorsam Galatasaray Kulübü, Saarbrücken'e özel bir uçak kaldırmış. İşte vefa budur... Oysa bizde vefayı sadece bozasıyla ünlü bir semt zannedenler çoğunluktadır. Futbol Federasyonu'nun da bu göreve katılışı övülmeye değerdir... Hele hele Mustafa Denizli Hocanın Derwall'in naaşı önündeki saygı duruşu vardı ya, işte görüntü o kadar çok anlam yüklüydü ki, kitap bile yazılırdı. Toprağı bol olsun! > Galatasaray'a 100 yaş dopingi! Gazetelerden okuyorum, ekranlardan izliyorum... Galatasaray'daki dayanıklılık, sürat ve tempo çalışmalarında 36 yaşındaki Hakan Şükür, yaşı kendisinden yarı yarıya az olanları bile geride bırakıyormuş. Bu bir profesyonellik senedidir de, Hakan da, yanlış hatırlamıyorsam, Galatasaray'da ilk olarak Kalli'nin eline düşmüştü. Acaba bu oluşumun özelliği mi bilemem ama, ister misiniz Galatasaray'ı bu sezon toplam yaşları 100 olan bu ikili taşısın! > Yattara'ya Barış tehditi! Genç Milli Takım'da 7 numaralı forması ile Barış isimli bir genç izledim... Trabzonspor'un oyuncusuymuş... Bayıldım... Oyundan bir saniye düşmedi... Her atağımızda vardı. Savunmaya yardımda kusur etmedi. Kazandığı toplarla kolay adam geçiyor ve iyi top çıkarıyor... Diğer oyuncuları neden bu kadar detaylı yazmadın diye soracak olursanız, Barış'ın, sık sık problem çıkaran Yattara'ya (geçen hafta yine cıvıtmış) ciddi bir tehdit olabileceğini vurgulamak adına yazdım... > Canaydın'ın koltukaltı! Gazetelerde çok ilgi çekici bir haber vardı geçtiğimiz hafta... Galatasaray Kulübü Başkanı Özhan Canaydın, silah ruhsatı için sağlık kontrolünden geçmiş. Haberde, Başkan'ın, ölüm tehditleri bile aldığı, bu yüzden de kendini olası bir saldırıda korumak adına silah için başvurduğu yazılıydı. Ne günlere kaldık! Ülkenin fair-play ödüllü bir kulüp başkanı, kendini korumak için silah taşımak zorunda kalacak... Şiddeti önleme yasası bile bulunan bir ülke için ne dramatik değil mi? Vah ki vah! > Bu ayıp da FBTV'ye yeter! FBTV'de şampiyonluk klipleri, neredeyse 40-50 günden beri dönüp duruyor... Yalnız önemli bir detay var... Daha doğrusu bir ayıp... Kliplerde bu şampiyonluktaki en büyük pay sahibinden hiç eser yok... Yani Tuncay Şanlı, yine neredeyse İngiltere'ye gittiğinden beri ekranda görünmüyor... Sanki o gollerin çoğunu o attırmamış, o atmamış gibi... Eeee, ne dedik; Derwall'in cenaze töreninden söz ederken, vefa kimileri için sadece bir semt ve o semtin bozasıdır diye... Bir futbolcunun, hem de Tuncay gibi ölümüne oynayan bir emekçinin hakkı nasıl olur da esirgenir? > Sarı-Sıcak demeye kalmadı..! Sarı-Sıcak, bana göre, bu ülkenin özel televizyonlar döneminin en kaliteli programıdır. Kalite adına ne isterseniz bulabilirsiniz. Hele hele müziğin, yani ruhun gıdasının en kalitelisini... Tam bu satırları notlarımın arasına almışken, ekranlara çok çirkin, çok rahatsız edici, kırıcı, yıkıcı bir haber düşmesin mi? Geçen haftanın programı sırasında, kuliste Ferhat Koşar'la Hüsnü Şenlendirici yumruklaşmışlar... Demek ki, bu ülkede iyi bir şey fazla yaşamıyor. Yazık! Acaba erken şöhret bizi zehirliyor mu? Ne dersiniz? Bu ikiliyi