Akşam'daki komik haber ve Beşiktaş takımı!

A -
A +

Günlerden 13 Ocak 2005... Çayımı yudumlarken gazetelerin spor sayfalarına göz atıyorum... Haberler genelde mâlumun ilâmı gibi... Yorumlar genelde amigoca... Ama bu arada bir gazetenin karşılıklı sayfalarından bize göre sağındaki bir manşete takılınca, gözlerim yere düşecek gibi oluyor... Dudaklarımı hart diye öyle ısırmışım ki, bizim Elvan'la Çağrı "Aman abi" diye üzerime koşuştular. Peki, bir kısa metraj film gibi anlatmaya çalıştığım bu haber, nerede çıktı? Bu haber yukarıdaki tarihte Akşam Gazetesi'nde çıktı. Haber ne miydi? Aynen şöyle: "Beşiktaşlı Veysel, fizik ve teknik olarak tıpkı ünlü Zidane..." Etmeyin, yapmayın, komik oluyorsunuz... Zidane'ın asrın futbolcusu seçildiğini unutuyor musunuz ? Hele hele teknik açıdan iki futbolcunun birbirine benzeme oranı "Sıfır" değil mi? Buraya kadar olanı günümüz spor medyasını anlatıyor... Şimdi de Beşiktaş tarafına takılalım... Bu benzetme Beşiktaşlı futbolcular tarafından yapılmış olabilir... Ama buradan bakılınca da, Beşiktaş formasının kimlerin sırtında olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor. Del Bosque'nin işi amma da zor ha... G.Saray'dan çarpıcı pasajlar... Yönetim, büyük bir fedâkarlık yaparak, alacakların bir kısmını, yani sadece 500 bin dolarlık bölümünü paylaştırmış. Adam başına da 5-6 milyar gibi bir para düşmüş... Eh, yaza da kışa da yetmez mi? Sonra, Disiplin Kurulu'nun ihrâç ettiklerini divan kurulu iâde etti. Divanın gerekçesi de, suçlananlardan savunma istenmemesi ve da zaman aşımı falan... Ne dersiniz? Huzur ve güven ortamı var mı? Plesan, falan filan... Takımın en baba isimlerinden birine sordum, cevap aynen, " Ne transferi ağabey... Aynen devam..." Haaa bu arada, basketbol takımının artık hakiki sarı formalarla oynaması ve hele hele geçtiğimiz pazar bu formaların sırtına isimlerin yazılı olmuş olması övgüye lâyık ... Kime teşekkür etsem ki?.. Sayın başkana mı, yoksa geçen yazıda ricacı olduğum Turabi'ye mi? Selami Başkan, oynayacak başka şey bulamadın mı? Kadıköy Belediye Başkanı Selami Özdemir, tutmuş, 41 yıldır Kadıköy'e gazete satmaya çalışan bir ailenin tezgâhını atıyor, dağıtıyor... Bu ailenin oğlu - ki adı Yücel'dir - eskilerin mükemmel futbolcularından biri idi, takım arkadaşım idi... Sevgili başkan, kökten Kadıköylü değilsin ama, bu büyük ilçe CHP kökünden seni bir kere daha seçti. Ben senin yerinde olsam, kökten Kadıköylüler'i araştırır, bulur ve onlara sırt veririm. Sadece gazete ve dergi satarak 41 yıl ekmek parası kazanmaya çalışan bir aileye yer göster başkan! Bir zamanlar sevgili Cengiz Özyalçın da, üç ay gazete satmayı bırakıp kendisini destekleyen Kore gazisi Koreli Ali'ye de aynı muameleyi yapmıştı. Sonu ne oldu? Ali Aydın, Çelik'i eritmiş de... Geçtiğimiz sezon Türkiye Süper Ligi'nin akıbetini değiştiren hakem olarak tarihe geçen Ali Aydın, hakemliği bırakmak zorunda kalmıştı. Aynı Aydın, şimdi de, "Eriyen Çelik'ler" başlığı ile Mutlu Çelik'i tepeden tırnağa