F.Bahçe'nin Başkanı, son divan toplantısında, yine öfkeyle kalkıp, zararla oturmanın çanağını tuttu. Tuttu ama, camiada o yürekte adam mı kaldı ki... Neyse ben başkana şu tavsiyede bulunacağım; gel, bu, bir liraya yüz lira, ya da ölüm iddiasından vazgeç... Hele hele ölüm kısmından hemen! Allah ailene bağışlasın! Ama sana öyle bir fatura çıkarırım ki, bırak yüz lirayı, bir lirayla bile ödeyemezsin. Örneğin Ortega... Tek başına 7 milyon dolardan fazla... Real Madrid'e 20 milyon dolara satacağını sanıp aldığın, Johnson'la Preko... Onlar da yaklaşık 8 milyon dolar... Liste çok uzun... Hele hele son dörtlü, onlar dolar da değil euro... Petkov'un 600 bin dolarlık makbuzu hâlâ bir türlü ortaya çıkamadı. Gel bu işten vazgeç! Allah seni eşine, çoluğuna çocuğuna bağışlasın! Levent Kızıl adaleti soramaz! Bursaspor'un genç Başkanı Levent Kızıl, bir anda gündeme oturdu. Neymiş, futbolun adaleti varmış... Doğrudur, vardır... Siz İstanbulspor-Altay maçında nasıl adaletli davrandıysanız, size de öyle davranmışlardır, sayın başkan... Sen de gel, sempatik duruşuna birilerinin dolmuşuna binip gölge düşürme! Sonra Trabzonspor'un, bence herkesin model alması gereken yöneticisi İbrahim Hacıosmanoğlu'nun hışmına uğrarsın. Ben de denize bina yapacağım! Doğma büyüme Kadıköylüyüz... Hatta Modalıyız... Yani deniz kıyısında doğduk, büyüdük... Ama hiçbir gün aklımızdan denize bir taş parçası atıp, yanını da çimento ile takviye edip, devletten toprak çalmayı düşünmedik. Ama düşünenler ve yapanlar şimdilerde büyük takdir topluyorlar. Ben de düşündüm taşındım, yakında denizin bir yerine iskele de olsa, bir beton dökersem kimse gelmesin. Hele hele devlet, belediye hiç gelmesin! Gitsinler önce, 4 bin metrekareyi görsünler. Türk Ceza Kanunu'nun 184. maddesi varmış... Ben de o maddeyi bundan böyle tanımıyorum. Öyle ya, demokraside eşit değil miyiz? Hıncal Uluç'a sansür! Ve evet, duyduk duymadık demeyin Hıncal Uluç'a da sansür koydular. Bunu kimse yazmaya cesaret edemedi. Zaten söyleyemezler de... Ama ben açıklıyorum. 9 Ekim 2006 pazartesi akşamı yayımlanan NTV'deki Doksan Dakika programında, Hıncal Uluç'un görüşlerinin bir bölümü yayının tekrarında banttan çıkarıldı. Yani sansüre uğradı. Program zaten banttan yayımlanıyordu. Şimdi sormak gerekmez mi; saat 20.30'daki yayından önce o "sakıncalı" bölümü çıkarmadınız da, neden gece yarısı tekrarda çıkardınız? İçerden gelen bilgi şu: " Efendim, mahkeme sürdüğünden o bölümü tekrarda çıkardık." Peki, 6 saat sonra mı fark ettiniz? Yoksa yüksek yerlere birileri "Aman" deyip, sansür mü koydurttu? Ya işte, medyanın durumu budur, sevgili okurlar! Yüksekten uçan Hıncal Uluç bile sansür yedikten sonra... Cemal Ersen de mi? Cemal Ersen, Milliyet'te köşesi bulunan, iyi gençlerden biridir. Okurum... Ama bu defa dehşetle (!) okudum. Yazısında Sergen Yalçın'la Hakan Şükür'ün kıyaslamasını yapmaya kalkışmış. Kalkışmış diyorum, çünkü Sergen'le Hakan'ın kıyaslaması yapılamaz. Biri 16 senedir ülke futbolunu sırtında taşıyor. Bugüne kadar attığı gollerin toplamı 364... 