Alpay vatan haini değildir! Olacak şey değil... Hele hele sevgili Serhat'ın sorumluluğundaki Star'ın yaptığı... Neymiş; Alpay, Milli Marşımızı müthiş bir hırs ve konsantrasyonla söylemiş... Keşke bizler de o dozda söyleyebilsek... Keşke bütün futbolcularımız bu maçları Alpay'ın hırsı ile oynayabilse... Maçı yaşamak, yaşatmak her futbolcunun harcı değildir. Terim'den önceki hoca ve de federasyonca dışlanmış bir önemli savunma oyuncusu, kendisine yeniden, hem de en hayati dönemde görev veren hocası ve üzerindeki formayı böyle taşımışsa, alkışlanmalıdır. Haaa maç sonrası mı? Onu da futbol oynamış olan bilir... Beşiktaş'taki sır nedir? Beşiktaş'ın Demirören dönemindeki futbol dışı sportif başarıları gerçekten şaşırtıcıdır. Basketbol bayan ve erkek, voleybol, hentbol, kısaca ne varsa... Peki, neden futbol bu halde? 11 puan önde ve namağlup giderken kaptırılan şampiyonluğun ardındaki sır bulunmadıkça bu iş düzelmez. Çünkü o depremden sonra, Beşiktaş takımını iki defa, hem de, büyük bir panik içinde yenilemek ve takviye etmek istemiş ama, gerçekten hep gele atmıştır. Yani günümüzdeki Beşiktaş bugünün değil o sezonun uzantısıdır. Yukarıda da değindiğim gibi diğer branşlardaki başarıları gördüğünüzde, bunun böyle olduğunu açıkça anlarsınız. Zaten Sinan Engin de, Haber Türk'teki Şeref Tribünü'nde sırların kapısını çaktırmadan, üzere kapalı araladı... Tabii dikkatle izleyenler için... Keşke biz de Bıçakcı gibi olabilsek! Futbol Federasyonu Başkanı Levent Bıçakcı'ya gerçekten imreniyorum. Devlet Bakanı Şahin, açık ve net biçimde Teftiş Kurulu'nu devreye sokmadan, siz kendiniz gidin demesine rağmen, "Ne o bize mi? Yok canım..." diyebilen Bıçakcı, bundan önce de, özellikle de büyük kulüplerin başkanlarının fırçalarına, "Duymadım, haberim yok" diyebilmiştir. Tahkim'ce lisansına el konulan Deniz Barış'a uluslararası maçlarda için veren, 2012 için dereyi görmeden paçaları sıvayan, Cafer Aydın olayında topu Meclis'e atacak kadar zaaf gösteren, TMSF raporunu yok sayan, Sebat - Kayseri meselesinde, olayın duyulmasından hemen iki saat sonra Kayseri'yi devre dışı bırakan bir federasyonun hala durması, resmen yüzsüzlüktür... Keser ve Gerets'i kutlarım! Ekranlarda ve gazete sütunlarında olur olmaz yorum yapanlar, insanların ailelerine kadar dalıp, şahsiyetleriyle oynayanlar, bilmeden, bilgi yoksunu iken ahkâm kesenler, acaba Erdal Keser'in, Erman Toroğlu'na karşı koyduğu tavırdan ders alabildiler mi, varsa utanç hisleri, utandılar mı? Hiç sanmam... Bu, hiç kuşkusuz, G.Saray Kulübü'nün aldığı bir kararın Erdal'ın ağzıyla kamuya yansımasıdır. İlke, ahlak, çağdaş yapı budur... Tekrar kutluyorum... Bir 25 - 30 kişiye daha böyle ders verilebilse, büyük aşama kaydederiz... Başkanlığa dönmenin yeni formülü! Bir zamanlar F.Bahçe Başkanı da istifa etmişti. Karar ve ondan dönüş senaryosu Kadıköy Marina'daki ünlü restoranın hesap toplama locasında yazılmıştı. Son sahnede Başkan ağladı ve yürüyüşler yapıldı, döndü. Şimdi de Demirören, gidiyorum dedi... Sonra İstanbul'a dönüş kararını dört gün önceye aldı... Malikanesinde arkadaşlarını toplayıp, devam kararı aldı... Darısı Canaydın'ın başına... Çünkü galiba onun da böyle bir senaryoya ihtiyacı var... Tabii G. Saray ilkeleri izin verirse... Nereye gidiyoruz? Son açıklama çok kötü... Türkiye'nin, gelecek sezon şampiyonu bir, ikincisi de iki ön eleme oynamak zorunda kalacak. G.Saray'ın mirası sonunda bitmiştir. Nereden nereye geldik? Şayet yeni bir kaliteli Türk oyuncusu nesli yetiştiremezsek, çok yakında şampiyon üç eleme oynar ve bu iş biter... Yabancı sınırlaması kavgasını çıkartanlar, hala akıllanmadılarsa, hayret ki hayret! Koca Cüneyt Arcayürek de palavra atarsa... Kanaltürk'te, Tuncay Özkan beyle, yılların gazeteci - yazarı Cüneyt Arcayürek'in programını arada bir izlerim. Bu defa da