Yazımın başlığına şöyle bir dikkat kesilirseniz, bu cümlenin altına sıralanacak olanları pek okumaya bile ihtiyaç duymayabilirsiniz. Merkez Hakem Kurulu Ali Aydın'ı kucaklayıp futbol sahalarımıza ısrarla "En iyi hakemi gönderiyorum" mesajını vermiştir. Spor basınının çok büyük bir bölümü de MHK ile maç maç, ay ay aynı paralelde el sıkışabilmek için adeta yarışa girmiştir. Ali Aydın sempatisi, güveni, adını ne koyarsanız koyunuz; Ali Aydın'la ilgili mutluluk çemberi büyürken içine hayret verici bir şekilde yöneticileri de çekmiştir. Her maçtan sonra hakemi yerden yere vurmakla ünlü, hatta düdüğünü isteme alışkanlığı olanlar Ali Aydın isminin üzerine toz kondurmamaya gayret etmişlerdir. Yukarıda özetlemeye çalıştığım Ali Aydın olgusu bence kendisini buralara taşıyan ana faktör MHK'nın, belki de bazı hakemlerin canını sıkmaya da başlamıştır. Yani Ali Aydın, yukarıda değindiğim mâlûm güçlerce MHK'nın üstünde Futbol Federasyonu ile arasında bir yere oturtulmuştur. "Bu da nereden çıktı?" diye soracak olursanız, bir tahmin bulutu üzerinde dolaşmak yerine sapasağlam bir kara parçasına basarak cevap vereceğim. O kara parçası da F.Bahçe - Ç.Rizespor maçıdır. Bir hakem, ismi veya kokartı ne olursa olsun, kural hatası yapmış ise, yani bir müsabakanın yeniden oynanmasına sebep olmuş ise, yani yeni bir skora çanak tutmuş ise, dünya haritasının neresinde olursa olsun, o hakem ciddi bir süre için dinlendirilir. Ama öyle olmamış, başta başkan Ulusoy olmak üzere MHK Başkanı Yavuz ve spor medyasının müthiş yorumcuları ile bir türlü hakem beğenmez yöneticiler bile Ali Aydın'ın çarçabuk göreve devam etmesinden yana olmuşlardır. Hatırlanacağı gibi önce 2 A'da bir maç, sonra da A.Gücü - F.Bahçe maçı Ali Aydın'a verilmiştir. Bu anlaşılmaz tutum, Avrupa'nın Türkiye'ye en uzak köşesinde çarşamba akşamı bir milli maç yönetmiş Ali Aydın'ı daha bedenen, ruhen ve beyin olarak dinlenmeden pazar günkü derbiye taşımıştır. Şimdi buradan dikkatle bakarsanız, Ali Aydın sanki aslanlara yem edilebilmek için oradan oraya sürüklenmiş ve bugünkü konumuna getirilmiştir. Ali Aydın'a maç vermeyerek harcamak mümkün görünmediğinden fazla maç vererek harcamak sanki daha doğru bir yol olarak seçilmiştir. Bu fotoğraftan siz başka bir anlam çıkartabiliyorsanız, bana iletin ki; ben de öğreneyim. Eee öyle ya, MHK sık sık elinde 30 hakem var diye övünmüyor muydu? Buraya kadar olan, Ali Aydın'ı Ali Aydın olduğu için yok etmek isteyenlerin plânı ve uygulamasıdır. Şimdi ikinci bölümde Ali Aydın'ın ta kendisinin Ali Aydın'ı yok etme durumu vardır. Güzel kardeşim, bu taşınmaz görev maratonu içinde neden çıkıp da "Arkadaşlar, yorgunum, moralsizim, kural hatası yaptım. Bana 3-4 haftalık bir dinlenme süreci tanıyın" demezsin? Ya da "Arkadaşlar, taa Portekiz'de hem de Portekiz ve İtalya gibi yüksek tempoda oynayanların maçını yöneteceğim. Şu bizim derbiye daha diri, daha yıpranmamış bir arkadaşı verseniz olmaz mı?" diyemedin. İşte bu bölümde de Ali Aydın'ın ta kendisinin Ali Aydın'ı yok ettiğini görürüz. Özetle, bu ülkede hele hele sporda, hakemlikte kaliteli, görevini iyi yapan adam üretimimiz pek zengin değildir. Arada bir çıkan iyi malı da onu çıkartanlar ve malın kendisi de böyle yok edebiliyor. Sanki sihirbazlık gibi...