106 milli maç oynamış... Diğerinin maçı da, golü de belli değil... Aman Cemal kardeş; sen sen ol, kıyaslanabilecekleri kıyasla... Lazarov'u tanıdınız mı? Kayseri Erciyeşspor'un başında ikinci ligden kalma bir yerli hoca vardı. Tabii ki hizmetleri geçmiştir. Ama o hoca elindeki Lazarov'un ne olduğunu anlayamamış, çizgide oynatmak gibi bir garabet içine düşmüştü. Şimdi Lorant, Lazarov'u oynaması gerektiği gibi oynattı. Peki, ne oldu? Tek başına koca Trabzonspor'u salladı. Canaydın müjde mi verdi? G.Saray'ın Başkanı Özhan Canaydın, geçtiğimiz haftaki divan toplantısında, Seyrantepe'nin her şeyiyle hazır olduğunu ve inşaata birkaç ay içinde başlanacağını açıkladı. Bu, bir müjde olarak algılandı. Peki, sence öyle mi diye soracak olursanız, hayır derim... Neden mi? Hep şunu merak ederim; G.Saray, Ali Sami Yen'i neden, Saraçoğlu gibi yenilemez? Sakın şehrin göbeği falan demeyin... Saraçoğlu, arazide mi? Görüşüm odur ki, G.Saray, bu stat işinden sıfır çekecektir. Teşekkürler Efes! Efes Pilsen, hazırlık dönemindeki NBA'de iki maç oynadı. İkisini de kaybetti. Bu hiç önemli değil... Bir Türk basketbol takımı, tarihte ilk defa NBA salonlarına çıktı ya... Hoş geldin başkan! Gazetelere baktım, Beşiktaş Belediye Başkanı, yani kulübün eski genel sekreteri İsmail Ünal, Demirören ekibini aylar sonra ziyaret etmiş. Galiba da Fulya'nın ruhsatını teslim etmiş. Ruhsatı bilmem ama, ziyaret, sakın kongre yaklaştığı için olmasın! Ekrandan çıkan dört isim! Özellikle bizim lig maçlarının dışındaki oyunlara daha dikkat kesilirim. Nedeni de, iyi oyuncuyu yakalamak. İşte yine o kafa ve gözle karşısına oturduğum İnglitere-Makedonya maçında iki müthiş adam yakaladım. Tabii ki Makedon takımından ... Biri 11 numaralı Naumoski, diğer ise (numarasını unttum) Pandev... Naumoski müthiş süratli, çok tehlikeli top taşıyan, mükemmel fizik yapılı... Pandev, arkadaşlarına duvar olurken, tek bir topu dahi ne Rio Ferdinand'a, ne de Terry'e verdi... Bir de A.Gücü'nde Ali Ölmez ile Murat diye iki çocuk var... Ali 23 yaşındaymış, Altay'dan gelmiş... Murat da galiba alt yapıdan... Aklı olan bu cevherleri işler... Hesap bilmeyen art düşünceliler! Yahu ayıptır, günahtır, yazıktır... Neymiş, Hakan Şükür, üç senedir gol atamıyormuş... Demeyin be! Adamın oynamadığı maçları da kötü performans olarak sayıp, gösteriyorsunuz. Hakan 9 maçtır atamıyordu, 10. maçında attı. Siz böyle hesapsız, kitapsız yazarsanız, sonra, o dört golü kendindenmiş gibi sanan uçmuşlarla doldurursunuz ortalığı... Yahu, Hakan Şükür'ün onda biri kadar bile hangimiz bu ülkeye hizmet ettik? Ayıptır, yazıktır... Gerets, sen neymişsin be! Geçtiğimiz hafta içinde, yanılmıyorsam Sabah'da, enteresan bir araştırma-haber vardı. Deniliyordu ki, "G.Saray teknik direktörü Erik Gerets, sezon başından bu yana on maçlık etapta 24 oyuncu kullandı. Sadece Aydın bu hengamenin dışında kalmış." Yazar mısın, der misin, al sana Aydın... Haaa Aydın kötü mü oynadı? Hayır... Ama G. Saray'ın hocasına bakın, bu haberden sonra on maçtır aklına gelmeyen oyuncuyu önce