Anna Aslan isimli bir Rumen, bir zamanlar gençlik iksiri olduğunu iddia ettiği, hatta bazı kurumlarca bu niteliği onaylanan "Gerovital"i bulmuştu. Özellikle de bizim toplumun erkek kısmı bu ürüne hücum etmişti. O günlerde Türkiye'de oynayan Rumen futbolculardan ülkelerine izin için gittiklerinde, dönüşte bu üründen getirmeleri istenirdi. Baktım, Malatyaspor karşısındaki G.Saray da Anna Aslan'ın ürünlerini omurga yapmıştı. Yani Tamas, Petre ve Bratu arka ortadan son ortaya kadar... Olabilir. Tamas, zaten tandemde oynar oynarsa... İyi de, Rumen aşısı tuttu mu derken, bir de baktım bizim marka aşılar, yani Arif, Abdullah ve Bülent zerkedildi... Bülent'e diyeceğim hiç olmaz... Ama Fatih hoca, Arif'i 1.5 aydır ortadan kaldırmadı mıydı? Bu nasıl operasyon... Şeye benziyor... Hani bazı hekimler, hastanın karnında makas falan unutuyorlar ya... Daum'un suçlular listesi! Daum, basın toplantısında, espriyle karışık, "Cordoba bizde olsaydı, maçı 4-0 kazanırdık" demiş... Böylece Recep'i toprağa gömmüş. Yusuf ve Mahmut Hanefi de Rize maçından sonra sıralarını savmışlardı. Sıra kime mi geldi? Taa en üstlere... Bekleyin! Pek yakında bu ve bütün sütunlarda... Ertuğrul beyden, bitirim Erman'a yağlar! Bayramda Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özköşk, pardon Özkök, Erman Toroğlu'nu yağlamış... Ve Erman'ı kendisinin transfer ettiğini de satır aralarına atmış. Zaten belliydi... Türkiye'yi bugünkü maganda düşünce platformuna sizler oturttunuz. Şimdi de halk böyle istiyor, böyle keyifleniyor diye kendi kendinize övgü yağdırıyorsunuz. Türkiye'nin gündemini değiştirmiş koca Hürriyet'in haline bakın! Genel yayın yönetmeni magandalığa prim veriyor... Bravo Bilal Amca! G.Saray - Malatyaspor maçının ertesi sabahı, her zaman olduğu gibi, bütün gazeteleri okudum. Bizim Tercüman'ın altın yıllarında, esprili ama Hıncal'ın dediği gibi bir anlam da taşıyan başlıkları çok beğenilirdi. Hatta bir yenisi atılana kadar konuşulurdu. İşte Milli Gazete'nin cumartesi sabahki spor sayfasında da böyle bir eski Tercüman başlığı vardı... Şöyle idi bu başlık; "Astarı da , yüzü de aynı..." Yani, G.Saray'daki operasyonun sonucunun da bir şeyi değiştirmediği yansıtan başlık. Hayır; Sabah'ın spor müdürü Altan Tanrıkulu belki çözemez diye başlığın ne anlatmak istediğini de yazdım. Sizce Recep mi suçlu? F.Bahçeliler'e bir sorum var; "Sizce, Beşiktaş beraberliğinin sorumlusu veya suçlusu kaleci Recep mi? Sakın ha, evet diye cevap vermeyin! Asıl suçlular, Rüştü'nün bir yıl sonra gideceğini ismi gibi bilip, kaleyi, ikisini toplasan yarım kaleci etmeyecek isimlere bırakanlardır. Hele hele, kaleci aldık diye, Barcelona'nın koca sezonda sadece 20 dakika oynamış dördüncü kalecisini transfer edenlerdir. 5.5 yılda 300 milyon dolardan fazlasını futbola akıtmış bir zihniyetin böyle eserler sunması hâlâ beton yığınlarıyla kapatılabiliyorsa, çekin kuyruğunu gitsin! Keşke Lucescu da hovarda olsaydı! Beşiktaş yönetimi, sezon başından beri teknik direktör Lucescu'ya, bir santrfor alalım diye yalvarıyor. Hoca da, İlhan'a güvendiğini, Ahmet Dursun'un her zaman elde var olduğunu, Sinan'ı hazırladığını, hatta hatta Pancu'nun bile bu görevde iş yaptığını öne sürerek, Beşiktaş'ın hem kasasını, hem de oyuncularını koruma altına aldı. Ama Roma'da ve Kadıköy'de gördüm ki, Van Hooijdonk Kadıköy'e değil de, Beşiktaş'a taşınsaymış, ne Chelsea'nin yaygaralarına meydan kalacaktı, ne de hâlâ Lucescu'nun hocalığını tartışanlara... Baksana be hoca; Daum hâlâ oyuncu istiyor... Terim hoca ocakta yaz boz yapacak diyorlar... Sen de kıy gitsin... Bu da Lucescu'nun tavşanı idi... Doğru yapanı doğru yaptı diye överiz. Ama aynı kişi yine bize göre yanlış yapmışsa, o zaman da