Ahmet Güvener'in şahsiyeti! MHK'nin eski başkanlarından Ahmet Güvener, atv'nin pazartesi akşamki, ben adını hala koyamıyorum programında, "Ben şahsiyetli adamım. Ey Bülent Yavuz dikkatli konuş" biçiminde MHK'nin şimdiki başkanına sert yaptı. İyi güzel de, ben de aynı Güvener'e şunu sormak isterim, "Madem bu kadar dirayetli ve de şahsiyetli idiniz de, neden Ali Şen "Zort" deyince hemen tası tarağı toplayıp yok oldunuz... ?" Ne cevap verirsiniz bilemem ama eğitici yönünüzün bugünkü hakem formasyonu için gerekli olduğunu da herkes dile getiriyor. O halde ? Bülent Uzun da tarihe geçti! Acaba diyorum; Bülent Uzun, Samsun'da Hakan Şükür'e kırmızı kartı gösterirken, "Yahu, bu Hakan hiç kırmızı görmedi. Şunu atayım da, bu ülkenin futbol tarihindeki yerimi alayım. Yoksa bu sefil hakemliğimle, tek satıra bile giremeyeceğim" diye mi düşündü? Olur mu, olur... Ama ayıp da oldu... Hem Galatasaray'ın baba penaltısını vermiyorsun, hem de Hakan'a sarı kart gösteriyorsun... Tamam, bunların hepsinden vazgeçtik. Ama ya o kırmızı kart ? Erman ağabeyin penaltı diyor ama, o kuralları yeniden yazmanın hezeyanı içinde... Şunu bil ki hoca; Hakan Şükür, futbol kariyerinin ilk kırmızı kartını görerek, baş sayfalarında yer aldığı tarihte başka bir bölüm daha edindi ama senin ismini oraya yazmayacaklar... Tomas için Seba ve Bilgili'den ders alın! Hatırlarsınız; Süleyman Seba, Beşiktaş Kulübü başkanı iken, Alpay'ın formayı yere atışını, bu futbolcuyu kapı önüne koyarak cezalandırmıştı. Geçtiğimiz sezon da Nouma, attığı bir golden sonra örf ve adetlerimize aykırı davrandığından, günümüz başkanı Serdar Bilgili tarafından, hem de şampiyonluğa gidilirken, ülkesine postalanmıştı,. Şimdi Fenerbahçe'de, 70 milyon kişinin gözleri önünde formayı, hem de iki defa, yere çakan Tomas için af senaryorları yazılmakta ve bunların çoğu da spor basını tarafından oynanmaktadır. Teknik direktör Daum için Fenerbahçe formasının yere çakılması, fırlatılması, eurolar karşısında anlam taşımadığından, o, şampiyonluk çıkarını öne sürerek af etmiştir bile... Yönetim, başkanı da dahil, has ve köklü Fenerbahçeli olmadığından, Daum'la aynı kulvarda kalmıştır. Spor medyası, tiraj ve rayting uğruna Tomas'a âdetâ bir forma aşkı filmi oynatmaktadır. İşte acıklı durum... Beşiktaş'ın eski ve yeni başkanlarını bir kere daha kutlar, ülke tarihine mal olmuş, simge olmuş, adeta ülke bayrağı ile birlikte vazgeçilmez olmuş bu üç formadan birinin çiğnendiğini, çiğnenmesine göz yumulduğunu görmekten dolayı kahrolduğumu belirtmek isterim... Bakalım Fenerbahçe'nin çok değerli divan ve kongre üyeleri bu defa da Tomas'ın affını mı alkışlayarak yeni bir teslimiyetçilik şâheseri sergileyeceklerdir ? Sabah'ın 25 mart tarihli manşetleri! Sabah'ın 25 mart tarihli sayısının birinci sayfasında tepeye spor kökenli iki manşet düşmüştü. Bunlardan biri, Şeytan Rıdvan'ın bir trilyonluk at yarışı borcu yüzünden icralık olduğu idi... İkincisi ise Fenerbahçe asbaşkanı Nihat Özdemir'in şirketinde ihaleye fesat karıştırıldığı gerekçesiyle açılan, içlerinde, Özdemir'in ortağı ve emekli subayların da bulunduğu 21 sanıklı dava idi... Bir uğursuzluk var ama, kimin ayağında... Ahmet Çakar'ı kim vurdu? Hıncal usta; hala açıklamadın... Durmadan İstanbul Emniyet Müdürü'ne kağıt açıyorsun... Makamına gidip söylesem, ya başkalarına da açıklarsa diye bir de komplo teorisi üretiyorsun... Ayıp yahu ! Açıkla da, Ahmet Çakar da öğrensin, biz de... Eeee, ne de olsa dedektifliğiniz de varmış, onu da öğrendik... Bizim Hasan'ın locası! Hasan Çolakoğlu, bizim futbolda iyi işler yapmış, olumlu izler bırakmış Moşe'nin menajeridir. Yılmaz Vural, Hikmet Karaman, Beşiktaşlı Tayfur, Bursasporlu Okan, Fenerbahçeli Petkov gibi bir çok futbolcu ve teknik adamın da menajeridir... Bu Hasan'ın Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'nda bir locası vardır. Maçlarda, o akşam maçı olmayan ne kadar hoca ve futbolcu varsa hepsi orada toplanır... Yani Hasan'a her maç bir 500 milyona patlar... Ama asıl güzel olan, locada, tribünlerdeki gibi fanatizmin değil, bilinçli futbol konuşulmasıdır. İbrahim