kulübeye alıyor, oradan da sahaya atıyor. Vah ki vah! Haaa az kalsın unutuyordum. Ben Gerets'in maçı bizim gibi izlediğini söylemiş ve yazmıştım. Şimdi fikrimi değiştiriyorum. Gerets, maçı da izlemiyor... Ziya hocaya bir soru! G. Saray'ı yerle bir ettiğin maçta Ferhat, Hasan ve Mustafa'dan müthiş bir orta alan kurmuştun. Böylece Marcelinho ve Gökdeniz de arkalarını hiç düşünmeden futbolun kralını oynamışlardı. Şimdi nerede bu üçlü? Yabancı ve yeni takım farkı! Ey F.Bahçeli yöneticiler bu bölümü dikkatle okuyun! Tabii siz de, bu yöneticilerin fanatikleri... F.Bahçe'yi 2-0'dan yakalayan Ankaraspor'da o gün sadece üç yabancı vardı. Sizde ise yedi... Ankaraspor'da o gün dokuz yeni oyuncu vardı, sizde ise dört... Yani fazla yabancı istemi ve uyum palavralarıyla gemi yürümüyor, görüyorsunuz değil mi? Olmuyor Sayın Hasan Doğan! Futbol Federasyonu eski Asbaşkanı Sayın Hasan Doğan'ın, Sabah'da, bir bayan gazeteciyle röportajını okudum. Tepeden tırnağa sanki Haluk Ulusoy'u yıpratmak için yapılmış. Zaten Sabah bu operasyona çoktan girişmişti. Spor sayfalarından başka sayfalara da aktarılıyor operasyon... Acaba o bayan, Hasan Bey'e şu soruyu sorma cesaretini niye gösteremedi: "Kadıköy'deki İsviçre maçının bir gün öncesindeki eylemler bir organize iş miydi, değil miydi ? Şayet öyleyse, siz bunun neresindeydiniz? FIFA bize neden o kadar ağır ceza verdi? Öyle değil mi, müthiş bayan gazeteci? Amacına ulaşan programlar! Ekranlardaki spor programlarının saçmalık, öfke, hakaret ve küfür zenginliği alabildiğine devam ediyor. Kanal D'nin 3. Devre'sinde, MHK eski Başkanı küfürle "hadi oradan" çekebiliyor. Star'ın Telegol'ünde, Ziya hariç yorumcular ve patronu neredeyse birbirleriyle yumruklaşacak ortama yaklaşıyorlar. Atv'nin Santra'sında, Gürcan'ın sessizliğinde Ahmet Çakar'la Kazım Kanat birbirlerine ateş etmedikleriyle kalıyorlar. Yüksel Aytuğ ve diğer televizyon eleştirmenleri de, bu ibret vesikalarını köşelerine alarak amaçlara ulaşılmasını sağlıyorlar. Sonra da biz, maçlara döner bıçağıyla gelen, terör estirdiklerini öne sürdüklerimize öfke saçıyoruz. Sizce bu programlar kimlere şirin görünmek için yapılıyor? Ve onları medyaya neredeyse övgüyle aktaranlar mı bazı sıfatları hakediyor, yoksa o taraftarlar mı? Marcelihno'nun yeni imajı! Trabzonspor'un Brezilyalısı, Erciyes maçında, günün tanıtım biçimiyle, tam anlamıyla bir "on numara" gibi oynadı. Uzun zamandan beri bizim sahalarda bir oyuncunun böylesine maçı yönetip, yönlendirdiğine tanık olmamıştım. Ama ne var ki, Trabzonspor'un o günkü kadrosunun büyük çoğunluğu bu gösteriye sağır kaldı. F.Bahçeli artık salona! F.Bahçe'nin yeni basketbol takımı müthiş... Gerçekten de seyre değer... Bence futbolda işlerin yürümeyeceği belli. Basketbolda ise öyle değil... Çünkü basketbola malum kişinin eli değmiyor. Bu takım Aydın Örs gibi bir büyük hocanın elinde, göreceksiniz, bizim ligi bırakın, Avrupa'da çok ilgi çekici sonuçlar alacak. Neden mi? İbrahim, Mirsad, Solomon, Mrsiç, hatta hatta Ömer Onan gibi bir şütör mangası var ki, aman aman!