izleyeyim dedim... Ama ağzım da, gözlerim de açık kaldı... Arcayürek gibi biri, hangi sözlükten almışsa, diyor ki, "Ulema, sarıklı din bilgini" diye yazılı... Ayıp Cüneyt bey! O sözlükten bir tane de bana ulaştırın ki, bilgimizi zenginleştirelim... Tuncay beyle oturmuşsunuz, güya, hükümeti irtica yanlısı göstereceksiniz... Bin kere ayıp! Politik görüşünüz ne olursa olsun, saygılar ama, hiç olmaz bu uğurda kelimelerin anlamlarını değiştirme gibi bir ihanette bulunmayın! Blatter'e teşekkürler! Herkes FIFA başkanı Joseph Blatter'in, İsviçre maçının üzerinden henüz bir gün bile geçmeden basın toplantısı yapmasını eleştirdi. Ben tam tersine alkışladım... Çünkü; henüz raporlar ulaşmadan, FIFA başkanı, hem de maçı radyodan dinlediğini dile getirerek, bizi suçladıysa, bu, Disiplin Kurulu'nda da, gerekirse Tahkim Kurulu'nda da Türkiye'nin savunmasına büyük derecede olumlu katkı yapar. Zaten önemlisi de, hakemin ve temsilcilerin raporudur. Gerisi fasa fiso... Tanju'nun altın ayakkabısı! CNN'de, geçtiğimiz pazar öğle saatlerinde Soner Yalçın'ın hazırladığı "Oradaydım" programında altın ayakkabılı Tanju Çolak konuk idi... Anlattı da anlattı... Monaco Sarayı'ndaki röportajı övdü... Gerçekten de iyi bir gazetecilik işi idi o... Ama Tanju, o golleri atmasına rağmen, acaba France - Football'un yarışmasına nasıl girdi? Nasıl alındı? Kendisinin bizim ligde kayrılıp kayrılmadığını koca sezon boyunca kim Fransızlar ile her gün mücadele ederek, kabul ettirdi ? Derginin yazar ve foto muhabirlerini kim Türkiye'ye dört defa davet etti? Kalyon Oteli'ndeki akşamüstü çayında, Tanju, masadan, o günlerdeki ünlü sevgilisi ile randevusuna kaçarken, kim Fransızlar'ı uyuşturup, onun adına röportaja devam etti? Tanju'yu ayakkabıyı kazanmadan, kim France -Football'a kapak yaptırttı? Vefa sadece İstanbul'da bir semt değildir... Efes, inşallah yarı yolda kalmaz! Efes Pilsen, hiç kuşkusuz, basketboldeki gururumuzdur. Ama son Avrupa Kupası maçında, iyi savunma yapmalarına rağmen hücumdaki inanılmaz top kayıpları ile yüreğimizi ağzımıza getiren özellikle Granger ve Domercant'a, Oktay hocanın kulak çekmeyle kalmayıp ağır bir tepki göstermesi gerekir... Bilmem, belki de göstermiştir de... Acaba, mümkünse, olacak işse, bir değişim gerekir mi? Öyle ya, artık şu Final - Four'u istiyoruz... Hatta ötesini de, sonunu da... Basketbolden açılmışken! Haftalar önce yazdım. Dedim ki; Bu sezon futbolu bırakın, basketbole bakın diye... Çok şükür yanılmadım... Maçlara bakın... K.Yaka- Telekom, Ülker-Darrüşafaka, Beşiktaş-Efes ve de göremediklerimiz... Müthiş... Çetin Yılmaz hoca, bizim F.Bahçe hastası Forti Murat, en az on takımda iyi Amerikalılar bulunduğu söylüyor... Eh, demek ki, haksız değilmişim... Saraçoğlu zulmü! Basın tribününün ve onun bulunduğu tribünün büyük bölümünün üstü açık... Yağmurda yandınız demektir. Güya Spor Yazarları Derneği girişimde bulunmuş... Bulunmuş da, dinleyen olmuş mu? Nerdeeee o ağırlık? Soyunma odalarına giden koridorda tuhaf insanlar... Sorsanız, onlar bizden değil derler... Ya da onları hemen provokatörler olarak ilan ederler... Yani üstü kaval, altı şişhane... Ya da futbolca, üstü forma, altını sorma! Terim hoca artık tek olmamalı! Fatih Terim, sabaha kadar iddia ederim, bu ülkenin en iyi hocasıdır. Ancak, tek adamlık devrinin her zaman insanı yanlışa, zarara sürüklediğini artık anlamalıdır. Kulaklarını çevresindekilere açmalıdır. Şayet çevresindekiler konuşamıyor, uyaramıyor, tartışamıyorsa onlardan hemen ayrılmalıdır. Çünkü onlar kendisine itaat etmiyor, kendisine sadakat göstermiyor, sadece ona ihanet ediyorlardır... Bilmem anlatabildim mi hocam? Son dakika... Şifo istifa etti. Bu, FIFA Disiplin Kurulu'nda lehimize bir durumdur... Yazık! Hep söylerim; iyi futbolcu her zaman iyi teknik direktör olur saplantısı yanlıştır...