Toraman kimi yakacak? Yok yok İbrahim'in rakip kalelere atacağı gollerden söz etmeyeceğim. Gaziantepspor başkanı Celal Doğan, bu futbolcusunu nereden bakarsanız bakın, 3-4 milyon dolardan aza satmaz. Vah ki o zaman giden paralara... Eder mi, etmez mi ? Etmez yahu... Zaten bizim ligde böyle şişirilmiş bir kaç balon daha var... Bakalım kimler yanacak, kimler yakacak ? Ah Mehmet, ah Malatya! Hatırlarsınız; Şifo Mehmet, Malatya'ya imza attığının ertesi günü, her iki taraf için de yanlış buluşma demiştim. Ve de ne yazık ki haklı çıktım. Mehmet'e de, Malatyaspor'a da yazık oldu. Şimdi dün düştüğü yere yeniden çıkmak için uğraş dur... Yıldıray ve Hamit falı! Galatasaray galiba, yeni yönetiminin büyük çabaları, arayışları sonunda ya Florya'da, ya Hasnun Galip'de, ya da metruk adasında define buldu. Öyle ya Schalke, Hamit'i 1, 8 milyon euroya almıştı. Sizce kaça satar ? Yıldıray'ın bonservis parası yok ama kendisi ateş pahası... Nereden bakarsanız bakınız, yıllık 2 milyon eurodan azına oynamaz... Eeee, bence yüzde 80'i yenilenmesi gereken Galatasaray'ın sadece bu iki oyuncuyla yetinmesi ne demek biliyor musunuz? Kulağınızı çekin beyler ! Yattara'yı şova hazırlamak gerek! Trabzonspor, sezon başı iddiamı boşa çıkarmadan emin adımlarla ilerlemeye devam ediyor. Ama Ziya da, tıpkı Samet gibi Yattara gibi çok önemli bir yıkıcı silahı ya az kullanıyor, ya da hiç kullanmıyor... Trabzonspor'un takım oyununda müthiş işler yaptığı gerçeğinin içine, bir tek Yattara lüksünü kaldıracak yeni bir direnç birimi eklenemez mi ? Eklenirse ki; bunu Galatasaray Hagi ile yapmıştı, Avrupa'da yapan takımı sayısı da çok, o zaman Trabzonspor'un rakipleri akıllarına ikiye bölmek zorunda kalırlar... Bak; son Malatya maçı... NTV'deki komik ders! Bu defa da,sağolsunlar, Hıncal ve Haşmet sayesinde yeni bir futbol düşüncesini de ögrendik. Efendim; Daum, Tomas'ı çıkarıp, Rebrov'u alarak maçı kurtarmayı becermiş... Yani 35. dakikada bakmış ki maç gidiyor, mükemmel bir orta saha (!) oyuncusu olan Rebrov'u almış... Ve de orta alanı kullanmadan uzun paslarla atak planı yapıyormuş. Destur (!) yahu, Tomas çıktığında Fenerbahçe savunması yine dörtlü kalmadı mı ? Hangi uzun pasla çıkış... Siz Ümit'le Selçuk'u kenarlarda oynatan Daum'u, en azından bu sistemi bilmemekle yorumlasanıza... O kadar milleti kandırıp duruyorsunuz. Size değil, sizi izleyenlere çok acıyorum... Sergen ve Tümer ayrılınca! Lucescu kendisi de söyler dururdu; Sergen'le Tümer aynı takımda oynamaz diye... Ama ikinci yarı ile birlikte bu yanlışı bile bile işledi. Bu defa önce Tümer, sonra Sergen oynadı. Doğrusu da buydu. Zaten şu Tümer, o özellikleriyle pehlivan Sergen'e forma kaptırıyorsa, bir bozuluyorum, bir bozuluyorum ki... Lazio-Roma maçı örnek alınmalı! İtalya'nın Fenerbahçe-Galatasaray maçlarından olan Lazio-Roma oyunu, hatırlayacağınız gibi hakem tarafından tatil ediliverdi. Maçın hakemi bir karara varırken, cep telefonu yardımıyla üst makamlardan da destek aldı. Neden mi yazdım? Efendim, bizde böyle tatil edilmesi gereken çok maç var ama, hakemler ya cep telefonu kullanmasını bilmiyorlar, ya da yürek yerine oyuncak taşıyorlar. Hagi'ye Bülent için teşekkürler! Fatih hocam, nedendir, niçindir hala meçhul. Bülent'i kadrodan atmıştı. Hagi ise alıp, ilk maçta oynattı. Bülent sanki her hafta oynuyormuş gibi, hiç sırıtmadan aslanlar gibi, yani bizi alıştırdığı gibi oynadı. Şimdi burada Fatih hoca darılmasın ama Hagi'ye en azından profesyonellik açısından teşekkür etmeliyiz. Burhan Felek'de bir hakem sarayı! Geçen Perşembe, bizim Şekip Hazar ve Ömer Faruk'la, Burhan Felek'deki hakemlerin, vallahi, malikanesine davetliydik. Önce sohbet ettik, sonra ders dinledik. Yaşadıklarımdan sonra bazı hakemlerin hala nasıl kötü maç yönettiklerine aklımı erdiremedim. Ama bir tablo gördüm ki... Ne miydi? Yeni hakemlerimizden Cüneyt Çakır, öz babası Serdar Çakır'a "Hocam" diye hitap etti... Burhan Felek çatısı altındaki herkesi kutluyor, başarılar diliyorum. Ama aranızdaki şu "uzun"ları temizleyin. Temizleyin ki, sizin temizliğiniz ortaya daha net çıksın...