Geçen hafta MHK eski başkanı Ahmet Güvener ile ilgili üç beş satırım vardı. Güvener hassas bir kişiliğe sahiptir. Perşembe sabahı telefon siftahını Güvener'den aldım. "Kemal bey, ben Ali Şen'den korkup MHK'dan kaçmadım. Şenes Bey beni aday göstermediği için o görevi dönemedim" bilgisini aktaran Güvener'le "Düzeltiriz hocam, o halde başkaları korkmuş" diye paslaşıp kısa bir sohbet yaptık. Bazı gerçekler anında olmasa da zaman içerisinde bütün haşmetiyle ortaya çıkıyor. Hakeme neden 6 hafta Beşiktaş - Daçka basketbol maçını yöneten hakem kardeşe 6 hafta ceza vermişlerdi. Düşündüm, taşındım ama fazla araştırmadan şu soruyu sormayı uygun gördüm: "Salondaki itiş - kakış, küfür - kafiri acaba hakem mi organize edip sahneye koydu?" Olacak şey mi? Keşke birileri çıkıp bizi aydınlatsa. Hagi ve filmin devamı G.Saray Teknik Direktörü Hagi kazandıkça bilgisayarından yönetime bir parça çıkartıp sunuyor. Bu defa da "Bir gün beni de dinlerler" göndermesi çıktı. Şimdi Rizespor'la maç var. Bakalım yeni bir galibiyet elde edilirse bu defa mönüde ne olacak? Ama benim de aynı Hagi'ye söyleyecek bir cümlem var. Demeçlerinden G.Saray'ı yönetenler alınır veya alınmaz ama son maçta kenarda Zafer otururken, sanki taraftara ıslıklatmak için Arif'i neden sahaya sürdün? İşte size Alpay Türk futbolunun süper jenerasyonunun en önemli taşlarından birisi hiç kuşkusuz Alpay Özalan idi. Ama ne var ki futbolun en üstünden tutun da medya yelpazesinin neredeyse tamamı bu önemli oyuncumuzu Beckham'a karşı mâhkûm etmek gibi, Kâzım Kanat'ın ifadesiyle "vatan hainliği" yapmıştır. Alpay şimdi "dışlandı" dediğimiz İngiltere'ye, hem de 3 yıllık aslan gibi bir sözleşme ile dönüyor. Dönerken de cebinde Uzakdoğu'da bir ligin "en iyi savunma oyuncusu" kartvizitini de taşıyor ama gelin görün ki Futbol Federasyonu Başkanı, Alpay'ın nerede oynadığını bilmiyor. Milli Takımlar Teknik Direktörü de en azından zahmet edip takip bile etmiyor. Şimdi sonuca bir daha bakalım: Alpay İngiltere Premier Ligi'ne dönmüştür. Milli Takım mı? O da kendi topraklarına geri dönmek üzere. Timuçin ve Gaziantepspor Ara transferin son günlerinde G.Antepspor'un bana göre Türkiye'de futbolu en iyi bile yerli oyuncu Denizlispor kaptanı Timuçin'e talip olduğunu öğrenmiştik. Ama transfer gerçekleşmedi. G.Antep bu transfer için sadece 150 bin dolarlık bir bonservis bedeli ödeyebileceğini söylemiş. Yahu şu Timuçin futbolu bırakmadan önce değerini anlayabilecek birileri çıkmayacak mı? Zaten Celal Doğan dostumuz takımın başına da o takımın kalitesine uygun bir teknik adam getiremedi vesselam. Hiç olmazsa biraz fedakârlık yapıp bir beyin alabilseydi diyorum. Helâl olsun Zeki Alasya Tiyatro sahnelerinin büyük ustası Zeki Alasya, Ali Kırca'nın Siyaset Meydanı'nda sazı eline alıp, Türkiye'nin bütün medya kuruluşlarının kapısına asılacak veciz görüşler ortaya koydu. Müjdat Gezen dostum ve Aykut Oray dostum da aynı