Ahmet Hakan'ın kaçırdığı gol! Kanal-7'nin, Türkçe tanımıyla, baş spikeri Ahmet Hakan, Sabah'ta yazmaya başlayınca, öteden beri arkasında durduğu politikadan vazgeçerek, çoook kişiyi, o kelimeyi kullanmak istemiyorum, daha hafifi ile tarif etmeye çalışacağım, yanılttı. Her koyun kendi bacağından asılır... Bana ne ama, aynı Ahmet Hakan 27 Mayıs akşamı Kanal-7'nin ana haber bülteninde büyük bir balık, daha doğrusu gol kaçırdı. Merhum Adnan Menderes'in avukatlarından Talat Asal beyi konuk etmişti. Yassıada, idamlar falan derken konuğunu yolcu etti. Ama Ahmet Hakan, sporla uzaktan yakından hiç ilgisi olmadığından karşısındaki konuğun bir zamanlar Beşiktaş Kulübü Başkanlığı'nı da yaptığını bilmiyordu. Tam sırası değil miydi? Beşiktaş, 100 yılında şampiyon oluyor ve eski başkanlarından biri karşısında duruyordu... Ufkunu dar tutmayacaksın arkadaş! Çünkü bu ülkede futbol, spor diye bir gerçek var... Samsun-Beşiktaş maçı işine aklım yatmadı! Beşiktaş, G.Saray'ı yenip de şampiyonluğunu matematiksel olarak garantileyince, Samsunspor'la İstanbul'da oynamak istedi. Bu isteğine karşılık Samsunspor büyük para talep edince, ortalık gerildi ve Beşiktaş, Samsun'a gideceğini açıklamanın yanı bir de, yedekler anonsu yaptı. Şimdi kim hatalı? Bence sadece Futbol Federasyonu... Beşiktaş ister, Samsun kabul etmez, ya da çok para talep eder... Sen federasyon olup diyeceksin ki; "Beyler, fikstürde maç Samsun'da gözüküyor. Ve orada oynanacak." Bu kadar... Bu yapılsa, Beşiktaş'la Samsun'un arasına kara kedi girmezdi. Şimdiden gelecek sezonki maçları düşünmek bile istemiyorum... Haa Beşiktaş, taraftarı ile şenlik mi yaşamak istiyor? Kolayı var... Bilgili yönetimi çağırır bir büyük takım veya düzenler bir şenlik, orada kurtlar dökülür. Bunlara alışalım artık... Engin Verel, işte Lorant! Engin Verel, yani kimilerine göre F.Bahçe'nin müstakbel menajeri (bu satırları yazarken henüz bir açıklama olmamıştı), Kanal-D'de katıldığı 3.Devre programında iki-üç haftadan beri, yani başkan Yıldırım kendisini Portekiz'e postaladığından beri, "Lorant'ı basın yolladı. Ona da, F.Bahçe'ye de yazık ettiler" deyip duruyor. Programın diğer bireyleri ise - zaten demezler, diyemezler - çıkıp da "Yahu Engin, sen de bu Lorant için 1.5 sene neler yazdın. Şimdi ne oldu da kazı çeviriyorsun" demiyorlar. Ama Lorant'ın kendisi Engin'e cevap yolladı. Nasıl mı? Efendim; Ahlen de Lorant'ın işine son vermiş... Engin'e duyurulur. Tabii Engin'i dolmuşa bindiren başkanına da... Monaco'nun acı günleri Yanılmıyorsan, geçtiğimiz hafta Star'da, Fransa'nın ünlü kulübü Monaco ile ilgili bir haber vardı. Haberde, Monaco'nun, 25 milyon Euro açığı olduğu nedeniyle küme düşürüldüğü yer alıyordu. Haberin üstüne kimse gitmedi. Star da... Şayet böyle bir haber 25 sene önceki Tercüman'a gelse, en azından bir hafta gündemde kalırdı. Ama spor basını haberi yuttu, görmezlikten geldi. Belki de çapı bu kadardı. Neyse... Acaba diyorum, benzeri uygulamalar Türkiye'de ne zaman gündeme gelecek? Öyle ya Avrupa Birliği için yırtmadık yerimiz kalmadı. Orada, o birlikte yer alan kulüplerin hepsi için Monaco'nun yaşadığı tehdit var. Ama bizde?.. Ne olur ki yahu; nasılsa devlet var... Siler borçları