Geçtiğimiz hafta spor basınında yer alan ve bir hayli de geniş yer verilen, "Efsane hatırlandı" başlıklı bir haber vardı. Haberde, Fenerbahçe'nin eski başkanlarından Ali Şen'in, teknik direktör Rausch'la birlikte o dönemin futbolcularını ve de bu kulübü takip eden muhabirlerini bir araya getirdiği yer alıyordu. Bir tantana, bir tantana... Neymiş, efsaneymiş... Yapmayın dostlar; siz o dönemin Fenerbahçe tarihinin en hazin dönemi olduğunu nasıl atlarsınız? Ne mi? Fenerbahçe, tarihinde ilk defa, 16 takımlı ligde, ancak 29 puanla 10. sıraya yerleşerek averajla küme düşmekten son maçta kurtulmuştu. >> Bu Haluk Bey amma da sağlammış! Hangi Haluk Bey'den söz ettiğimi sanırım tahmin edersiniz... Hani şu Futbol Federasyonu Başkanlığında 8 kadar mali genel kurul görüp, hepsinde de ibra edilen Haluk Ulusoy... Aynı Haluk Bey hakkında, son olağanüstü genel kurulu geciktirdiği için suç duyurusu yapılmıştı. Sonuç mu; Davaya gerek yoktur... Yani takipsizlik kararı... Ben şimdi bütün dikkatimi Haluk Bey'le ilgili yeni uydurmalara yoğunlaştıracağım... Bakalım daha kimler şişecek? >> Vay be; Tuna! Beşiktaş müthiş bir biçimde takımı yenilemeye başladı. Yani transferde atağa kalktı. Ve ilk olarak, Kartal heykelinin yanında Gençlerli Tuna'yı gördüm... Zago, Ronaldo, hatta Emre Aşık, hatta Ahmet Yıldırım'lı savunmadan sonra bu bölgede ciddi acılar çekmiş bir takıma harika bir takviye! Biraz dikkat ettim, bana sanki Galatasaray'daki Emre taklit edilmiş gibi geldi. Şimdi adama sormazlar mı; Gökhan, Toraman ve hatta Baki'nin ne günahı vardı diye... >> G.Saray kimi arıyor? Sayın Başkan Adnan Polat'la da uzun uzun konuştum... Teknik direktör olarak, genç, hırslı, başarıya aç, yüksek tempolu, prese dayalı oynatan bir tip hoca peşindelermiş... Üstelik de gençlere yönelik kadro kurabilen... Bu yol doğru adrese mi gider? Bence biraz zor... Hocanın yukarıdaki teknik özellikleri düşünmeyeninden zaten bu devirde hoca olmaz... Hırs ve başarıya açlık ise, bastonla hocalık yapanda bile olmalıdır... Sadece gençlerden kadro kurmak gibi bir futbol felsefesi de doğru değildir... Hocanın gençliği için de, özellikle Galatasaray Liselilerin çok iyi bildiğini bildiğim şu Fransız atasözünü dile getireceğim: Gençler bilebilse, yaşlılar yapabilse... Hadi gel çık işin içinden... >> G. Saray da bu ülkenin kulübü! Neymiş; Fenerbahçe Burnu'nda bulunan Galatasaray Tesisleri'nde şampiyonluk kutlaması düzenlenecekmiş de, Fenerbahçeliler buna provokasyon diye karşı çıkıyorlarmış... Üstelik duyduğuma göre, yetkili Fenerbahçeliler de, çıkabilecek nahoş olaylardan sorumlu olmayacaklarını duyurmuşlar... Bu ne biçim ülke? Burası Türkiye Cumhuriyeti değil mi? Yoksa söylenildiği, ya da sanıldığı gibi bir başka cumhuriyet mi? Orası bildiğim kadarıyla Büyükşehir Belediye sınırları içindedir. Ve de kulüplerin sportif mesailerine yardımcı olabilmeleri için kiralanmıştır... Bu ne biçim ülke? Bu ülkenin topraklarında kim kimin kutlamasına engel olabilir ki? Nerede bu ülkenin savcıları? >> Hayırlı olsun! Önce Kocaelispor ve Antalyaspor, en sonunda da ecel terleri döktüğü bir maçtan sonra Eskişehirspor, Süper Lig'e geldiler... Kutluyorum ve hayırlı olmasını diliyorum... En çok da, 1960'lı yılların sonundan 1975'e kadar süren müthiş ve eşine rastlanmayan Eskişehirspor rüzgarının bir kere daha esip esmeyeceğini merak ediyorum... >> Yok deve! Fenerbahçe Bayan Basketbol Takımı, beklenildiği gibi, yeni bir şampiyonluk daha kazandı... Pondexter'li bu kadroyu kimsenin geçemeyeceğini defalarca yazmıştım... Bu sezon hatırladığım kadarıyla üçüncü kupa oldu... Tebrikler! Ama maç sonundaki rezalet de neyin nesi? Galatasaraylı olan Şube Kaptanı Remzi ve maç anlatımları bir spikerden çok bir amigo feryatları olan adamın söylediklerine bakın... "Atatürk'ün takımının ve Atatürk'ün kızlarının zaferi..." Rakip takımın oyuncuları ne çocukları? Rakip takım kimin takımı? Sonra adama sormazlar mı; sizin takımdaki yabancılarda mı Atatürk'ün çocukları diye... Bir büyük sportif başarının içine de amigoluk, fanatizm sokuluyorsa, vah ki vah! Hadi spiker malum, ya sen eski sporcu Remzi kardeş? Yoksa bunları kulağına birileri mi fısıldadı?