yolda ilerledi. Bence bu üç önemli Türk sanatçısının o programdaki sözlerini her gün hatırlamak gerekir. Böyle yaparsak, Türkiye'deki özel televizyonların örf, adet ve geleneklerimizi yıkıcı etkisinden de kurtuluruz. Hangisi daha önemli Türkiye'nin hiç kuşkusuz bir numaralı haber büyüleyicisi - ben ona artık haber spikeri demiyorum - büyük usta Ali Kırca'dır. Ama galiba önceki akşamdı, kar yağışının şeker hastalarının şekerlerini düşürebileceği gibi çok önemli bir sağlık meselesini yarım dakikada geçiştirdi, ama Hıncal Uluç dostumun son vaziyetini 15 dakika erkanlarda tuttu. Ne dersin Sevgili Ali Kırca? Hıncal Uluç bile belki buna kızmıştır. Yapma be Rıza Biz bizim teknik direktörleri galiba biraz fazlacana övüyoruz. Bu artık yavaş yavaş sanki biraz milliyetçi davranmışız gibi geliyor bize. Baksanıza Rıza kardeşim Beşiktaş'ın en büyük ihtiyacı bir ön libero transferini gerçekleştiriyor. Ve bu ön libero çok zor şartlara rağmen ilk maçında hem de iyi bir rakibe karşı iyi oynuyor. Gol yaptırtıyor, sonra da yerini Sergen'e bırakıyor. Daha doğrusu Pancu onun yerine çekiliyor, Sergen gol umudu olarak öne itiliyor. Ardından Beşiktaş takımını yöneten ve yönlendiren Tümer çıkartılıyor, yerine Veysel de öne itiliyor. Bu değişikliklerden sonra o ana kadar doğru dürüst hücum yapamamış G.Birliği sık sık rakip kalede görünüyor. Ne dersin Rıza hoca? Daum kumara döndü Lyon'da kaybedilen 4-2'lik oyunla birlikte F.Bahçe'nin en az üç orta sahalı, hatta Tuncay desteğiyle birlikte bu bölgeyi dörtleyerek kullandığı doğru düzene geçtiğini görmüştük. Bu değişim baskıyla mı yoksa kulak kabartma sayesinde mi oldu bilemem ama, F.Bahçe o geceden sonra Ankaragücü'yle oynadığı kupa maçına kadar hem iyi futbol oynadı, hem kolay sonuç aldı, hem de kalesinde çok az sayıda pozisyon gördü. Ama ne var ki, futbolla kumar oynamayı çok seven Daum, yeniden ileri çizgide birer oyuncusu bulunan zayıf orta sahalı düzene döndü. Hele hele Samsun'da Tuncay'la Selçuk'u alıp, Anelka ile Kemal'i sokarak tam zar attı ama dua etsin ki Samsun takımının geneli çoluk çocuk idi. Ama Avrupa kupası yaklaştı. Rakiplerdekiler çok ünlü olmasalar da çoluk çocuk değillerdir. En azından İspanya Ligi'nin oyuncularıdır. Hani uyaralım dedik. Hoşgeldin Tuncay Anelka'nın F.Bahçe ile sözleşme imzalamasından bir gün sonra gazetelerde Milan ve Arsenal'in Tuncay için 20 milyon dolar bonservis bedeli ödemeye hazır oldukları şeklinde haberler çıktı. Ne tesadüf ki, Anelka'nın transferinden, yani transfer dönemi yaşanırken çıkmamıştı bu haberler. Tabii bana inandırıcı gelmedi. Taa Arsene Wenger'den İnter Sportif Direktörü Branca'ya, ondan Milan Kulübü sorumlularına kadar bir araştırma başlattım. Sonuç, her üç kulübün de Tuncay için bir tek lira bile bonservis bedeli ödemeyi düşünmedikleri ve bu defteri kapattıkları şeklindeydi. Sonra, önceki gün gazetelerde Daum'un maçtan alındıktan sonra gösterdiği tepki