olur biter... Eee, yetim, öksüz, dul ne olacak? Ne olursa olsun be... Memurdan, işçiden maaşı almadan vergiyi alan devlet, gazetelerde milyonlarca dolara transfer olmuşların imzasının altında kaç para yazılı olduğuna hiç bakmadı ki... O halde devam... Daum'a ne çekersiniz? Sorunun cevabını hemen isterseniz, "Allah" derim... Neden diye soracak olursanız, eskilerin çok beğendiğim deyimlerinden biriyle cevap veririm. Derim ki; "Eskiye rağbet olsaydı, bit pazarına nur yağardı..." Ve de bu eskinin, basına göre, yılda 2 milyon Euro alacağı doğruysa, bu defa "Allah, Allah" çekerim... Atilla Paşa "Satıldım" diyerek istifa etmişse, "Allah", başkan, süper, dudak uçuklatacak takım yapıp, şubatta bırakacağımdemişse, üç defa; "Allah, Allah, Allah" çekerim... Çekerim de çekerim yani... Suat Kaya diye biri... G. Saray perdeyi kapatırken, G.Antepspor maçında yepyeni bir uç adamı oynattı. Aslında adam yeni değil, tam tersine çok eskiydi. Ama futbol hayatında belki de ilk defa bu göreve soyunmuştu. Yapar mıydı? Yapmaz olur muydu? Hem de 1.5 metrelik boyu ile... Çünkü bu adam, bu ülkede dörtlü alan savunmasının en iyi ön liberosu idi. Bu adam için Fatih Terim, Fiorentina günlerinde, Juventus'la Torino'da oynadığı ve 3-3 biten maçtan önceki Müfit Erkasap'ın bulunduğu sohbette Ömer Üründül'le bana aynen şunları söylemişti: "Şayet elimde Suat gibi bir oyuncu olsaydı çok daha iyi sonuçlar alabilirdik. Şayet Suat 5 yaş daha küçük olsaydı, buraya getirirdim..." Evet, bu yepyeni santrforun adı Suat kaya'dır. Ve bu ülkenin futbolu en iyi bilen futbolcularının başında gelir. Görmediniz mi, santforluk dersi bile verdi. Ah Terim hoca, neden onca maç kenarda oturttun bu değeri? Rezaletin daniskası! F.Bahçe, UEFA Kupası'na da katılamayacak. Olabilir. Futbolda yanlışların, 21. yüzyılda çağa uygun çalışmamanın bedeli mutlaka ödenir. Bu işin bir tarafı... Ama bir başka tarafı var ki, bana göre daha vahim... Bakın anlatayım. F.Bahçe'nin kalecilerinden Volkan, D.Bakırspor maçındaki eylemleri nedeniyle federasyon tarafından tedbirli olarak Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor. Ve aynı Volkan, İzmir'e götürülüyor, soyunma odasında soyundurulup sahaya çıkarılıyor. İsmi de çok normal olarak esamiye, yani isim, lisans ve forma numaralarının bulunduğu listeye yazılıyor. Sonra gerek basın, gerekse de başka kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre, Volkan'ın formasıyla sahaya çıktığını ekrandan gören birileri İzmir'e telefonla ulaşıp, Volkan'ın tedbirli olduğunu bildiriyor ve Volkan tribüne gönderiliyor. Yani az kalsın F.Bahçe hükmen yenik sayılacak... Şimdi başkanın acilen bu F.Bahçe gibi bir kulüpte inanılması güç skandalın kahramanlarını, kim olurlarsa olsunlar kapıya koyması gerekiyor. Beşiktaş pazarı! Sakın ola ki, Beşiktaş semtinin pazarından söz edeceğim sanmayın... Benim burada değineceğim pazar, Lucescu'nun akıl pazarıdır. Samsun'da sahaya ligde hiç oynatmadığı Zafer, az yer verdiği Tamer, Serdar ve Ali Cansun'la çıktı. Yani yine savunmayı ve önünü sağlama alıp oynadı. Bu bir kere teknik adamlık ustalığıdır. Anlamayanlara bir daha sunulur. Bunun yanı sıra "İşte bizim alabileceğiniz mallarımız" diye de