Bahri Havadır'la başlayalım!

A -
A +

Bizim Bahri'nin, G.Saray Kongresi ile yaptığı yayını kalabalık bir ortamda izlemiştim. "Mehmet Cansun önde gibi görünüyor" dedi gibi gelmişti bana... Ama sonra Bahri aradı ve "Ağabey tam tersini söyledim. Yani Canaydın kazanacak gibi dedim" diye sızlandı. Üstüne üstelik bana bir de o yayının kasetini yolladı. İzledim; Bahri haklı... Kalabalığın kurbanı olarak biz yanlış duymuşuz. Bahri'nin hassasiyetine hayran kaldım. Muhabir bu işte... Brezilyalı hakemlerin spreyi! Kadim dostum Ziya Şengül, F.Bahçe - A.Sebat maçı sırasında, "Bak sana güzel bir konu vereyim. Çarşamba köşene yaz. Çünkü başka bir yerde galiba çıkmadı. Senin köşeni her hafta okuyorum. Yetkililer okuyup, bir düşünsünler..." diye önüme bir malzeme attı. Malzeme şu: Brezilya'daki bir maçta, hakem, serbest atış verdikten sonra cebinden bir sprey çıkarıp, topun nereye konulacağını belirleyen bir daire çiziyor... Sonra da, barajı sayıp, o bölgeye de bir düz çizgi çiziyor. Top oynandıktan sonra da spreyin tozu kendiliğinden uçup gidiyor. Böylece ne atışı yapan topun yerini değiştirebiliyor, ne de baraj yerinden öne çıkabiliyor. Ziya; ben beğendim. Sen de beğenmişsin. Bakalım başkaları beğenecek mi? Trabzonspor'dan ciddi tehdit! Trabzonspor'un yeni yönetimi, geçtiğimiz hafta içinde İstanbul'da "100 bin üye"sloganı ile bir tanıtım kokteyli düzenledi. Katılamadım ve de çok üzüldüm. Neyse... Bizim Tahir Kum'dan detaylı bilgiyi de almayı ihmâl etmedim ama... Trabzonspor görülen o ki, ikinci Barcelona olmayı kafaya koymuş... Proje hayata geçtiğinde ve beklenilen ilgiyi gördüğünde kasaya 9 trilyon girecek. Her yıl da 2.4 trilyon... Mükemmel bir proje... Üyeye sağladığı avantajlar da dikkate değer doğrusu... Kimin aklıysa, kutlar ve hayırlı olsun derim. Ali Aydın mı, yoksa başkaları mı suçlu? Bu sorunun cevabı çok şeyi çözer... Ali Aydın'ı, kural hatasından sonra sürekli maça verenler tabii ki suçlu... Peki, Ali Aydın? O da bu görevler verildiğinde, neden, "Arkadaşlar; yorgunum, moralsizim... Bana bir süre maç vermeyin" demez ? Demek ki, ha Ali - Veli, ha da Veli - Ali... Bu kadar kısa ve net! Peki, spor medyası? Oooo, sehpanın üçüncü basamağında... Onlara göre de, ne kadar hata yaparsa yapsın, delikanlı hakem olduğundan devam etmelidir... İşte bu kadar... Vah İstanbul Emniyeti vah! Vallahi Hıncal Uluç'un yazısına göre yazıyorum. Üstad (!), İstanbul Emniyeti'nin kendisine yakın koruma tahsis ettiğini yazmış... Demek ki, İstanbul Emniyet Müdür Celaleddin Cerrah da üstadın (!) numarasını yemiş. Yahu; nasıl da yiyorsunuz? Ahmet Çakar'ı kimin vurduğunu falan bilmez... Türkiye Süper Ligi ile ilgili türlü türlü senaryo yazar ve sadece kendi oynamakla kalmaz, müritlerine de oynatır. Bence kurşun geçirmez bir de araba verin sayın müdür! Ercan Taner seni de yakıyorlar! Ercan Taner, bu ülkede, "Ey ahali, duyduk duymadım demeyin! Bugünkü maçı Ercan Taner anlatacak" diye anons edilen belki de tek spiker. Belki de dünyada tek... Bu hava Ercan'ı bozuyor... Dikkat! Baksanıza, G.Saray - Beşiktaş maçı başlamadan 5 dakika öncesi sözlerine: "Beşiktaş soyunma odasında... G.Saray soyunma odasında..." Haa, ne dersin sevgili Ercan? Yattara şov! Ziya hocaya teşekkür ederim. TV-5'teki programımda, "Ziya hoca, şu Yattara'yı tam oynat da gözümüzün pası silinsin. Sen nasıl olsa, onun lüksünü diğer dokuz oyuncuyla taşırsın" diye bir çağrıda bulunmuştum. Ziya hoca da oynattı. Öyle bir ikinci yarı şovu izledik ki, vay anam vay! Adam Garrincha be! Üç başkan ayıp etti! Önce Özhan Canaydın, sonra Serdar Bilgili, sonra yeniden Özhan Canaydın ve sonunda Aziz Yıldırım, Türkiye'yi kana bulayabilecek, geri kalan 6 haftada büyük olayları hazırlayabilecek açıklamalar yaptılar. Şimdi tek tek irdeleyelim... Sayın Canaydın; maçı yeniden izleyin... Ali Aydın'ın ilk Beşiktaş penaltısı hariç, verdiği yanlış kararların hemen hemen tamamı Beşiktaş aleyhinedir. Ali Aydın'a geçmiş maçlardan kalma bir hırsınız olabilir. Ama yeni yönetiminizde yer alan, zamanında futbolcu kaçırmış bir yöneticinin gazına mı geldiniz? Sizin gibi centilmen birini arkadan mı ittiler? Sayın Bilgili; kazanılmış bir derbiden sonra konuşmak zorunda mıydınız? F.Bahçe'yle Trabzonspor'u korumakla suçladığınız G.Saraylı yöneticiyi kahraman yapmasanız olmaz mıydı? Sayın Yıldırım; neden bu kadar telaşa kapılıyorsunuz? 