yüzünden Tuncay'a ceza verilmesi talebinde olduğunu okudum. Al sana süper transfer. F.Bahçe için rakibe ne gerek var ki?.. Kırmızı karta idam cezası Türkiye'deki televizyonlara yorumcu olarak çıkan futbolcu eskisi, hakem emeklisi ve patronaj katından paraşütle indirilenler, Samsunsporlu Kirita'nın üç maçlık cezasının bir maça indirilişine çok kızdılar. Efendim, onlara göre direkt kırmızıyla atılan oyucu zaten iki maç ceza alırmış, hadi oradan be. Bu toplumu yanlış bilgilendirme günahını işlemekten artık vazgeçin. Direkt kırmızı kartla ihraç olan bir oyuncunun kitapta yazılan cezası, önündeki ilk resmi müsabakada oynamamaktır. Gerisi raporlara kalır. Siz Kirita'nın hangi fiilden oyundan atıldığını biliyor musunuz? Ben bu sütunlarda sizle uğraşmam. Açın, Samsunspor Kulübü'nden ve Tahkim Kurulu'ndan öğrenin. Kuddusi'nin sehpası Beşiktaş - G.Birliği maçında bir serbest vuruşta üç defa düdük çalarak kural hatası yaptığı iddia edilen FIFA hakemi Kuddusi Müftüoğlu pazar akşamı raporunu veriyor. Ertesi günü Beşiktaş yönetimi federasyonu basıyor ve MHK, Kuddusi'ye bir de - ne demekse - ayrıntılı rapor yazdırtıyor. Sonra da aynı MHK'nın dörtte biri toplanıp, telefon trafiği ile kural hatası yapıldığı kararına varıyor. Kim demiş ki Beşiktaş yönetimi iyi çalışmıyor diye? Bunu okuyan yöneticiler utanır mı? İngiltere Premier Ligi'nde kadronuzda bulundurmak istediğiniz bir oyuncu olursa, önce kulübüyle görüşmek zorundaymışsınız. Şayet bu yolu seçmeyip, önce oyuncuyla temas kurarsanız, kulüp olarak ağır biçimde cezalandırılıyormuşsunuz. İşte Chelsea, Manchester United'lı Ashley Cole ile direkt temas kurunca, Premier Lig'in ceza kesicileri tarafından incelemeye alınmış. Chelsea'nin böyle bir eylemden sonra üç puanının silinebileceği haberleri İngiliz basınında yer aldı. Hale bakın, hatırlarsanız sezon başında bir büyük kulübümüz, bir başka büyük kulübümüzün önemli bir oyuncusu için ekranlardaki spor yazarlarını bile devreye sokmuştu. Ceza mı? Yahu hangi ülkede yaşıyoruz? Falcı değiliz ama Türkiye 2.Ligi A Grubu'nun ilk maçlarından biri olan Çanakkale - Sarıyer maçını TRT'den izlemiştim. 6-3 ev sahibi takımın galibiyetiyle biten bu maçta Hasan ve Emirhan isimli iki Çanakkaleli futbolcuya bayılmıştım. Hemen iki gün sonraki köşeme ikisini de yazarken, Hasan için başkan Niyazi Önen'in bu futbolcuyu çok yakın bir zaman içinde ligin zirvesine atacağını not etmiştim. İşte Hasan G.Saray'da. İlk maçında da gol attı. Benim için önemli olan Hasan'ın gol atması değil, Hakan Şükür ağabeyinin Türkiye'de özelliklerine en yakın imajı veren futbolcu oluşudur. Mahcup olmayacağıma bahse girerim. Beşiktaşlı Koray için de Ünal Karaman'ın Hırvatistan'a götürdüğü Milli Takım'ın ve Avustralya'daki turnedeki kısa süreçte "Tugay'dan sonra Milli Takım'a en yararlı ön libero olabilir" görüşümü yazmıştım. Allah'a şükür, burada da doğru görmüşüz. Ne dersiniz, biz falcı mıyız?