Ara transferde, öncelikle F.Bahçe ve G.Saray olmak üzere bir çok kulübümüzün, neredeyse bir sezon başı hovardalığı yaşadıklarını gözledik. Beşiktaş bile bir kaybı iki yeni ile zamlı şekilde kapattı. Peki, ara transfer böyle mi yapılmalıdır? Ya da böyle bir ek süreç için, Avrupa'nın müesseseleşmiş kulüpleri, dev firmaları aynı hareketliliği göstermekte midirler? İki soruya da rahatlıkla "hayır" cevabı verebiliriz. Avrupa'nın, hangi seviyede olursa olsun, hemen hemen bütün kulüpleri üzerinde bir göz gezdirirseniz, hiçbir kulübün böyle bir ara transfer bordrosu çıkarmadığını rahatlıkla gözlersiniz. Çünkü ara transferler onlar için, bizimle siyahla beyaz kadar ciddi farklılıklar gösteren çok başka anlam taşır. Onlar genellikle, sakatlık süresi çok uzayabilecek bir futbolcunun, şayet ellerinde yoksa, alternatifini bulup almaya çalışırlar. Hemen çarpıcı bir örnek verelim. İnter'de Crespo sezon sonuna kadar oynamaz raporu alınca, yönetim Batistuta'yı kiraladı. Ama ayağı kırılan Almeyda için bir tasarrufta bulunduklarını okumadım, duymadım. Demek ki, ellerinde Almeyda'nın alternatifi olacak eleman bulunuyor. Bizim malûm kulüplerimizin dışında, hele hele Avrupa'nın en zenginlerine bile baktığınızda ara transfer ancak "Olmazsa olmaz" şeklinde yapılmaktadır. Arayın, tarayın, Avrupa'nın hiçbir kulübünde böylesine bir yaygın ara transfere rastlayamazsınız. Şimdi bize dönelim... F.Bahçe'den Revivo, Rapaiç ve Washington gitti, yerlerine Vladimir, Rebrov, Erhan ve Kemal alındı... Ve şimdi Oğuz Çetin, çok kalabalık bir kadrodan en azından homojen bir iskelet çıkarmak gibi çok güç bir problemi çözmek mecburiyeti ile karşı karşıya kaldı. Üstelik ihtiyaçlardan çok, bazı şişmiş mevkilere takviye yapıldı. Yani geniş kadro bir avantajdır ama, kullanabilirse... Aksi takdirde yapı içinde çok ciddi yaralar açar. Mustafa Denizli şampiyonluğa ulaşırken elinde 14-15 futbolcu vardı. Bir sezon sonra sayı 20'nin üzerine çıkınca bomba patladı. Terim hoca da Sarr, Almaguer, Felipe ve Christian'ı yolladı, yerlerine Xavier, Lukunku, Revivo, Suat Usta, Volkan ve Aykut'u aldı. Gerçi Terim hoca, G.Saray'daki ilk yıllarında geniş kadronun olumlu yönde nasıl kullanılacağını göstermişti ama, bu ara transferde, sezon başında büyük yanlışlar yaptığının senedini imzaladı. Bu defa G.Saray'da da bazı görevler için alternatif oyuncu sayısı bir hayli şişti. Beşiktaş ise Amaral'ı elden çıkarıp, Maldaraşanu ve Guinti'yi aldı. Yani bir oyuncu gitti, iki tane geldi. İlk bakışta F.Bahçe ile G.Saray'ın, çok sayıda gönderdiklerinden, ortalama bir fazlasını aldıkları gözlenmektedir. Bu, bir kere sezon başı transferindeki büyük yanlışların itirafı olarak görünmekle birlikte, eski kadronun arızalarının iyi belirlenememe gerçeğini de ortaya koymaktadır. Bana göre Beşiktaş da gereksiz yere bir fazla futbolcuyu kadrosuna dahil etti. Yine vurguluyorum; Avrupa'nın büyük-küçük hiçbir firmasında, ara transferde bu kadar çok sayıda oyuncu gönderilip, yerlerine daha fazla sayıda eleman alındığına rastlamak mümkün değildir. Ve de en çok şaştığım, maddi kriz çığlıklarının her geçen gün biraz daha fazla yükselmesidir. Özetle, biz bu transfer hastalığından kurtulamazsak, batmamız kaçınılmaz olacaktır. Ve de UEFA mali kriterlerine bir gün dahi ulaşmamız mümkün olmayacaktır.