Aykut Kocaman, öteden beri "Ben sportif direktörüm" deyip duruyordu. Yani Daum'un üzerinde bir yerdeydi. Şimdi ise Daum'un bileti 3 milyon euroya yakın bir paraya kesildikten sonra, Aykut teknik direktör olarak atandı. Bu, tenzili rütbe olmadı mı? Bir başka pencereden bakınca, şimdi Aykut'un üzerinde, Dünya Kulübü olarak kurumsallaşan (!) Fenerbahçe'de sportif direktör kim olacak? Ya da sportif direktörlük dünyadaki en az yaşamış biçimiyle sonlandırıldı mı? Ne kurumsal yapı ama! Ya da ne Dünya Kulübü! Yine de Allah, Aykut'un yardımcısı olsun. Quaresma'ya özel tim! Gazetelerden okuduğuma göre, Quaresma'ya bir veya iki, "İstanbul rehberi" verilmiş. Yani bu zatlar idman ve maç dışında Portekizli ile yapışık yaşayacaklarmış. Aman çabuk olun biraderler... Çünkü Q7 geçtiğimiz hafta Zurna Bar'dan çıkarken magazincilere piyastos olmuş. Hani Q7 daha gelmeden ben bu olacakları yazdım diye değindim canım... Angara'ya mesaj! Sadık okurlarımdan olan "Angaralı" ile bir yarım porsiyon iddiamız oldu. O dedi ki, ilk iki Fenerbahçe ve Bursaspor'dan oluşur, ben de acele etme daha altı-yedi hafta var... Şayet G.Saray'la Beşiktaş onun formülünü bozsa idi, Kadıköy iskelesinden takım elbise ile denize girecekti, aksi takdirde ben bu iddiayı sütunuma yazacaktım. Buyurun işte! Ama ilk ikili son anda bozuluverdi. Eh ben de kendime buradan pay çıkardım... Rıdvan'dan teknik direktör olamayınca... Rıdvan Dilmen, önümüzdeki ağustostan itibaren Sabah'ta yazacakmış. Hayırlı olsun! Bu gazetenin magazin yazarı da kendisiyle bir röportaj çekmiş. Milliyet'ten neden ayrıldığını sormuş. O cevabı yemezler tabii ki... Hâlbuki yazarın bu gazeteden ayrılan arkadaşıyla benzerlik de taşıyordu... Neyse, Rıdvan, Milliyet'ten ayrılma ihtimalinin içindeki sebebi zaten açıklamamış mıydı? Şimdi teğet geçiyor. Demiş ki, "Yorumculuğu bıraktım desem, kulüpler teknik direktörlük için kuyruğa girer..." Yapma yahu! Teknik direktörlük icraatlarından hangisinde başarılı oldun ki? Üstüne üstelik Karşıyaka'da göreve başladıktan kısa süre sonra o semtte bar açmak maharetini de (!) göstermedin mi? Eh, yeni medya profilimize de bunlar çok yakışıyor yani... Gana benim takımım! Dünya Kupası için TVNet'te her gün iki program yapıyorum. Gruplardaki ilk maçlar tamamlandığında partnerim Eyüp Karakuş, "Hocam, hangi takımları beğendiniz, favoriniz hangisi" diye sorduğunda verdiğim cevap kendisini çok şaşırtmıştı. "Ben, en çok Gana takımını beğendim. Tabii bu takım için bugünden favorim diyemem, ama günün futbolunu oynamaya çok yatkın oyuncuları var. Hocaları da onları kişilik ve yeteneklerine göre görevlendiriyor anlaşılan. Daha ileri giderler" diye bir görüş öne sürmüştüm. Eh, en azından bu kadarı da Gana için yetmez mi? Dahası mı? Olmaması için hiçbir sebep yok... Semih teslim oldu! Spor basını her gün Semih Şentürk'le ilgili transfer haberleri uydururken, bendeniz bu futbolcunun yaşamında tutkunu olduğu Kadıköy'den ayrılmasının mümkün olamayacağını iddia ettim. Baktım ki Semih, Samandıra'da mesaiye başlamış... O zaman işi çeneden ayağa indirmek durumunda... Bundan böyle de ağlama, vızlama hakkını kaybetmiştir. Sen neymişsin be Mustafa Denizli! Ben de, Denizli Hoca gerçekten sağlık durumu elvermedi diye, çok sevdiği Beşiktaş'tan karşılıklı anlayışla ayrıldı sanmıştım. Hatta o malum fotoğrafı da övmüştüm. O övgümü Beşiktaş Yönetimi için tekrarlıyorum. Ama Denizli için olanı geri alıyorum. Meğerse Denizli, tam yaşam biçimi ve felsefesine uygun olarak Lig TV'de Maraton'a hazırlanıyormuş. Yani yorulmadan, idman, maç, deplasman zahmeti olmadan, oturduğu yerden... Vay be! Meğer sen neymişsin hocam! Galatasaray yap-boz oluyor! Şöyle bir liste yapayım dedim. Topal, Uğur, Emre Güngör gittiler... Jo, Caner ve Giovanni ile yeniden anlaşılmadı. Leo Franco'nun akıbeti belli değil. Kewell başka formanın içine girmek üzere... Emre Aşık topu bıraktı. Servet ve Elano'nun satılma ihtimalleri gündemden hiç düşmüyor. Tam 11 kişi... Yani bir takım... Gelenler var tabii ki... Keita'nın alternatifi Serdar, Baros'unki Mehmet Batdal, Ayhan'ınki Musa, Hakan'ınki Çağdaş, Sabri'ninki de Ali Turan... Önceki sezon dördüncülük, geçen sezon üçüncülük vardı. Şimdi sıra ikincilikte değil mi? Bence objektifinizi iyice ayarlasanız derim. Hayli buğulu gösteriyor da... Mesut'u da Hakan Şükür yaparlar mı? Mesut Özil, Almanya'nın Gana karşısındaki galibiyetini müthiş şutuyla getirmişti. Maç sonunda da, ellerini yüzüne kapayarak, "Allah'ıma şükürler olsun!" diyerek inancını açığa vurdu ve durumuna şükretti. Bunu maçtan yarım saat sonra TVNet'te görüntüyü yavaşlatarak ilk açıklayan ben oldum. Benden birkaç gün sonra Mesut'un dua ettiğinden falan bahsettiler. Ama hiçbir medya kuruluşu kelimesi kelimesine Mesut'un şükrünü dile getirmedi. Aman olmasın daha iyi... Hakan Şükür az mı çekti bu yüzden...