boyamış... Ben bu yola girenlere şaşıyorum... Yahu önce aynaya bakacaksınız, sonra başka yere... Yani Ali Aydın Bey günahsız da, Mutlu Çelik mi günahkar ? Ooooo, bir muhasebe yapmaya kalkışırsak, vallahi günler sürer... Kokain artık büyük takım yoludur! Efendim; İtalya'nın olduğu kadar dünyanın en büyük 5 kulübünden biri olan Juventus, tutmuş, kokain kullanmaktan, yanlış hatırlamıyorsam, 7 ay boykot alan Rumen Mutu'yu transfer etmiş. Hem de, Mutu'nun bu sezon sadece son maçta oynayabileceğini bile bile... Hayret! Önce böyle dedim. Ama sonra aklım başıma geldi, lâfı geri çektim... Neden mi? Şundan: Kokain kullanan ve kullandıkları da gerek futbolun en üst mercileri, gerekse de mahkemelerce kanıtlananlar, hep en büyük kulüplere geçiyor... O halde; Yaşasın kokain! Kullanmayan ölsün! Hakan Şükür, listeye torpille mi girdi? Bakın şimdi, durup dururken Uluslararası Futbol Tarihi ve İstatistikleri Federasyonu, halen futbol oynayanlar arasında yaptığı bir değerlendirmede bizim Hakan Şükür'ü tutup, dünyanın en iyi 7. golcüsü olarak belirlemiş... Yapmayın yahu! Tam biz, Milli Takımlar Teknik Direktörü, basındaki cellatlar, bu çocuğu gömmeye çalışıyoruz, siz çıkıp büyütüyorsunuz... Peki, ne yapalım?.. En iyisi Ersun hoca ve müritlerini, Kâzım Kanat'ı falan Hazreti Nuh'un Gemisi gibi bir tekneye bindirip, doğru IFFHS'nin sahillerine yanaştıralım... Oradan iki torpil, sen sağ ben selamet... Böylece sıkıysa bir daha Hakan Şükür'ü listeye falan alsınlar... Hele hele F.Bahçeli bir futbolcuyu geçmek ha?.. Seni Hakan seni... Cumhuriyet'in yazı işleri müdürü sevgili Salim bu haberi yakmadıysa ne olayım... Bu ne biçim hakem camiası? Mustafa Çulcu TFFHGD Genel Başkanı... Bu Çulcu, plaketle onurlandırmaya kalkıştığı ve kendisinin vekili olan Bülent Uzun'a, MHK Başkanı Sabri Çelik'ten gelen vetoya çıtını çıkaramıyor... Çetin Sarıgül, aynı derneğin İzmir Şubesi Başkanı... Bu Sarıgül, bugüne kadar tek maç dahi almadı. Yani klasman düştü... Ama çıtı yok... Çulcu, aynı zamanda bu ülkedeki 10 bin hakemin başkanı... Hak, hukuk korumak onun işi... Ama çıtı çıkmıyor... Yahu beyler; anlaşılan o ki, siz hâlâ hakemin ne anlam taşıdığını, gücünü öğrenememişsiniz... Ya da konuşacak berraklığınız yok. Bu ne biçim camia? Hep derler, hakemler şöyle yapar, böyle yapar, isterse birini düşürür, birini şampiyon yapar... Ben de hep karşı çıkarım... Yahu bu gidişle ben de teslim olacağım o münâfıklara... Yapmayın, etmeyin! Şayet Bülent Uzun arızalı ise çıkın açıklayın, deşifre edin... Öyle değilse, çıkın aslanlar gibi adamın plaketini verin... Sarıgül'e maç yoksa, neden? Yoksa da, neden o makamda? Of be, kafam karıştı... Daum, doğru mu söylüyor? Şimdi yazacaklarımın yorumunu sizlere bırakıyorum. F. Bahçe Teknik Direktörü Daum, Antalya kampından şöyle bir demeç fırlattı: "Hooijdonk'u dört gözle bekliyorum..." Sizce doğru mu, yoksa değil mi? Atv ile Sabah dargın mı? İnanılır gibi değil... Sabah'ın geçtiğimiz pazar günkü sayısının spor sayfasının ilk