yeniden sarmaş dolaş, o mükemmel müzik ziyafetlerini sunarken görebilecek miyiz? Umut fakirin ekmeği, ye Mehmet ye! > Suavi ve Değer! Suavi Kaptan, Trabzonludur... Anadolu Ajansı'nda önemli görevler üstenmiş, yıllanmış bir gazeteci dostumdur. Karadenizlinin koca koca dalgalı değil de, sakin sakin davranan türündendir... Değer Eraybar da, bu ülkenin gelmiş geçmiş en büyük voleybolcusudur. Onun da gazeteciliği uzun uzun yıllara dayanır. Her ikisinin de o illet hastalığa yakalandığını gördüm, duydum... Bu hafta bu nedenle biraz buruğum... Allah acil şifalar versin! > Altın telefonlar! Fenerbahçe'nin 100. yılı nedeniyle piyasaya çıkmış olan altın kaplama cep telefonlarının tükendiği belirtilmişti. Hatta benim büyük bacanak, Fenerium'dan sonuncusunu aldım diye göbek bile atmıştı... Ama bakıyorum da, üyelerin evlerine bu telefonlar hakkında bilgi içeren broşürler ve "alın" çağrısında bulunan mektuplar geliyor... Hayır, bizim bacanak boşuna mı göbek attı acaba? > İşte Türk futbolu! Futbol Federasyonu - Hani arkasında kapı gibi yasası bulunan, hani şu başkanı soyadı ağırlığı ile aslan gibi duran Federasyon - tuttu, yabancı sayısına bir ilave yapıp, yedek kulübesine yolladı. Harika! Yani, ne Aziz Bey kızsın, ne de Yıldırım Bey!.. Arada bir yerde yani... Bu karardan sonra Avrupa Kupaları'na veda edeceklerin yangınlarının kokusunu şimdiden alıyorum... Siz almıyor musunuz, sayın Başkan? O zaman 6'da kalsaydı ne olurdu? Federasyon'un özerk olduğu daha iyi bir anlaşılırdı. Yazık! Hani derler ya, "Ne İsa'ya, ne Musa'ya yaranılmıyor!" diye... Hah tam işte oradasınız! >>> Fenerbahçe'de kim oynar? Alex ve Appiah'ın belli bir süre ama içine en az iki üç lig maçını da alabilecek bir süre Fenerbahçe'de oynayamayacakları belli oldu. Ben değil, kulübün yeni doktoru açıkladı... İşte, çok kişi ve belki de yönetim tarafından bir dezavantaj gibi görünen bu durum, yeni alınan gençler için büyük bir nimet! Alex'in yerine, büyük bir aksilik olmazsa, Tümer'in oynayacak olması bir avantajdır. Appiah'ın yokluğu ise, Ali Bilgin, Kazım ve hatta İlhan'a acaba şans mıdır? Olabilir... Olsa da, sakatlar iyileşince onlar gene kulübeye dönerler... Eeee, bundan dört sene önce, Ümit Milli Takımı'nın 6 oyuncusu alındığında, "Geleceğin takımını kuruyoruz" dememişler miydi? Sonra ne oldu? Hiiiç... Kim oynadı ki? Acaba yeni bir geleceğin takımının oyuncuları mıdır bunlar da? Bilmem... Ama Gürhan en büyük favorim... Göreceğiz... >>> Sizce bu ülkede futbol gelişir mi? Hale bakın; Beşiktaş'ın yeni transferi Cisse, 16 numarayı giymeye hazırlanırken, o numara Bursa'nın plakası olduğundan, "Bu olmaz, sen kendine başka bur numara bul demişler", hatta bulmuşlar da... Cisse'nin numarası 18 olacak... Beşiktaş ürünlerinin satıldığı mağazalarda şimdi iki Cisse forması var... Birinin sırtında 16, diğerininkinde ise 18 numara var... İyi yoldayız vesselam! Aynen devam! Allah'tan Beşiktaş semtinin özel plakası yok... Yoksa Bursaspor'da 34 numaralı formayı giymek yürek isterdi. Ama Ruanda ile ilgili bir film izledim... Hâlâ tüylerim diken diken...