6 puan öndeyken ve bitime 6 hafta kalmışken, hangi F.Bahçe Başkanı böyle bir konuşma yapma talihsizliği sergilemiştir? Yoksa dâhi hocanıza ve geleceğin takımına inanmıyor musunuz? Akıl hocaları yeniden mi devreye girdi? Yapma be Sinan! Sinan Engin, Ga.Saray maçından sonra, "Ali Aydın çıktı, adam gibi maç yönetti. Korkmadan düdük çaldı. Diğer hakemler örnek alsınlar..." demez mi? Etme be Sinan! Haa Ali Aydın'ın Beşiktaş lehine verdiği ilk penaltı uydurma idi, sonraki bana göre penaltıydı. Ahmed Hassan'ın çekilmesinde kırmızı kart vardı... K.Hakan, Pancu'yu çektiğinde sarı kart vardı. Ümit Karan'ın kaleci Cordoba'yı dağıtması da fauldü... Ama Aydın bunları vermedi... Bence Sinan biraz kara mizah yapmış. Geleceğin takımına bakın! F.Bahçe'de, özellikle de işler iyi gitmediği dönemlerde, ya da şampiyon olamama korkusunu kapılındığında, "Olsun, biz geleceğin takımını kurduk" gibi bir kurt masalı dile getiriliyor. Hangi geleceğin takımı? İsmail Güldüren kaçtı... Servet, idmana arkasından itilerek çıkabiliyor... Mahmut Hanefi bir maç oynuyor, ondan sonra on hafta iptâl... Selçuk'un transfer edildiği neredeyse unutuldu, unutulacak... Geniş kadro kullanmak çağdaş teknik adamlıktır. Öyle her hocaya uymaz. Tıpkı Daum'a uymadığı gibi... Van Hooijdonk'un pası ve Aurelio ile Petkov! Van Hooijdonk'un, Serhat'a attırdığı üçüncü golün pasını nasıl verdiğini, görüntüler benim elimde olsaydı, yayıncı kuruluş gibi hakem kıymaya devam edeceğime, her akşam oynatır, ders niteliğinde faydam olurdu. Bu biiiir... İkincisi ise, F.Bahçe'nin yeni sezon transfer politikası içinde Petkov'un olmayacağı, Aurelio'nun da hâlâ boynunda iple dolaştığı yazılıp duruyor. İki oyuncunun da hâlâ takım oyunu oynayamayan F.Bahçe'de çok önemli görevleri var. Petkov maçı kontrol eden, Aurelio da tek başına top çalan oyuncu... Benden söylemesi... Kara liste! F.Bahçe - A.Sebat maçı sırasında, bizim basın tribününde konuşlanan "Sarı basın kartlı" dostlar, F.Bahçe gol atınca havalara uçmuşlar. TSYD yönetimi de bu listede yer alanlara birer maç maç izlememe cezası kesmiş. Peki, bunlara ceza var da, spor yazarları tribününde oturanlara yok mu? Çifte standart diye buna denir işte... Ben cezalılar listesini açıklamayacağım ama, ben bu listede bulunanların yerinde olsam, cezaları bittikten sonra, bir dahaki maçta yanımdakilere bakıp fotoğraf çekerim... 'Şampiyon Taraftar' yarışması kimin? Kanal-D'de, Şampiyon Taraftar isimli bir futbol bilgi yarışması başladı. Bu fikri ilk ortaya atan kişi Kanal-7'de çalışırken bendim. Kanal-7 yönetimine formatını da yazıp vermiştim. Ama yönetim öyle bir hale getirdi ki yarışmayı, tam anlamıyla çadır tiyatrosu oldu. Sonra da, 'Tutmadı ağabey' deyiverdiler. Ey Kanal-7 yönetimi, bak bakalım Kanal-D'de doğrusu nasıl yapılıyor... Top Selahattin'in miydi? A.Sebatsporlu Selahattin maçın hemen başlarında sakatlandı. Maçın geri kalan bölümünü de, top ayağına geldiğinde sağlam, topu kaçırdığında topallayarak geçirdi. Ve 90 dakika sahada kaldı. Acaba top Selahattin'in miydi diye düşündüm... Ya da bu takımın hocası Selahattin'in hamisi miydi? Efes'in işe yaramaz uzunları! Efes tam Final Four biletini cebe indirecekti ki, Ermal, Nikoliç, Prkacin ve Kaya işi berbat ettiler. Bunlardan hangisi gelecek sezona kalır bilemem ama, Efes, oraya esas oğlanı mutlaka bulmalıdır. Aksi takdirde diğer oyuncuların emeği boşa gidecektir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.