Altın vuruş

A -
A +

Altın vuruş F.Bahçe diken üstünde gittiği Trabzon'da pahalı ve şöhretli ayağı Van Hooijdonk'un frikik atışıyla koca bir maçı doğru dürüst hücum yapmadan organize olamadan sanki masal anlatarak götürdü. F. Bahçe'nin geri dörtlüsünde oynayan kanat adamları hiç hücuma girmeyip, yerlerinde oynarken; Luciano ile Ümit de rakibe derinlik sunmamak için adeta kendi ceza sahalarının bir iki metre önüne çakıldılar. Koca oyunda bir tek daha henüz yaz tatilinde olan Augustine'in derinlikteki şutu vardı. Orta sahada Selçuk bir önceki maçın acılarını unutmamış ki; bölge açmamaya özen göstererek oynamaya çalıştı. Marco ise, F. Bahçe takımının Trabzon'da ayakta kalan ve futbol adına iyi işler yapan hemen hemen tek oyuncusu idi. Tuncay'la Serhat'ın Daum inadı ve bilgi kıtlığı sebebiyle çizgideki mahkûmiyet ve etkisizlikleri bizim gibi Daum tarafından da seyredildi. Zaten başkasını beklemek boşuna idi. Çünkü Daum, bir zamanların Zeman'ı gibi bir inadın, bir bilgisizliğin peşine takılmış gidiyordu. Van Hooijdonk, Trabzon kalecisinin zayıflığından da faydalanarak, bir vurdu ve maçı bitirdi. Ama aynı Hollandalı oyunda da iyi şeyler yapmadı değil. Duvar oldu, saha boşalttı. Pekiyi ya Trabzonspor. F. Bahçe'nin en büyük zaafı olan orta saha savunma arası boşluklarını dikine çabuk çıkışlarla değerlendirip cezalandırmak yerine, yan paslarla adeta sakız çiğnedi. Hele hele Samet gibi bir hocanın henüz randıman verebilmesi için çok zamana ihtiyacı olan Augustine'deki ısrarını anlamak mümkün değildi. Şayet, maçın bitimine 7-8 dakika kala yaptığı değişikliği Augustine'i alıp, daha evvel yapsaydı; F.Bahçe'nin 10 kişilik takıma bile gidecek, hücum yapacak hali olmayışını en azından bir beraberlikle tabelaya yazdırabilirdi. Ama Samet, Sommers'i alıp Van der Paar'ı oyuna sokmakta ne kadar doğru yaptıysa; Augustine'e maç boyunca dayanmakla, hem F. Bahçe savunmasını yerli yerinde oynattırdı, hem de orta sahasında pas gevelettirdi. F. Bahçe bu maçı kazandı. Bir altın vuruşla kazandı. Her zaman, her kaleci öyle frikik golü yemez. Hiç doğru dürüst hücum yapmadan maç da kazanılmaz. Her zaman Trabzonspor gibi rakibi tersinden incelemiş takım da bulunmaz. Ben yönetimin yerinde olsam; İstanbulspor mağlubiyeti yüzünden teknik direktör Daum'dan transfer parasının dörtte birini keserim. Çünkü Recep'le, Enke arasındaki fark dün gece bir kere daha bütün haşmetiyle ortaya çıkmıştır. Tabii ki; böyle sıradan bir kalecinin antrenörün isteğine uyarak, transferine imza atan yönetime de "aklını başına al" demek sanırım doğru olur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.