Futbol dünyasının en önemli firmalarından, ve de İngiliz Ligi'nin küme düşmemiş tek kulübü Arsenal'in futbolcuları, dün akşam fair-play ruhuna çok ters düşen bir futbol anlayışı içindeydiler. F.Bahçe'yi her saniye gol atılabilecek bir takım hafifliğinde görüp, ceza sahası içinde 5-10 pas denemek gibi, hiç de sporun ruhuna uygun olmayan davranışlarda bulundular. Şayet İngiliz ciddiyetiyle oynayabilselerdi her halde dün akşam Kadıköy'de takımlar tarihimizin en farklı Avrupa Kupası yenilgisini alırdık. Bir yandan Arsenal'i yukarıda belirttiğim gibi eleştirirken, bıyık altından sağolun demeden edemeyeceğim. Buna karşılık F.Bahçe maçı farklı kaybetme saniyelerini yaşamasına rağmen, hırsla ne yapabileceğinin sonuna kadar zorlayıp oynadı. Yani maç bitti diye, F.Bahçe de maçı bırakmadı. Yazımızı fazla uzatmayalım. Bu maçın teknik analizi yapılmaz. Ama Arsenal hocası Arsene Wenger'in, bana göre dünyanın en büyüğü olduğunu bir kere daha kanıtladığını vurgulamak lazım. Şimdi dün akşamdan bir isim listesi vereceğim ve şu soruyu soracağım. Türkiye Ligi'nden hangi kulüp aşağıdaki oyuncuları transfer etmeyi düşünür, ya da kadrosunda forma verir. Denilson, Song, Diaby, Eboue, Ramsey, Djourou, Walcott ve tabii ki, ilk geldiği günlerdeki Adebayor. Son cümlem şu olacak. Bu meçhuller topluluğu sizce çok bilinenli F.Bahçe'den daha iyi bir takım mı? Daha mı etkili oynuyor? Daha mı futbol takımına benzerlik taşıyor? Onların kadrosunda Alex'in Avrupa'nın en iyisi dediği Maldonado'dan var mı? >> Terim mi, Aragones mi doğru? Ne garip bir oyun şu futbol... Milli Takımlar Teknik Direktörü, Bosna maçında kenarda Yusuf'u ısıtıp, değişim için Mevlüt'ün ismini göndermişti ama o anda Mevlüt golü atıverdi. Terim Hoca da değişiklikten vazgeçip, golün sahibini, sanırım ayıp olur diye, oyunda tuttu. Yusuf da anlayışla karşılıyorum hareketi ile kulübeye döndü... Kocaeli'nde ise Aragones, Uğur'u oyundan alıp Deniz'i sahaya sürecekti... O anda Uğur gol atmaz mı? Ancak Aragones kararından dönmeyip, Uğur daha sevincini bile doğru dürüst yaşamamışken oyundan alıverdi. Şimdi soru; Kim doğru yaptı? Daha doğru bir bakışla, kim ilkeli davrandı? Zar mı, ustalık mı? Hadi gel çık işin içinden... >> CHP propagandası mı, Seba'ya vefa mı? Beşiktaş'ın olduğu kadar ülke futbolunun, hatta kulüpler tarihinin en büyük başkanı Süleyman Seba'nın, Beşiktaş'taki kulüp lokalinin karşısında yer alan parka heykeli dikildi... Harika! Ama o da ne? Törene, partilerden sadece CHP Genel Başkanı Sayın Baykal katıldı... Şimdi, diğer parti genel başkanları da davet edildiler de gelmediler mi, yoksa sadece Sayın Baykal mı çağırıldı? Şayet cevap ikinci şık ise, felaket... Büyük başkan, büyük insan Seba resmen kullanılmış oluyor... Tabii törene katılan diğer kulüplerin başkanları ve Şenes dostum falan da... Ne için mi? Yakındaki belediye başkanlığı için... >> Zaten Ümit de nereden çıkmıştı? Galatasaray'da Ümit Davala ile Alman yardımcının yankıları hâlâ sürüyor. Ümit, basın toplantısında acılı konuştu. Öyle de, asıl sorulması gereken, Ümit Davala'nın hangi deneyimle Galatasaray'a yardımcı adam olduğudur? Bazı makamlar amma da ucuzladı ha... >> Skibbe'nin aklı, Yanal'ın korkusu Galatasaray Teknik Direktörü Skibbe, eleştirilerden mi, yoksa birileri kulağını mı çekti bilemem ama içerideki maç olmasına rağmen Trabzonspor'a karşı çift ön libero, tek uç adamı ile çıktı... Ersun Yanal Hoca ise, Tayfun ihraç olur korkusu ile Serkan'ı geri çekince bütün orta alan üstünlüğünü ve derinliğe oynama şansını kaybetti. Sadece bu mu? Hayır! Yarın Yattara'yı oyuna almadığı için maçı kurtaramadığı şeklinde gelecek cahilce tenkitlerin korkusuna yakalanıp, problemli ve idmansız oyuncusunu maça aldı... >> Milli rezalet! Ayıp kere ayıp, yazık kere yazık! Ümitler, öyle veya böyle Beyaz Rusya'yı Türkiye'de 1-0 yenmişlerdi. Hem de çok gol kaçırarak... Sonra rövanşa gidilirken aralarına, "Siz bu işi beceremezsiniz, alın size dört A takviye" diye Bosna maçının kadrosundan oyuncular katıldı... Bitti mi? Hayır! Bir de spor sayfalarında, finallere katılma hakkı kazanılırsa, Terim Hocanın da takımın başında olacağı haberleri yer aldı. Etti mi, ikinci rezalet... Ben Hami ile Abdullah'ın yerinde olsaydım, hemen anahtarı teslim ederim... Çünkü bu iki eylem onların oradaki gereksizliğini (!) ortaya koymuyor mu? Nerede görülmüştür ki, bir A takımı hocasının finallerde ümitlerin başına sahaya çıktığı? >> Denizli'nin yeni icadı! Vallahi pes! 3-1-3-3 oynadı Beşiktaş... Acaba o on birin içindeki hangi futbolcu böyle bir oyun sistemini yaşamış, oynamıştır? Sanırım cevap koca bir "Hiç biri"dir... On iki dakikada üç golle kazandı Beşiktaş ama sizce maçın geri kalan kısmındaki görüntüsü ile yarınlara umut dağıttı mı? Ya Rüştü, Rüştü gibi oynamasaydı, acaba yeni bir FenerbahçeGalatasaray maçı sonucu ortaya çıkar mıydı? Rakibe göre sistem diyen Denizli Hoca için acaba, bence ligin en beceriksiz, en organizasyondan yoksun takımı Gençlerbirliği çok mu büyük tehlikedir? Cevaplar pek yakında... Hem de belki de İnönü'de...