başka kulüplere tezgâh açtı. İşte ben buna hoca derim... Aykut hocanın puanları! Hani diyorlar ya; paran olacak, taraftarın olacak, stadın olacak, süper futbolcuların olacak, olacak ki, başarılı olabilesin... Bizde de bir hoca, adı Aykut Kocaman diye, bu olmazsa olmazların hiç birine sahip değil... Takımında 35'lik neredeyse beş-altı oyuncusu var. Seyircisi, vallahi 50 adet yoktur. Stadı mâlûmdur. Para desen, havagazı... Ve bu hocanın takımı İstanbulspor 43 puanlı... İşte başarı diye ben buna derim... Atmasyon şampiyonları! Daha lig bitmeden, özellikle de G.Saray ve F.Bahçe için spor medyası kimleri aldırmadı ki... Aman Allah'ım! Sanırsınız ki, iki kulüp de gömü buldu... Hem haberlerde UEFA normlarına çekilmek yer alıyor, hem de aynı kulüplere 50-60 milyon dolarlık alımlar yaptırılıyor. Borç da 100 milyonlara yakınken... Birileri doğru, birileri yalan söylüyor... Ama kimler? D.Bakır hiç böyle gol yedi mi? Bana tuhaf geldi, sayın Ulusoy, hatta sayın Ali Aydın... 33 maçtır hiç benzeri gol yemeyen Diyarbakırspor, Elazığspor'dan öyle goller yedi ki, bu golleri atanların Şenol Güneş tarafından Milli Takım'a çağırılmaları, hatta hatta Real Madrid'e transfer olmaları gerekir. Bu nedenle İstanbulspor ve Göztepe'yi bir kere daha kutlamak gerekiyor. Serra Demirkol'a bravo! Sık sık bu sütunlarda meslektaşlardan bazılarını gündeme getiriyoruz. Bugün de, ülkenin yabancı olduğu motor sporlarının ekranların gediklisi olmasında, hatta gazetede sütun bulmasında müthiş bir mücadele sergileyen bayan meslektaşım Serra Demirkol'u kutlamak istiyorum. Bir zamanlar da, benim becermem mümkün olmayan su altı dalışları için ömrünü veren ama, işi federasyon bazına kadar taşıyan Taylan Uygur vardı... Bu vesile ile onu da anayım... Spor yazarlığı budur işte! Altay'ın ayıbı ve İzmir gerçeği! Altaylılar, Levent Kızıl kanalıyla İstanbulspor'a 500 bin dolar prim geldiğini iddia edip, maç sonrası arbede çıkardılar. Yöneticileri de bu anlamda demeçler verdiler. Ne yani, İstanbulspor size maçı bıraksaydı daha mı namuslu olurdu? Oynayıp yenseydiniz. Koca İzmir'in haline bakın! İki takımı birden düşüyor. Sonra da Türkiye'nin üçüncü büyük şehri olarak anılıyor bu İzmir... Bu nasıl büyüklükse?.. 'www fenerhaber com'un ayıbı! Yine geçtiğimiz hafta içinde gazetelerde yer alan bir habere şaştım kaldım. www fenerhaber com diye bir site varmış. Bu sitede yapılan ankette, görüş belirten F.Bahçeliler'in yüzde 70'i Ortega'nın dönmesinden yana olduklarını belirtmişler. Bence bunlar olsa olsa F.Bahçe'nin rakipleridir. Yoksa insanda biraz haysiyet olur. Öyle ya, takımını yarı yolda bırakıp giden adamı bir kere daha takımda görmek istemek de ne oluyor? Hakan Şükür'e hayır diyen zihniyet Ortega'yı geri istiyorsa, o zaman bunların tedaviye ihtiyaçları var demektir. Ya da F.Bahçelilikleri'nin gözden geçirilmesi gerekiyor. Transfer böyle yapılır işte! Emre Aşık... Muhtemelelen Ali Eren veya Tolga'nın yerine... Ahmet Hasan... Orta alan ileri uç arkasına hareketlilik, çabukluk için... Sinan... İleri uca yüksek toplar ve sürat, çalışkanlık, adam eksiltmek için... Hâlâ Lucescu'nun hoca olmadığını iddia eden, hatta bu yüzden sinir krizleri geçirenlere duyurulur.