eleştiririz. Yani bizim için kimse tabu değildir. Lucescu, her zaman söyledik ve yazdık, bu ülkeye gelmiş en iyi yabancı olduğu kadar, belki de en iyi hocadır da... Ama, Pancu'suz bir Beşiktaş'ta, hem Sergen, hem Tümer aynı onbirde oynar mı? Sanırım, hoca da böyle bir soru sorulsaydı, ayağa kalkıp, "Siz futboldan hiç anlamıyorsunuz" derdi. Zaten bir çok defa da dedi. Eeee, peki neden F.Bahçe maçında böyle bir yanlış yaptı. Bu teknik adamlarda bazen uyku kaçtığında, tavana tuhaf tuhaf şekiller geliyor galiba... Ya da, zor uyunmuş bir gecenin rüyalarına böyle şapka ve tavşanlar giriyor. Erman gerçekten tuhaflaştı Erman Toroğlu, Al Capone ceketi falan giymeye, gazetelerin başka sayfalarına meze olmaya başladıktan sonra iyice şaşırdı. Baksanıza, F.Bahçe'nin en azından Luciano ve Tuncay'a gösterilmesi gereken kırmızı kartlarını, bacağı çizilmiş bebeklere denildiği gibi "Uf bile yok" deyip geçiştiriyor. F.Bahçe yönetiminde en çok, artık her maçtan sonra hakemleri değerlendiren yeni hakem hocası, ulu münekkit Hakan Bilal Kutlualp'i tutuyormuş. Vallahi tam tencere - kapak örneği "cuuuk" oturdu... Yattara'dan ne istedin Samet? Trabzonspor, D.Bakırspor deplasmanından tam üç puan alırken, bizim Samet tuttu Yattara'yı oyundan aldı. Yani D.Bakırsporlular'a dedi ki; "Savunmadan adam çıkarıp, gelin maçı kurtarın! Eh, orada da deneyimli oyuncular var. Ramazan, Burhan gibi... Çıktılar, Saffet'e de golü attırdılar. İşte, hocanın takım üzerindeki rolünü küçümseyen kafalara bir kafa daha... UEFA gerçeği! Aslında dünyadaki bütün Batılı kuruluşların Türkiye'ye karşı bakışları hemen hemen aynıdır. Onlar için Türkiye; gelişmemiş, pis, terörist, hırsız, aklınızda ne kadar kötü sıfat varsa hepsinin içinde yüzmektedir. AB de böyle düşünür, poposu sıkışmadığı dönemlerde NATO da... Eh, UEFA'nın da başka türlü düşünmesi mümkün değildir. Aynı UEFA, yıllardır bombaların altında yaşayan İrlanda'ya hiç maç yasağı koymuş mudur? İspanya'da Bask terörü hâlâ esmektedir. Siz hiç İspanya'dan başka ülkeye aktarılan maç hatırlıyor musunuz? Neyse ki, 50 yıldır insanın öldürülmediği gün bulunmayan İsrail'e son iki senedir bu yasağı koydular... Ne kafa ama değil mi? Dört müthiş takım ve Timuçin diye biri... Bu dört takımımızdan ikisi Avrupa sahalarında destan yazdılar. Hele G.Birliği bir olmazın üstesinden geldi. Lens takımı kendi liginde bugüne kadar aynı rakipten üst üste iki defa üç yemedi. Denizli, gidenlere canını sıkmadan, herkesin canını sıkan bir takım sundu. Malatyaspor'da Ziya kardeşim geçen sezon bıraktığımız yerden devam ediyor. Ligimize, futbolumuza renk ve heyecan kattıklarından dolayı hepsini kutluyorum. Ama bir isme özel yer ayırmak istiyorum... O da Denizlisporlu Timuçin'dir... Bana göre, bu ülkenin bugünkü yerli futbolcu potansiyeli içinde futbolu ondan daha iyi bilen olduğunu sanmıyorum. Tamburacı ve müritlerine sorular! G.Saray, Dortmund'a ayak basar basmaz, bizimkileri bir kenara bırakın, yabancı basın bir futbolcunun etrafını çevirivermiş. Bu futbolcu sakatlığı sebebiyle idmana çıkamamış. Daha sonra idmanı izlemeye gelenlerin yoğun isteği üzerine sakat bileğiyle idmana çıkıp, düz koşu yopmak zorunda kalmış. Yabancı spor medyası da bu futbolcudan görüş istemiş. O da yapmış. Sevgili Osman Tamburacı ve topla arkadaşlığı olmayan benzeri tüm müritlerine sorulur; "Bilin bakalım, G.Saraylı bu futbolcu kim?" Hollanda Milli Takımı'nın kaptanı De Boer mi, Kolombiya Milli Takımı'nın kalecisi Mondragon mu, yoksa Rumen veya Brezilyalılar'dan biri mi? Yoksa kim? Neden Ali Sami Yen? Dortmund'daki stadın kapısına Ali Sami Yen Stadı yazdırılmış. Amaç; maçın atmosferine heyecan pompalamak... Peki, sayın başkan; neden Olimpiyat Stadı yazdırmadınız?