Galatasaray'ın Rumen rakibi Steaua karşısında 2-0 yenik düştüğü dakikalarda, yanılmıyorsam bir rakip oyuncunun sakatlığından istifade eden Arda, yanına Lincoln'ü alarak kulübeye geldi ve deneyimlerim beni yanıltmıyorsa teknik direktör Skibbe'ye, "Az adamla çıkıyoruz. Böyle oynayamayız. Söyleyin rakibin sahasına fazla adam yerleşip, hücum deneyelim" uyarısında bulundu... Sonra mı ? Galatasaray zor bela 2-2'yi yaptı. Ve geldik Duisburg'a... İlk yarıda da Steaua maçının başlangıç Galatasaray'ı vardı sahada... Bir buçuk adamla hücum eden... Sonra mı ? Galatasaray ikinci yarıda baskıyı kurdu, Kayserispor'u oyundan düşürdü ve maçı aldı... Bence bu defa da başka eskiler aynı uyarıyı yaptılar... Adnan beylerin kulağına küpe olsun diye... >> Trabzonspor ateşle oynuyor! Aman Allah'ım, o da ne? Trabzonspor, on yıl önce terk edilen kaydırmalı dörtlü savunma ile oynuyor... Onca, yine bana göre, iyi transfere rağmen Trabzonspor çok kolay gol yer... Ve de elindeki yeni oyuncuların kapasitelerini sahaya yansıtmaları mümkün olamaz. Ersun hoca eskiye neden döndü acaba? Bir an önce yerleşik düzenli dörtlü savunmaya geçmeli... Yoksa ne Sadri başkanın kafasında saç, ne de kalecilerin üstünde kazak kalır... >> Aurelio hangi takımda? Meslekte uzun yıllar bulunmuş olmanın yanı sıra, mesleğe birinci basamağı olan muhabirlikten başlayarak devam etmek, hiç kuşkusuz insana özellikle falsoları yakalamada büyük avantaj sağlıyor. Şimdi meseleye gelelim... Rahmetli Doğan'ın başkanlığındaki yani bugün Özgener'le devam eden futbol federasyonu, Marco Aurelio'nun F.Bahçe'nin futbolcusu olduğunu açıklamıştı. Bu resmi bir açıklamaydı. Ama ne gariptir ki; aynı federasyon Şili maçı için açıklanan kadroda Aurelio'yu takımsız gösteriyordu. İşini bileceksin arkadaş. Ağlamakla, duygu sömürüsüyle devamlı yanlış yaparsın. >> Elvan'a teşekkür ama... Elvan, harika bir taktikle Olimpiyatlardaki ilk gümüş atletizm madalyamızı kazandırdı. Çok sevindik... Kendisine binlerce teşekkür... Ama gurur duymak, bakın o işte olmadı... Gururu ancak has Türk çocuklarının başarıları ile duyabiliriz... Bilmem anlatabildim mi ? >> Uçan adam neden erken kesti? Olimpiyat Oyunları'nda yüz metre erkekler finalini Jamaicalı atlet Bolt kazandı. Hem de finişe dört-beş metre kala hızını kesip, kutlamayı erken yaparak... Ama yine de 9.69'la dünya rekoru kırdı... Müsabakadan hemen sonra TGRT Haber'deki Futbol Gecesi programındaki partnerim Cüneyt aradı... Hayretinden güçlükle konuşuyordu... Ben ise rekorun 9.65'e kadar inebileceğinden söz ederken, Cüneyt sırrı açıkladı :" Abi, yakında grand prix var, orada rekoru yenileyip, biraz da para kazanacak adam... Demek ki, " Olimpiyat ruhu öldü, yaşasın dolar ruhu..." >> İbolar reklam için miydi? Beklenen oldu ve Beşiktaş yönetimi, basına göre, üç muhalif oya karşılık geride kalanların olumlu oyları ile İboları affetti. Zaten beklenen de buydu. Şimdi herkes, madem affedecektiniz neden cezalandırıp, hem onları, hem de takımı olumsuz etkilediniz diye soruyor... Ben de diyorum ki, Beşiktaş, medyada hep üçüncü sırada kalıyordu ya, önemli süre manşete çıkmak için mi böyle bir senaryoyu oynadı? >> Derya Büyükuncu ne oldu? Yarış koşulmuş, banttan sunuluyor... Ben de tam Derya havuza atlarken televizyonu açmış oldum... Yarış bitti, Derya dördüncü oldu... Müsabakayı anlatan Levent kardeşimiz, Derya'nın iki dakikanın altına indiğini söyledi... Dördüncü olduğu zaten belli... Peki, Derya bir üst tura çıktı mı? O yok işte... Ben kulvarlara düşen ülke bayrakları ve sporcuların adından Derya'nın elendiğini görüyorum da, bilmeyen sana kulak veriyor Sevgili Levent... TRT'yi aradım, yarışın başında söyledi ya dediler... Bir spor müsabakasının sonunda söylenir sonucu, benim bildiğim... Öyle değil mi ? Az kalsın unutuyordum. Hıncal abi, TRT'ye Badmington'u yarım saat verdiği için teşekkür (!) etmiş. Benden de yüz misli teşekkür daha ! >> Aziz Beye sorular! Aziz beyin bir spor gazetesinde, veya bir gazetenin spor sayfasında bir sert çıkışı şöyle manşet oldu." Ben pazarlık yapmam. Beş milyon euro getiren Kezman'ı alır..." Şimdi benden de iki soru... Birincisi; acaba siz oyuncu alırken, hiç pazarlık yapmıyor musunuz ? Hani, Güiza'nın bonservis bedelinin on taksitte ödeneceğini açıklamıştınız da... İkincisi; Kezman'ı bugün almaya kalksanız, on-on beş milyon eurodan aşağıya alamazsınız demiştiniz ya... Eeee peki neden beş milyona satıyorsunuz... Olsun olsun, nasıl olsa ne kombine, ne de taraftar kartı kaldı... Yalnız şu taraftar gruplarının giderek artan bildiri sayısı ne olacak ? Cezalandırılan bazı taraftarların da o akşam maçta olmadıklarını kanıtlayan görüntüler varmış... İddialar böyle... Yoksa, üst üst makamlarda mı emir komuta içinde çalışmaya başladı?