sütununda "Beşiktaş - Ülkerspor, Abdi İpekçi'de karşı karşıya geliyor" deniliyor... Aynı sayfanın ortasında, Beşiktaşlı yöneticilerin taraftarlarına "Akatlar'da buluşalım" sloganı yer alıyor... Bu nasıl iş? Atv basketbolun yayıncı kuruluşu... Yani Sabah'ın öz çocuklarından biri... Ama Atv'nin gazetesi Sabah, sanki sabote edercesine, televizyonunun canlı olarak yayınlayacağı maçı başka salonda gösteriyor... İki salon arası da, tam anlamıyla deplasman mesafesi... Yani yanlış yere gidersen, maça yetişmen mümkün değil... Bizim Atıf Keçeci, Abdi İpekçi'ye gitmiş, Akatlar'a dönene kadar da maç bitmiş... Barbaros Bulvarı'ndaki binanın içinde insanlar birbirleriyle küs mü ? Bu arada Atv'yi giderek kaliteli konuma gelen yayınından dolayı da kutluyorum... F.Bahçeli futbolcular ne diyor? Antalya kampı sürecinde Tuncay, Selçuk, Aurelio ve yanılmıyorsam Servet'in takıma transfer gerekmediği, arkadaşlık, dayanışmanın mükemmel olduğu görüşlerini kendi ses ve görüntülerinden dinledik, gördük. Şimdi, Anelka gibi 8 ay önce bedelsiz kiralanabilecek bir problem çocuğun 15 milyon doları geçecek bir mâliyetle takıma konması, F.Bahçe'ye zarar mı, yarar mı getirir? Bunu da futbolculara sorun... Bence teknik analizden çok en doğru cevabı futbolcular verecektir... Ayıp olmuyor mu sayın Yıldırım? F.Bahçe'nin resmi internet sitesinde, sayın başkan Aziz Yıldırım, Öcal Uluç ağabeyin bir yazısı ile ilgili açıklama yapmak zorunluluğu duymuş. Olabilir. Olabilir de, o metnin içindeki bir hitap biçimi hiç ama hiç hoşuma gitmedi. O da şu: " Stewan Sadettin Saran..." Sayın başkan; dün kadar "Sadocuğum..." diye hitap ettiğiniz biri için bu tarz, etik oldu mu? Atilla Kıyat'ın bazı sözleri aklıma geliyor da, canım biraz daha sıkılıyor. Lütfi Bey'e tünel lâzım! Lütfi Arıboğan, koca basketbol camiasının büyük bir bölümünü peşine takarak, başkanlığa adaylığı koydu. Ve sadece üç oyla kaybetti. Ardından, Atalay'ın Yüzme ve Sutopu Federasyonu Başkanlığı teklifini kabul etmedi. Bu arada, bu süreçte sayın Haluk Toygarlı müthiş bir haysiyet savaşı örneği vererek istifa etti. Ardından aynı Lütfi Bey, tuttu, Futbol Federasyonu Genel Sekreterliği'ni kabul etti. Bırakın kabulü, Bıçakçı ile görüşmesi bile 82 oya karşı yapılmış büyük bir ayıptı... Tüh! Bir spor adamını daha kaybettik... Şimdi ben Lütfi Bey'in yerinde olsam, evden federasyona kadar tünel kazar, işe oradan gider gelirim ki, basketbol camiasından yağacak yağmurdan korunayım... Samanyolu'ndaki bilgisiz! Samanyolu TV'de spor programı yapmaya çalışan ama, açık ve net biçimde F.Bahçe avukatlığı yapmaya soyunan kişi, yani bir zamanlar Haluk Ulusoy'un uçaklarından düşmeyen kişi, tutmuş bu defa da, "Haber Türk'teki belgeler fasa fiso" demiş. Asıl fasa fiso olan kim, açık ve net ortada... Sen, devletin TMSF'sinin yoğun araştırma ve soruşturma sonucu elde ettiği belgelere fasa fiso diyorsan, o zaman... Neyse, neyin fasa fiso olup olmadığı yakında ortaya çıkar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.